Bahattin’in içinde bulunduğu uçağın kaza bilgisini takiben ilgili haberleri bütün detaylarıyla takip ettim...
Bir umut ışığı arıyordum onunla ilgili, akıbetine mahsus bir haber...
Uçağın düştüğü dağlarda onca süreden sonra bir yaşama imkânının olmayacağı yönündeki son haberin ulaşmasıyla, başta İbrahim Karagül olmak üzere müşterek dostlarımızın Bahattin’in ardından yazdıkları hüzünlü yazıları, sanki bir başkası için yazılmışlar gibi benimsememeye çalışarak okudum; benim elim gitmedi kaleme...
Vefat etmiş olabileceğine inanmıyordum çünkü, hâlâ da inanmıyorum ve şu satırları yazarken de aklımla kalemim uyum içinde değil.
İzahı mümkün olmayan bir hâldir bu...
Ahiret gününe iman etmiş biri olarak aynı imanı taşıyan bir dostun vefatına inanamamak...
Oysaki doğduğumuzda ölüme doğarız ve bu yüzden erken sayılmaz hiçbir ölüm... Fenâda yerleşik olduğumuz için fânî değil miyiz zaten?
Ama konu Bahattin olunca...
Dünyaya hiç tutunmadığı, kat etmek üzere geldiği dünya yolunun birazdan bitebileceğine inanarak yaşadığı halde, hep “elindeki fidanı dikecek” uygun bir yer arayan Bahattin konu olunca...
O bitimsiz enerji, o yoksullara dönük yüz, o mazlumlara uzanan nasırlı eller...
Öğrenciliğinde iman, cihad aşkına kuru ekmeği bölüştüğü insanlar, köprülerin altından akan nice sulardan sonra Tarabya villalarında oturup, Ankara’da beş yıldızlı otellerin maroken koltuklarında vatan kurtarmayı seçerlerken, Bahattin sırtında boya tenekeleriyle yürümeyi seçmişti rızkına, erzak çuvallarını omuzlayarak yönelmeyi seçmişti yoksul çadırlarına...
Bu yüzden, ölümüne değil de, “zamansız ölüm” üneydi belki de tepkim.
Künhüne vakıf olamadığımız “zaman”, gerçeklerimizi bir var ile yok, bir yok ile var arasında tebdil ederek nasıl da makulleştiriveriyordu kanaatlerimizi, hatıralarımızı...
12 Eylül darbesinden birkaç ay önce Mavera’nın “Daha iyi bir dergi nasıl çıkarabilir” konulu toplantısında tanımıştım Bahattin’i...
Toplantıda, tebessümden müstağni bir duruşla yanı başımda oturan toprak tenli bir genç adamdı o, Gazi Bahattin’di…
O günlerde “İpek Yolu” adlı belgeseli çeken bir abimizin, Mavera’da yayınlanan seyahat yazılarında sucuk kızartma keyfinden başka bir şey okuyamadığımı söyleme cesaretinde bulunduğumda, tüm dikkati üstümde toplanmıştı Bahattin’in...
İşte o dikkati hiç eksilmedi üstümden... Yaklaşık bir yıl önce TvNet’in yönetim kadrosundaki arkadaşlarla beni tanıştırırken, tatlı-sert bir şekilde onları da beni de azarlaması bu yüzdendi işte...
“Abi, sen bu gençlerin burada olduklarını nasıl bilmezsin; yahu gençler siz iki kat aşağınızda oturan abinizden nasıl habersiz olursunuz?...
Böyleydi kardeşlik ilişkileri Bahattin için... Birbirinden haberdar olmaktı, birbiri için var olmaktı, birlikte yürümekti...
O, gittiği son mekana “birileri için gitmiş”, “onlar hatırına orada kalmış”tı zaten...
Çünkü çok sevmişti oraları ve oradakileri Bahattin...
Herat seyahatimden izlenimlerimi ona aktarırken gözlerinin nasıl parladığına tanık oluşumdan biliyorum bunu...
Bir özlemin ışığıydı o ışık... “Yahu, şehit olup kalamadık oralarda” yakınışının bir yakarışa dönüşüp Rahman ve Rahim olana arz edilişiydi...
Bahattin, “geri gelmeyecekmiş” diyorlar ya...
Buna ikna olacaksa, işte o ışık yüzünden ikna olacak kalbim...
Adı Bahattin olan o ışık!
Bahattin Ağabey
Bahattin Yıldız’ın Türkiye Tevhidî Uyanış Sürecine İlgisi ve İslami Direniş Çizgisine Katkısı!
Rahmetli Bahattin Ağabeyin İzinde
Durmayan adam Bahattin Yıldız
Güle güle! Direniş öğretmenim
Bir ağabey uğurladık, bir Yıldız kaydı içimizden
Bir Yıldızımız ve bir bülbülümüz uçtu
Direncimizi yitirdik, farkında mıyız?
Okyanuslardan Hindikuş Dağları'na
Dağa çarpan hakikat gönüllüsü
Haza şehid
Hakiki bir Mücahit Abdülhamit
Hüzündür en çok yakışan bize
Bir yıldız daha kaydı aramızdan
Bahaddin Yıldız çağrısı
Bahattin Ağabey gideli on yıl oldu
Bahattin amcama mektup
Bahaddin Yıldız - Abdülhamid Muhaciri - Ferhad Dağcı
Sözünde duran bir yiğit daha Rabb'ine kavuştu
Bir yıldız gibi kayarak ayrıldı aramızdan
Ümmetin yüreği
Güle güle Bahattin abi
Bahattin, Faruk, Cevdet ve diğerleri
Bilal'lerden Fuat'lara!
Karanlığa bir yıldız daha çaktık
Bahattin Yıldız
Yıldızımız, ağabeyimiz
Bahattin Yıldız'da yedi güzel adamı okumak
Öteye gideceğini çok önce haber veren “Yıldız”
Bahattin Yıldız 'Cihad günlüğü' son noktayı koyu
Şehid
Orası devlet
Savaşan Afganistan'da şehit düşen adam
Işığa koşan kelebek ; Bahattin Yıldız
Sana bu ölüm çok yakıştı Bahattin ağabey
Ses ver Bahattin ağabey
Sevdasına kavuşan adam
İzmir'in yiğidi
Bir ‘Yıldız’ daha kaydı aramızdan
Bahattin Yıldız
Bir yiğit adamı kaybettik
Bahattin Abi’nin İzmir’i ve 'Bizim çocuklar'
Bir damadın ardından
Bahattin Yıldız'ın ardından
Bahattin Yıldız aradığını buldu
Bahattin Yıldız'a mersiye
Gülün vedası yahut Bahattin Yıldız'ın şehadeti
Şehadetin kutlu olsun Eritre'li
Türkiye müslümanları yiğit bir akıncısını daha Rabbine şehit olarak gönderdi
Bahattin Ağabey, bir yıldız gibi Afganistan'a kaydı
Bastığı yerleri yeşerten Adem
Bahaddin YILDIZ ağabeyin aziz hatırasına
Bir gaza erine yaraşır şekilde bu dünyadan ayrıldı
Palandöken Dağlarından Kunduz Dağlarına, oradan da Cennete uçan kartal
Yalnız kurt
33 kişiden biri Yıldız'dı, o kalemin kalbiydi!
Bir yıldızımız da Salang Geçidi'nde söndü
Özlüyoruz Abi!
Selamünaleyküm Bahattin abi
Adı Bahatin olan o ışık
Siz Bahattin Yıldız'ın ellerini görmüş müydünüz?
Söz biter bazen... Kelimeler düğüm düğüm dizilir insanın boğazına
Annemden sonra hiç bu kadar ölmedim!
Afganistan savaşımızın en aşinâ simâlarından Bahaddin Yıldız'ın ardından
Yaşadıkları gibi giden iki güzel insan
Yıldızlarda kayar durmaz yerinde
Firakında keder içindeyiz
Çorba, Bahattin Yıldız, tesettür
Dağlara
Bahattin Abi’nin vedasının gençlere yüklediği sorumluluk
Koskoca bir ‘kardeş’ dünya
Bahattin Yıldız'ın ardından
Bahattin Yıldız'ın ardından
Sevgili Bahattin ve Faruk'a
Yıldızlar ölmez
Hoda hafız biraderani Mucahidan!
Bir Yıldız kaydı, yenileri doğsun diye