“Onlar gittiler
Yalnız bir yemin kaldı aramızda
Ben şimdi bu yanda
Kasılmış çıplak bir kurşun gibiyim
Namluda.”
Afganistan’da düşen uçakta Bahattin Yıldız da varmış denildi.. Haber, yürek yakıcıydı.
Gözleri yaşlı dedim ki.. “Uçak düşmüş! Bahattin abi uçmaya devam etmiş..”
Erdem Beyazıt “Öneden Gidenler İçin” şiirinde onu anlatmıştı sanki..
Aşkla yaşamıştı.. O aşk! Sevgiliye uçurdu onu sonunda..
Geride rüzgara salınmış bir hayat hikayesi bırakarak.. Uçup gitti.
Bir andı vardı: Allah’a sevgisini göstermek.. Hayatıyla andını ant kıldı.
O sevginin tezahürleriydi kitapları.. O sevginin yansımalarıydı tebessümleri, sözleri, davranışları ve işleri..
Aramızda bir sevgi anıtıydı..
Hayatın amacını hatırlatan bir çığlıktı, can kulaklarımızda yankılanan..
Bahattin Yıldız’la omuz omuza durmak, Hz.Muhammed’in (s.a.v.) arkasında bir sabah namazında sahabelerle saf tutmaktı.. O çağımızın Ebuzer’iydi..
Tevhit kervanına çağırdı bir ömür boyu.. Yolu anlattı. Yoldaşlarına hiç yük olmadı. Yoldaşlarına güç verdi, heyecan verdi, umut verdi..
Bahattin Yıldız kitaplarıyla ve hayatıyla genç yaşlı, kadın erkek ayırımı yapmadan herkese ufuk oldu..
“Onlar gittiler
Topraktan bir işaret taşıyarak alınlarında
Ben şimdi bu yanda
Gerilmiş bir an gibiyim
Doğumla ölüm arasına.”
Bahattin Yıldız, eserleriyle, anılarıyla ve verdiği mesajlarla binlerce insanın gönlüne yerleşti.. Sevginin, dostluğun, vefanın, diğergamlığın, fedakarlığın, tevazuunun ve erdemlerin güzel örneklerini verdi yaşarken..
Doğumla ölümün bağlantısını kuran, varolmanın anlamını bilen, varlığını değerli kılacak iyilikleri önceleyen bir aydındı.. Kalemin sevgi dolup taşan kalbiydi o: “Savaşan Afganistan”, “Cihat Günlüğü”, “Kar Çiçeği”, “Karda Ayak İzleri”, “Güllerin Vedası” isimli kitapları yayınlandı.
Hayatı, Cennete hazırlık gördü hep. Kişiliğiyle ve yaşayışıyla inancını ortaya koydu.. İnanç toplumuna, inanç kardeşliğine vurgu yaptı sürekli..
Yüreğine kaydederdi dostlarını ve kimseyi unutmazdı.. Karşılık beklemeden arardı arkadaşlarını, fırsat buldukça ziyaret ederdi.. Her şehirde kardeşleri vardı, pek çok ülkede.. Soyut bir milleti yönetir gibiydi, önderlik eder, irtibatları sağlar, hizmet akışının önünü açardı..
“Onlar gittiler
Gelen zamandan bir haber gibiydiler.
Ben şimdi bu yanda
İçilmiş bir and için bekleyenim
Kurulmuş saat gibi.
Onlar gittiler
Giderken bir muştu gibiydiler.”
Bahattin Yıldız, Erzurum’dan dostlarına farklı bir muhabbet beslerdi.. İnanç kardeşliğinin tadını alırdık arkadaşlığından..
Üniversite öğrenimi için Erzurum’a gidince tanışmıştım onunla.. O zamanlar Atatürk Üniversitesi altın çağını yaşıyordu: Prof.Dr. Yusuf Ziya Kavakçı, İslami İlimler Fakültesi dekanıydı.. Akademik çalışmalarını yurt dışında yapmış, İslam dünyasında tanınan, İslam hukukunda otorite kabul edilen 40 yaşında bir profesördü.. Çağdaş İslam alimleriyle, düşünürleriyle ve yazarlarıyla temas halindeydi.
1980’lerin başıydı, İran’da İslam devrimi gerçekleşmiş, Rusya Afganistan’ı işgal etmiş, İsrail Kudüs’ü başkent ilan etmişti.. Kıbrıs zaferini kazanalı henüz birkaç yıl olmuştu. Yusuf Ziya Kavakçı Hoca, İslam coğrafyasını bir bütün gören, yüreğiyle bu coğrafyayı kuşatan, Müslümanların vaziyet ve istikametine duyarlılık gösteren bir aydındı. İslami İlimler Fakültesi’ne yurt dışında doktora yapmış ne kadar ilahiyatçı varsa toplamıştı.. Fakülte Arapça eğitim veriyordu; İslami ilimler temel kaynaklardan okunuyordu. Prof. Dr. İhsan Süreyy Sırma, Prof.Dr. Şerafettin Gölcük, Prof.Dr.İbrahim Canan, Prof.Dr. Suat Yıldırım, rahmetli Doç.Dr.Ruhi Özcan öğretim görevlilerinden bazılarıydı.. Prof.Dr. Muhammed Hamidullah misafir öğretim görevlisiydi.. Prof.Dr. Beşir Aatalay ve Prof.Dr. Mehmet Bekaroğlu başka fakültelerde hocaydı..
Atatürk Üniversitesi’nde bir kültürel bahar vardı; canlanan İslam düşüncesi bütün bir Türkiye’yi etkiliyordu.. Biz öğrenciler, rüyada gibiydik.. Dünya görüşümüz netleşiyordu, sağlam bir şekilde kişiliklerimizi dikiyorduk.. Kültür, sanat ve edebiyatla uğraşan bir avuç genç.. Edebiyat ve Mavera dergilerinde şiirlerimiz, öykülerimiz yayınlanıyordu.. Ben Erzurum’a vardığımda Arif Ay ve İbrahim Sarı yeni gitmişti. Ali Haydar Haksal ve Mustafa Çelik Mavera’da çalışmalarını yayınlıyorlardı..Arif Ay, o günleri “Erzurum” şiirinde çok güzel anlatır:
“zaman yitik, sanki hiç yaşanmamış
bu mekân ne ilk, ne son durak
karşıda çifte minare
taşı işleyen nakkaş
hem selçuklu, hem dadaş
burda mevsim ikimizden biri
biz, marifetnameyle bir
akşamı yaprak yaprak çevirip
geceye ferman açtık
okuduk dudakla el arası
tartıp her sözü bir bir
sonra darasını düştük
ve biz, ölümden çok
zulmü gördük
biz erzurumda otuzüç kişiydik
gece oltu taşıdır, işlenir
ve tesbihe dönüşür zaman
geçer parmak uçlarımızdan
sonra, ağırlanır toprak
güze dökerek hüznü
hırkasına bürünmüş bir derviş
suskunluğunda gelir kış
burda mevsim ikimizden biri
bir de kadınlarımız,
yüzleri kavruk, gözleri iri
konuşunca gök, susunca toprak
gülü türküleyip akşam sabah
oturup evlerinde onlar
acıyı kilim gibi dokudular
biz onları, çocuklarımıza sıla
kendimize gurbet bilip
çiçeği burnunda bıraktık
biz ceylanı vurulmuş dağdık
kar iner
isyan gibi çabuk
ölüm gibi sessiz ve dakik
palandöken
kolları gürgen
gözleri çiğdem
gözdesi kekik
ve biz, ölümden çok
zulmü gördük
palandöken hem yassı hem dik
bir sabah kepenkleri
kar tipisi gibi
indirip birden
öpüp yüzünü toprağın
ağır ve derin
bir günü isyana böyle çevirdik
kar palandökenin börkü
bundan gayrısını giymedik
giymeyeceğiz dedik
ve bu söz üzre
başımızı göğe
sakalımızı yele
boynumuzu ipe verdik
biz erzurumda otuzüç kişiydik
şimdi onlarsız bu toprak
acıdan kıraç
hüzünden çorak
kışın dertli, yazın emrah
ve mevsim, ikimizden biri”
Bahattin Yıldız da bu ortamda ümmet bilinciyle yetişti. Genç bir yazardı. Yaşam felsefesini üç kelimeyle ifade edebiliriz: “En yüksek kariyer, kulluktur.” Böyle düşündüğü için eğitimini yarıda bırakıp birkaç arkadaşıyla Afganistan cihadına destek vermeye gitti.. Bir rus şarapneliyle omzundan vurulunca üç yıl sonra “Gazi” olarak döndü. En cesur, şuuru en berrak olan ağabeylerimizdendi..
Bahattin Yıldız, adanmış bir hayat yaşadı. 24 saat hizmete hazırdı. Yeryüzünü yurt bildi, İslam milletinin derdiyle dertlendi, yollara düşüp ülke ülke dolaştı.. Haberler getirdi, yardımlar götürdü.
Kitaplarında ve sohbetlerinde tevhit inancının, Kur’an ahlakının ve berrak Müslüman bilincinin parladığını görürdünüz.. Cihada katılmak, hayatın ölüm sınırına götürmüştü onu: İman, cihat ve şehadet odaklı bir hayatı yaşadı.
Bahattin Ağabey, ikinci vatanın gördüğün Afganistan’da, hatıralarını taşıyan dağları ebedi istirahatgah yaptın.. Yüreklerimizde bir ışıksın artık. Sevgin, yolumuzu aydınlatıyor. Ama özlemine dayanmak çok zor be ağabey.. Sevgilin yanına aldı.. İnanıyoruz ki taksiratını sonsuz rahmetiyle affedecektir, seni şehitler listesinden çağıracaktır ve kulluğunu kabul edecektir.. Rasullullah (s.a.v.) seninle iftihar edip bağrına basacaktır.. Bu düşüncelerle teselli oluyoruz işte.. N’apalım! Başarabilirsek, Mustafa Çelik ve Hüseyin Öztürk dostlarınla birlikte belgeselini yapacağız.. Özleyenlerin yürelerini serinletsin diye.. Güzelliğini görüp tanısın diye milletimiz..
Bahattin Yıldız ağabeye Allah’tan rahmet diler, ailesine ve sevenlerine sabrı cemil niyaz ederim. Mekanı cennet olsun.
25.05.2010 - https://www.haber7.com/yazarlar/mustafa-yurekli/537611-33-kisiden-biri-yildizdi-o-kalemin-kalbiydi
Bahattin Ağabey
Bahattin Yıldız’ın Türkiye Tevhidî Uyanış Sürecine İlgisi ve İslami Direniş Çizgisine Katkısı!
Rahmetli Bahattin Ağabeyin İzinde
Durmayan adam Bahattin Yıldız
Güle güle! Direniş öğretmenim
Bir ağabey uğurladık, bir Yıldız kaydı içimizden
Bir Yıldızımız ve bir bülbülümüz uçtu
Direncimizi yitirdik, farkında mıyız?
Okyanuslardan Hindikuş Dağları'na
Dağa çarpan hakikat gönüllüsü
Haza şehid
Hakiki bir Mücahit Abdülhamit
Hüzündür en çok yakışan bize
Bir yıldız daha kaydı aramızdan
Bahaddin Yıldız çağrısı
Bahattin Ağabey gideli on yıl oldu
Bahattin amcama mektup
Bahaddin Yıldız - Abdülhamid Muhaciri - Ferhad Dağcı
Sözünde duran bir yiğit daha Rabb'ine kavuştu
Bir yıldız gibi kayarak ayrıldı aramızdan
Ümmetin yüreği
Güle güle Bahattin abi
Bahattin, Faruk, Cevdet ve diğerleri
Bilal'lerden Fuat'lara!
Karanlığa bir yıldız daha çaktık
Bahattin Yıldız
Yıldızımız, ağabeyimiz
Bahattin Yıldız'da yedi güzel adamı okumak
Öteye gideceğini çok önce haber veren “Yıldız”
Bahattin Yıldız 'Cihad günlüğü' son noktayı koyu
Şehid
Orası devlet
Savaşan Afganistan'da şehit düşen adam
Işığa koşan kelebek ; Bahattin Yıldız
Sana bu ölüm çok yakıştı Bahattin ağabey
Ses ver Bahattin ağabey
Sevdasına kavuşan adam
İzmir'in yiğidi
Bir ‘Yıldız’ daha kaydı aramızdan
Bahattin Yıldız
Bir yiğit adamı kaybettik
Bahattin Abi’nin İzmir’i ve 'Bizim çocuklar'
Bir damadın ardından
Bahattin Yıldız'ın ardından
Bahattin Yıldız aradığını buldu
Bahattin Yıldız'a mersiye
Gülün vedası yahut Bahattin Yıldız'ın şehadeti
Şehadetin kutlu olsun Eritre'li
Türkiye müslümanları yiğit bir akıncısını daha Rabbine şehit olarak gönderdi
Bahattin Ağabey, bir yıldız gibi Afganistan'a kaydı
Bastığı yerleri yeşerten Adem
Bahaddin YILDIZ ağabeyin aziz hatırasına
Bir gaza erine yaraşır şekilde bu dünyadan ayrıldı
Palandöken Dağlarından Kunduz Dağlarına, oradan da Cennete uçan kartal
Yalnız kurt
33 kişiden biri Yıldız'dı, o kalemin kalbiydi!
Bir yıldızımız da Salang Geçidi'nde söndü
Özlüyoruz Abi!
Selamünaleyküm Bahattin abi
Adı Bahatin olan o ışık
Siz Bahattin Yıldız'ın ellerini görmüş müydünüz?
Söz biter bazen... Kelimeler düğüm düğüm dizilir insanın boğazına
Annemden sonra hiç bu kadar ölmedim!
Afganistan savaşımızın en aşinâ simâlarından Bahaddin Yıldız'ın ardından
Yaşadıkları gibi giden iki güzel insan
Yıldızlarda kayar durmaz yerinde
Firakında keder içindeyiz
Çorba, Bahattin Yıldız, tesettür
Dağlara
Bahattin Abi’nin vedasının gençlere yüklediği sorumluluk
Koskoca bir ‘kardeş’ dünya
Bahattin Yıldız'ın ardından
Bahattin Yıldız'ın ardından
Sevgili Bahattin ve Faruk'a
Yıldızlar ölmez
Hoda hafız biraderani Mucahidan!
Bir Yıldız kaydı, yenileri doğsun diye