“Kar Çiçeği”,
“Güllerin Vedası”,
“Cihad Günlüğü”,
“Karda Ayak İzleri”…
Bunlar kitap başlıkları...
Afganistan semalarında düşen uçakta şahadet şerbetini içen Bahattin Yıldız Ağabey'in yazdığı kitapların isimleri...
Bahattin Ağabey "Güllerin Vedası" ile "Kar Çiçeği" başlıklı yapıtlarını İstanbul’da Arif Altunbaş ve M. Güney’le evime ziyarete gelip bana verirken biraz espriyle takılmıştı: “Görüyorsun, yalnızca sen yazmıyorsun, biz de yazıyoruz...”
Ben de tebessüm etmiş, Ağabey, bizim yazarlığımızın lafı mı olur sizin yanınızda, deyince; o dobracı tavrı ve etkileyici sesiyle: “O kadar da değil, sen benim favori yazarlarımdansın. Yıllar önce İzmir'e dair bir yazınızı okuyunca şaşırmıştım. Bir olağan hadise bu kadar güzel anlatılabilir, bu çocukta kabiliyet var, demiştim. Ben o yazıyı birkaç cümleyle anlatır geçerdim. Sen ise bir köşe yazısıyla konuyu anlatmıştın. Yazar ayrıcalığı böyle bir şey her hâlde diye düşündüm. Hatta Cahid Zarifoğlu Ağabey’in, bizim Fahrettin’e ısrarla yazmalısın deyişi boşuna değilmiş, diye düşündün. Sonra da 10-12 yıl boyunca Millî Gazete’deki “Eskiz” başlıklı köşende yayınlanan her yazını bana yazılmış bir mektup niyetiyle okudum ve hâlâ da okuyorum. Yazarlığın konusunda zaman beni haklı çıkardı...”
Ben ise onun yanında ayrıcalıklı olmanın, birazda kayrılmış olmanın verdiği rahatlıkla; “olsun ağabey kimisi yazar, kimisi de yaşar”, demiştim.
Aslında söylediğim doğruydu. Yıllar önce Afganistan'da omzuna isabet eden şarapnel parçası onu yaşamdan koparamamış, ne var ki cephede onu bulamayan şahadet, yıllar sonra yine aynı ülkenin semalarında gelip bulmuş ve bedenini Afganistan semalarından çok sevdiği karlar üzerine bırakıvermişti...
Yıllar önce yaptığımız bu konuşmayı şimdi düşünüyorum da...
Diğer taraftan bu noktada Fatih Camii'nde Bahattin Ağabey'in gıyabi cenaze namazında gördüğüm fotoğraf bir film karesi gibi hep zihnimde...
Cenaze namazında Bahattin Ağabey'in şahadetine imrendim, gıpta ettim. Bu yalnızca benim değil, ortak dostların bir kanaatiydi. Nitekim cenaze namazına beraber katıldığımız bir dost, "Bir cenaze ancak bu kadar güzel olabilir. Yüzlerce insan tek yürek hâlinde dua ediyordu. Sanki bir bayram güzelliğindeydi. İnsanların yüzünde firaktan dolayı bir hüzün varsa da, engin bir teslimiyetle onun hangi yolda ve hangi uğurda toprağa düşmesi, dostlarının, onu yürekten sevenlerin en büyük tesellisiydi. O kadar samimi genç insanın duasını almak, orada cenaze namazı kılınanın yerinde ben olmak isterdim" sözleri beni hayli etkiledi...
Bahattin Ağabey aslında öteye gidişini "Kar Çiçeği" adlı romanında yıllar önce haber vermişti. Hem de bütün açıklığıyla. Nitekim şu satırlar bunun en belirgin göstergesidir:
"- Çok güzel, Allah senden razı olsun... ; yani dünya bizsiz de oluyormuş. Bizler ne ilkiz ne de son. Buna rağmen öyle kanaatlere saplanıyoruz ki bu dünya bensiz veya bu dünya bizsiz olmazmış gibi... Fakat, sadece birkaç dostun yanında ayrılığımız fark edilir. Bir süre sonra oralarda da kanıksanır ve unutuluruz. Ve bir gün her sokağını, her taşını tanıdığımız, kimine terimizin, kimine kanımızın damladığı bu şehrin sokaklarından hiç geçmemişçesine izlerimiz silinecek. Üniversitenin her binası, yolu, ağacı, yurtları beynimize nakşoldu. Sanki üniversite bizim gibi. Talebelik akan su misali arkadan devamlı geliyor ve önce gelenler gidiyor. Bir gün yeni gelenler bizim gibi basmayacak kampüsün topraklarına, fakülte koridorlarında bizim gibi gezmeyecekler. Ve bizleri kimse tanımayacak. Mücadelelerimiz, kavgalarımız, endişelerimiz bizimle kalacak. Bizden sonraki üniversiteli kardeşlerimiz dahi hikâyemizi bilmeyecek. Bir şey yapan öncekilerden kopuk olduğu için kendini ilk zannedecek. O günlerde bizlerden belki de bu hayata veda edenler olacak..." (s. 144).
Yine aynı romanın bir başka yerinde ise şöyle diyordu:
"Bu dünyada her şey geçici. Bu dünya ahiretin tarlası. İyilik eden karşılığını, kötülük yapan karşılığını, itaat eden karşılığını, isyan eden karşılığını alacak..." (s. 118).
Bahattin Ağabey'le İzmir'de 1970'li yılların sonunda İzmir Arapderesinde İmam-Hatip Lisesi’nde okurken tanışmıştık. İzmir bizim bileşkemiz oldu. Bir noktada dostluk anaforu. Bahattin Ağabey ise "Kar Çiçeği"nde şöyle anlatıyordu İzmir'i:
"İzmir'in Fuarı meşhur. Oranın en güzel gezilecek zamanı akşamdan sonra. Karşıyaka'ya vapur çalışıyor. Kemeraltı meşhur alış-veriş merkezi. Kadifekale ise tarihinin yanı sıra şehrin en güzel seyir yeri. Kordonboyu şarkılara düşmüş bir güzellik, fakat Kordonboyu'nu da gün batımı sonrası adımlamak için en güzel vakit..."
Bahattin Yıldız “Cihad Günlüğü”ne son noktayı koydu…
12 Haziran 2010
Abdülhamid Muhaciri mahlasıyla yazdığı günlükler, Bahattin Yıldız'ın kendi günlükleridir. Bahattin Ağabey Afganistan'da "Gâzilik" ünvanına kavuştuktan sonra bir yıl boyu hastanelerde geçirir. İyileşir iyileşmez eskisi kadar güçlü olmasa da tekrar cepheye gider. Artık sağ kolunu yeteri kadar kaldıramamaktadır. Yine cihad eylemine katılır... Aradan bir süre geçtikten sonra Türkiye'ye dönmeye karar verir. Ayrılık vakti gelmiştir. Şu satırlar bunun bir göstergesidir:
"Gözlerim karanlık gecede kristal parçaları gibi parlayan yıldızlarda. Ne engin bir boşluk, seyrettikçe yıldız sayısı artıyor, derinliklerde gözüme ilişiyor. Samanyolu boz rengiyle bir bulut kuşağı gibi. Bu defa fazla kalmayı düşünmüyorum cephede. Hastahane günlerimin uzaması cihad hayatımın önüne bir sed gibi dikildi. Aradan tam bir yıl geçti. Bir yıl öncesinden tecrübeliyim, bölgeyi ve insanları iyi tanıyorum, dillerini öğrendim. Fakat, o zamanki gibi güçlü olduğumu zannetmiyorum. Yedi ay hastanede yattım. İki ameliyat oldum...
Ve bir cümleyi düşünüyorum:
"Yaralanmışsın, gazan mübarek olsun. Fakat, benim de seni beklediğimi bil."
Zayıflatıyor mu bu cümle beni, yoksa bir sorumluluğun, bir vefanın sızısını mı taşıyorum? Evet yakında döneceğim (mi?).”
Bu anlamlı sorudan sonra Bahattin Yıldız şöyle sürdürür satırlarını:
"... Cepheden ayrılıyorum artık. Abdülhadi'yle Kuşkek'de vedalaştık. "Belki bir ömür boyu bir daha görüşmemiz nasip olmayabilir Encinir Seyb. Hakkını helal et" "Abdülhadi: "Gel bir daha sarılalım," dedi. Ve belki de son defa kucakladım onu. Ve son defa olmuştu!.. Daha sonra bastığı bir mayının patlamasıyla Abdülhadi de şehid olmuştu.
“Ahmet'le beraber gidiyoruz. Paçator, Şirbeçce ve Yunus, Balabağ'a kadar geliyorlar. Zılmay'ı ziyaret ettik. Yarası ağır değildi. Tedavisi burada yapılıyor. Ellerimi avuçlarına aldı. Ateşi vardı.
“Zebiyullah'ın grubunda seksen üç yaşında bir mücahid var, Gulam Haydar. Silah taşımıyor fakat mücahidlerle beraber dolaşıyor.
“Gulam Haydar: "Dağı çıkarken bana yardımcı olursanız ben de sizinle gelirim," demişti. "Seni sırtımızda bile taşırız..." cevabını alınca gelmeye karar verdi. Yolda, "Çaysız gitmem, yolda çay isterim," demesi üzerine köylülerin birinden onun için bir çay demliği satın aldık. Torbasında yarım kilo şekerle, sebze çayı vardı. "Peşaver'de misafirim olacaksın ha!" diyordu. "İnşaallah..." diyorum.
“Arkadaşlarla son defa yemek için Balabağ'ın jalecisine girdik. Seksenlik mücahid, Zebiyullah'dan aldığı bir mektubu çıkardı. "Bunun altına sen de yaz." "Bunu sana komutanın yazmış, ben ne yazayım?" "Yaz bir şeyler," diyerek cevaplıyor. Mektubu aldım. Türkçe olarak: "20. Yüzyılda Hz. Eyyüb el Ensari'lerin yolunda yürüyen Gulam Haydar'a ahiret hayatımızda Rabbilâleminden rahmet dilerim," diye yazdım. Mektubu katlayıp bir naylon torbanın içine koydu. İç cebine yerleştirdi. "Ben ölünce bunu kefenime iliştirecekler, vasiyetim var!" dedi.
“Ayrılık saati gelmişti. Tek tek sarıldım, Paçator'a, Sirbeççe'ye... Yunus ağlamaya başladı. Yeşil gözlerinden inciler dökülüyordu. Bir anda ayrılmaktan vazgeçip kalmak isteğiyle zorlandım. Boğazıma acı bir düğüm oturdu. Yunus'un o yeşil gözlerini ve inci tanesi yaşlarını bir sevgiyle, bir acıyla, bir hasretle gönlüme unutulmaz anılarla gömüp onlara sırtımı döndüm. Her adım, onlardan bir ayrılık adımıydı.
“Hoda Hafız Afganistan!
“Hoda Hafız Biraderanı Mücahidan!”
Bahattin Ağabey günlüklerini şehidlik mertebesine kavuşan can dostlarının isimlerini vererek şöyle bitirir:
“Zahid Seyb: Abdülhak'ın bacısı Ayşe'yle evlendi. Celalabad kuşatmasında düşen bir top mermisiyle şehid oldu.
“Abdülhak: Harekete bağlı adamlarca şehid edildi.
“Abdülhadi: Bir mayına basarak şehid oldu.
“Şems: Peşaver'de suikastla öldürüldü.
“Zahit Tahir: Kenar'a yardıma gittiği bir savaşta şehid oldu.
“Zebiyullah, Torpaça, Humeyni: Şehid oldu.
“Encinir Haşim, Ahter, Nurrahman: Esir düştü ve kurşuna dizildi.”
Bahattin Ağabey’de şehadet kervanına katıldı.
Böylelikle iyi insanlardan biri olarak yağız atlara binip sonsuzluk kervanına o da dâhil oldu.
Rabbim makamını nur, mekânını cennet eylesin…
Biz ondan razıydık, Allah’ta ondan razı olsun…
Fahrettin GÜN
Bu yazı 26 Haziran 2010 tarihli olup 28.12.2020 tarihinde bahattinyildiz.com'da yayınlanmak üzere Fahrettin GÜN tarafından gönderilmiştir.
Bahattin Ağabey
Bahattin Yıldız’ın Türkiye Tevhidî Uyanış Sürecine İlgisi ve İslami Direniş Çizgisine Katkısı!
Rahmetli Bahattin Ağabeyin İzinde
Durmayan adam Bahattin Yıldız
Güle güle! Direniş öğretmenim
Bir ağabey uğurladık, bir Yıldız kaydı içimizden
Bir Yıldızımız ve bir bülbülümüz uçtu
Direncimizi yitirdik, farkında mıyız?
Okyanuslardan Hindikuş Dağları'na
Dağa çarpan hakikat gönüllüsü
Haza şehid
Hakiki bir Mücahit Abdülhamit
Hüzündür en çok yakışan bize
Bir yıldız daha kaydı aramızdan
Bahaddin Yıldız çağrısı
Bahattin Ağabey gideli on yıl oldu
Bahattin amcama mektup
Bahaddin Yıldız - Abdülhamid Muhaciri - Ferhad Dağcı
Sözünde duran bir yiğit daha Rabb'ine kavuştu
Bir yıldız gibi kayarak ayrıldı aramızdan
Ümmetin yüreği
Güle güle Bahattin abi
Bahattin, Faruk, Cevdet ve diğerleri
Bilal'lerden Fuat'lara!
Karanlığa bir yıldız daha çaktık
Bahattin Yıldız
Yıldızımız, ağabeyimiz
Bahattin Yıldız'da yedi güzel adamı okumak
Öteye gideceğini çok önce haber veren “Yıldız”
Bahattin Yıldız 'Cihad günlüğü' son noktayı koyu
Şehid
Orası devlet
Savaşan Afganistan'da şehit düşen adam
Işığa koşan kelebek ; Bahattin Yıldız
Sana bu ölüm çok yakıştı Bahattin ağabey
Ses ver Bahattin ağabey
Sevdasına kavuşan adam
İzmir'in yiğidi
Bir ‘Yıldız’ daha kaydı aramızdan
Bahattin Yıldız
Bir yiğit adamı kaybettik
Bahattin Abi’nin İzmir’i ve 'Bizim çocuklar'
Bir damadın ardından
Bahattin Yıldız'ın ardından
Bahattin Yıldız aradığını buldu
Bahattin Yıldız'a mersiye
Gülün vedası yahut Bahattin Yıldız'ın şehadeti
Şehadetin kutlu olsun Eritre'li
Türkiye müslümanları yiğit bir akıncısını daha Rabbine şehit olarak gönderdi
Bahattin Ağabey, bir yıldız gibi Afganistan'a kaydı
Bastığı yerleri yeşerten Adem
Bahaddin YILDIZ ağabeyin aziz hatırasına
Bir gaza erine yaraşır şekilde bu dünyadan ayrıldı
Palandöken Dağlarından Kunduz Dağlarına, oradan da Cennete uçan kartal
Yalnız kurt
33 kişiden biri Yıldız'dı, o kalemin kalbiydi!
Bir yıldızımız da Salang Geçidi'nde söndü
Özlüyoruz Abi!
Selamünaleyküm Bahattin abi
Adı Bahatin olan o ışık
Siz Bahattin Yıldız'ın ellerini görmüş müydünüz?
Söz biter bazen... Kelimeler düğüm düğüm dizilir insanın boğazına
Annemden sonra hiç bu kadar ölmedim!
Afganistan savaşımızın en aşinâ simâlarından Bahaddin Yıldız'ın ardından
Yaşadıkları gibi giden iki güzel insan
Yıldızlarda kayar durmaz yerinde
Firakında keder içindeyiz
Çorba, Bahattin Yıldız, tesettür
Dağlara
Bahattin Abi’nin vedasının gençlere yüklediği sorumluluk
Koskoca bir ‘kardeş’ dünya
Bahattin Yıldız'ın ardından
Bahattin Yıldız'ın ardından
Sevgili Bahattin ve Faruk'a
Yıldızlar ölmez
Hoda hafız biraderani Mucahidan!
Bir Yıldız kaydı, yenileri doğsun diye