“Müslüman yürekler bilirim daha/kızdımı cehennem kesilir sevdimi cennet/eller bilirim haşin hoyrat mert/alınlar görmüşüm ki vatanımım coğrafyasıdır/her kırışığı sorulacak bir hesabı/her çizgisi tarihten bir yaprağı anlatır”.
Sanırım Bahattin Yıldız’ı anlatmaya Erdem Beyazıt’ın “Sana, Bana, Vatanıma, Ülkemin İnsanlarına Dair” dizeleriyle en iyi böyle başlanır..
Yaşamı bir yürüyüştü. Durmadan, bıkmadan. Zafer bazen çok uzakta, ulaşılması zor, bedeli ağır, yol uzun yoldaş azken bile süren bir yürüyüş. “Belki bulmaya gidiyorsun kaybettiğimiz/o insan ve tabiat çağını” diyeceğimiz bir yürüyüşe sahipti.
Güzel eserler bıraktı bize. İsmi hep geride oldu, gerçek bir isimsiz kahramandı. Akıncı ruhu bunu gerektiriyordu. Yıllarca savaştı Afganistan’da, acı çekti, yaralandı, ayrı kaldı ailesinden çocuklarından, dava arkadaşlarından. Yurda döndü 7 yıl Afgan cihadından sonra. Reklamını yapmadı bu asil kavgasının, bundandır yazdığı kitabı müstear isimle çıkarması. Muhacirlik işlemişti ruhuna, Muhaciri dedi ilkin kendine.
Herkes İstanbul’da yaşarken o İzmir’i seçti. İyi ki de seçti. Kiminin “metafiziksiz şehir” dediği kiminin “gavur İzmir” dediği dünyevileşmenin en ileri düzeylerde olduğu bu Ege kentinde İslami mücadele zordu elbette. Zoru başaranlardan oldu ve İzmir’li üniversite gençliği çok şey kazandı ondan. İzmir’de yaşadı ama İzmir’le sınırlı kalmadı. Dar geldi İzmir ona. Kesmedi hızını, ufku daha uzaklara çok uzaklara bakıyordu. Bizim için uzaklar onun için şuracıktaydı.
Mücadelesinin ve kavgasının sınırları yeryüzünü kapsayacak kadar geniş, bütün milletlerin sancısını çekecek kadar yüklüydü. Çünkü Bahattin Abi dünyanın neresinden olursa olsun tüm gençlere; “Sen oradan kıracaksın çocuk zincirleri ben buradan/bir gün mutlaka kavuşacak ellerimiz” derdi.
Biz gençtik, heyecanlıydık, zaferde hemen gelmeliydi sevinçte. Vaktimiz yoktu beklemeye, ama o, zor badirelerden geçmiş bilinciyle, bileylenmiş yüreğiyle bize hep “karanlık denizlerin dibinde incilerin olacağını ve bu incilere de zor ulaşılacağını” söylerdi…
Aslolan yolda olmaktı. Aslolan yolda kalmaktı. Bir ucundan tutabilmekti yeryüzünün en asil mücadelesini veren özgürlük savaşçılarının. Yanlarında olmasakta vardı onların asil mücadeleleri için yapabileceğimiz şeyler. Önemli olan onu bulmak ve yapmaktı. Kimi zaman Konak meydanında Bahattin Abi, kimi zaman Akevler yokuşunda. Kimi zaman çatılarda rızkını kazanır çoğu zaman bir seyyah. Yeryüzü bize mescid kılındı misali… Bir bakarız Beyazıt’ta, bir bakarız Kızlarağası hanında. Gün gelir Berlin’de, gün gelir Kabil’de. Ama her zaman gençlerle Kansızoğlu apartmanında… O dar, karanlık ve rutubetli öğrenci evinde…
Öncülük ruhuna sahipti. Onun için büyük iş küçük iş yoktu yapılması gereken iş vardı. İzmir’de eskiden İnsan Dergisi olarak kullanılan ama uzun zamandır boş olan bir mekanı temizleyerek sohbet için uygun bir ortam oluşturmak için bir Pazar sabahı sözleşmiştik. Hepimizden en erken ellerinde kovalar ve temizlik maddeleriyle kapıda ilkin o vardı ve akşama kadar bir yandan temizlik yapıyor bir yandan hayranlıkla dinliyorduk onu. Ben MTTB üzerine çalıştığım için sürekli ona Akıncılık günlerinden anlatmasını isterdim. Anlatırdı ama “yazmak lazım Serkan” derdi, vakti gerçekten yoktu yazmaya. 80 öncesi verilen İslami mücadelenin tarihini en iyi bilen ve yaşayanlardandı. Keşke daha çok yazsaydı. (umarım hayatta olanlar yazar)
28 Şubat günlerinde bizi hiç yalnız bırakmadı, ele güne teslim etmedi. Hep onun yanımızda olduğunu bilmek güç verdi bize. Biz ondan aldığımız güçle “ben şimdi bu yanda/kasılmış çıplak bir kurşun gibiyim/namluda” derdik. “Akdeniz’in ufka doğru mora çalan mavisini” bize zehir ettikleri 28 Şubatın kara günlerinde renk değiştirenlere inat, kişiliksizleşenlere inat, kimliksizleşenlere inat omuz verdi bize. Ondan aldığımız güçle “zaten devrim de sulu gözlü çocukların işi değil” dedik ve çözmedik sıkılı yumruklarımızı, gevşetmedik saflarımızı, değiştirmedik sloganlarımızı, sinmedik bodrum katlarına, susmadık korkakça. İnadına çıktık meydanlara, inadına yaptık eylemlerimizi.
Biz biliyoruz ki bizi İskenderun’da vuracaklar, ellerinden gelse Anadolu’yu zehir edecekler bize ırkçı emperyalistlerle işbirliği yapanlar, bizi Gazze’de vuracaklar, bizi Afganistan’da vuracaklar, Akdeniz’de gemilerimize saldıran barbarlarla Afganistan’ı kana boyayanlar, Bağdat’ı yerle bir edenler aynı soyun çocukları. İnanmıyor ve aldanmıyoruz kınama mesajlarına, uyduruk tepkilerine…
Biz Taksim’de direneceğiz, biz Kızılay’da direneceğiz, biz Konya’da toplanacağız, biz Diyarbakır’da haykıracağız.
Onlar saldırdıkça biz yeniden idrak ediyoruz koca bir millet olduğumuzu…biz Türkler, biz Araplar, biz İranlılar, biz Ürdünlüler, biz Cezayirliler, biz Afganistanlılar, biz Pakistanlılar, biz Malezyalılar yeryüzünün en büyük milleti olduğumuzu yeniden algılıyoruz…siz daha çok saldırın, biz daha çok birleşelim..
Ve Sen bir gün gidersin Bahattin Abi, asil ve onurlu savaşçılar gider, özgürlük tutkunları gider, bize ihale kuyruklarında nefes nefese kalanlar, mücahitlikten mütahitliğe düşenler kalır, bize kapitalistler, entegristler, uzlaşmacılar kalır. Bize salon mücahitleri, bize sahte kahramanlar, bize ilerlemeciler, kalkınmacılar kalır.
Ama her onurlu gidiş, her şehid bir hatırlatmadır bize. Ve senin gidişinde bir hatırlatma oldu. Bir yeniden gözden geçirme, bir silkiniş oldu; “Gün olur toprak uyanır ağaç uyanır uyanır böcekler/sarı bozkır titrer dağlar yeşerir gök yıkanır kirli dumanlardan/su coşar deniz kabarır canlanır ölü şehirler”
Bahattin Ağabey
Bahattin Yıldız’ın Türkiye Tevhidî Uyanış Sürecine İlgisi ve İslami Direniş Çizgisine Katkısı!
Rahmetli Bahattin Ağabeyin İzinde
Durmayan adam Bahattin Yıldız
Güle güle! Direniş öğretmenim
Bir ağabey uğurladık, bir Yıldız kaydı içimizden
Bir Yıldızımız ve bir bülbülümüz uçtu
Direncimizi yitirdik, farkında mıyız?
Okyanuslardan Hindikuş Dağları'na
Dağa çarpan hakikat gönüllüsü
Haza şehid
Hakiki bir Mücahit Abdülhamit
Hüzündür en çok yakışan bize
Bir yıldız daha kaydı aramızdan
Bahaddin Yıldız çağrısı
Bahattin Ağabey gideli on yıl oldu
Bahattin amcama mektup
Bahaddin Yıldız - Abdülhamid Muhaciri - Ferhad Dağcı
Sözünde duran bir yiğit daha Rabb'ine kavuştu
Bir yıldız gibi kayarak ayrıldı aramızdan
Ümmetin yüreği
Güle güle Bahattin abi
Bahattin, Faruk, Cevdet ve diğerleri
Bilal'lerden Fuat'lara!
Karanlığa bir yıldız daha çaktık
Bahattin Yıldız
Yıldızımız, ağabeyimiz
Bahattin Yıldız'da yedi güzel adamı okumak
Öteye gideceğini çok önce haber veren “Yıldız”
Bahattin Yıldız 'Cihad günlüğü' son noktayı koyu
Şehid
Orası devlet
Savaşan Afganistan'da şehit düşen adam
Işığa koşan kelebek ; Bahattin Yıldız
Sana bu ölüm çok yakıştı Bahattin ağabey
Ses ver Bahattin ağabey
Sevdasına kavuşan adam
İzmir'in yiğidi
Bir ‘Yıldız’ daha kaydı aramızdan
Bahattin Yıldız
Bir yiğit adamı kaybettik
Bahattin Abi’nin İzmir’i ve 'Bizim çocuklar'
Bir damadın ardından
Bahattin Yıldız'ın ardından
Bahattin Yıldız aradığını buldu
Bahattin Yıldız'a mersiye
Gülün vedası yahut Bahattin Yıldız'ın şehadeti
Şehadetin kutlu olsun Eritre'li
Türkiye müslümanları yiğit bir akıncısını daha Rabbine şehit olarak gönderdi
Bahattin Ağabey, bir yıldız gibi Afganistan'a kaydı
Bastığı yerleri yeşerten Adem
Bahaddin YILDIZ ağabeyin aziz hatırasına
Bir gaza erine yaraşır şekilde bu dünyadan ayrıldı
Palandöken Dağlarından Kunduz Dağlarına, oradan da Cennete uçan kartal
Yalnız kurt
33 kişiden biri Yıldız'dı, o kalemin kalbiydi!
Bir yıldızımız da Salang Geçidi'nde söndü
Özlüyoruz Abi!
Selamünaleyküm Bahattin abi
Adı Bahatin olan o ışık
Siz Bahattin Yıldız'ın ellerini görmüş müydünüz?
Söz biter bazen... Kelimeler düğüm düğüm dizilir insanın boğazına
Annemden sonra hiç bu kadar ölmedim!
Afganistan savaşımızın en aşinâ simâlarından Bahaddin Yıldız'ın ardından
Yaşadıkları gibi giden iki güzel insan
Yıldızlarda kayar durmaz yerinde
Firakında keder içindeyiz
Çorba, Bahattin Yıldız, tesettür
Dağlara
Bahattin Abi’nin vedasının gençlere yüklediği sorumluluk
Koskoca bir ‘kardeş’ dünya
Bahattin Yıldız'ın ardından
Bahattin Yıldız'ın ardından
Sevgili Bahattin ve Faruk'a
Yıldızlar ölmez
Hoda hafız biraderani Mucahidan!
Bir Yıldız kaydı, yenileri doğsun diye