Büyük rüyalarla geçmişse ömür
Hiç yanmam ölümün her çeşidine
Umut bir tohumsa kefen zarında
Gün olur fışkırır bir orman olur.
Sözün bittiği yerde yazmak zor olsa da yazma zorunluluğu var. Hele bu yazı otuz beş yıllık bir arkadaşlığın, bir kardeşliğin; bir dostluğun gönül haraplığı içerisinde yüreklerde bıraktığı bir ıstırap ve bir acıyla birlikte daha da zor.
Telefonla aramıştı. Hal hatır sorduktan sonra Almanya’dan geldiğini, birkaç yıl önce Almanya ve Avusturya’daki arkadaşları iki haftalık bir geziyle ziyaret ettiğimiz arkadaşların selamını getirdiğini söyledi. Ramazan ayına kadar da Almanya’ya dönmeyeceğini iletince de, en kısa zamanda görüşürüz duasıyla telefonlarımızı kapatmıştık. Birkaç gün sonra kendisini aradım. Yurtdışına gideceğini söyleyince geri döneceği hafta sonu İzmir’de buluşmak üzere sözleştik.
Ve…. Birkaç gün geçtikten sonra – hani derler ya- bir acı telefon çaldı. Eskimeyen dostlarımızdan Mustafa Keleşoğlu aradı: “Bahattin’in uçağı düşmüş.”dedi. Ne diyeceğimi bilemeyerek: “Kim dedi, ölmüş mü?” diyebildim. Mustafa: “Mehmet Abi söyledi, ölmüş.” dedi. Diyecek bir şey kalmamıştı. Söz bitmişti; “Hepimiz Allah’tan geldik, ona döneceğiz.” demekten başka.
MTTB’de 1975 yılında tanışmıştık. Ondan sonra da hiç ayrılamamıştı gönüllerimiz. 1980 ihtilal günlerinde Afgan-Rus savaşına katılmak üzere- ki bu savaşı ve gidiş sürecini Mavera’da yayınlanan günlüklerinde ayrıntılarıyla anlatmıştır.-Afganistan’a gitti. Oradan sürekli mektup ve fırsat buldukça da El Cihad adlı bir dergiyi Abdulhamid Muhaciri ismi ile gönderirdi. Ne yazık ki yasal bir ev aramada (!) : “Bu kimdir, bunları nereden gönderdiler.” diyerek el koydular, bu mektuplara ve dergilere.
O her zaman her yerde Müslümanlarla olmayı, onlarla düşüncelerini paylaşmayı inancının bir gereği olarak görmüş yorulmadan bütün Türkiyeyi hatta birçok ülkeyi dolaşmış bu dinin inşallah müjdelenmiş gariplerindendi. Bahattin Yıldız’ı öğrencilerime hiç anlatmadım. O kendini toplantılarda, her sene geldiği pikniklerde haliyle ve samimiyetiyle anlattı. Basında duyulunca Muğla ve Köyceğiz’de eğitim görmüş ve yetişmiş onunla aynı ideali paylaşan gençler beni aradı: “Hocam, bizim Bahattin Abi mi bu?” İnanıyorum ki Türkiye’nin birçok yerinde gençler hep aynı soruyu soruyorlardı.
O bir garipti. “Gariplik baştan çıkmamışlıktır.” derdi. En önemli şey buydu onun için. O böyle olsun diye evin, arabanın, evlad-ı iyalin hiç hesabını yapmamıştı. Ömrünü Allah’a adamış bir adamdı. O İsmet Özel’in dediği gibi, “Gençlik ideallerine hiç ihanet etmemişti.”
İyi bir yazardı ve yazdıklarını yaşayan biriydi o. Sırf edebiyat olsun diye yazmamıştı. Fikirlerini daha iyi anlatabilmek için edebiyatla güzelleştirmişti yazılarını
Geniş yürekli, özgür bir insandı o.
Boşuna seyahat etmezdi. Tüm gezileri Allah adına bir şeyler yapmak, aramak, araştırmak içindi. Son yolculuğu da bu amaca yönelik değil miydi?
Ölümü bir sürprizdi. Ölüm zaten sürpriz değil miydi? Şair demiş ki “Bir ömür sür ki mevtin sana hande, başkalarına matem…” İnanıyoruz ki o ölümü ile Allah’ın vaat ettiği şehadete kavuştu. O güldü biz ağladık. İnanıyoruz ki o gül kokan yeni bir diriliş müjdesi olacaktır bazı gönüllerde. Mezarlarında açan çiçekler yepyeni bir diriliş muştusu olacak. Şairin dediği gibi:“Onlar gittiler, giderken bir muştu gibiydiler.” O bir vefa insanı idi. “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı olduğunu söyler; bir bardak suyun da hesabını yaparız.” derdi.
O bir aşk adamı idi. O eskiyi diriltmek iddiasıyla ortaya çıkanlara bizim, her şeyimiz var ama altyapımız yok, yani gençliğimiz yok, cevabına karşılık
: “Birliği kuranların gönlündeki aşk o eski aşk mıydı? Cavit, aşkı eski aşk yarayı da eski yara sanıyordu.” diye cevaplamıştı.
O Güllerin Vedası’nı yazmıştı. Kendisi de Afgan dağlarında açıp Afgan dağlarında veda eden gülümüz oldun.
“Kadrini bilmeyenler almış eline
Onun için boynu bükük menekşe”
Herkes ondan bir şeyler öğrenmiştir. O düşüncesiyle eylemlerini birleştirmiş, neslinin gıpta ettiği bir insandır.
1980 öncesiydi. Boya fırça dönemi idi. O başta İzmir olmak üzere gençliğinde –gerçi hiç ihtiyarlamadı- gittiği yerlerde duvarlara “Tek Yol İslam” diye yazmıştı.
O batının vereceği özgürlüklere itibar etmeden hep kendi gönlündeki gurbetin özlemini duyduğu sıla türkülerini söyledi.
Son görüştüğümüzde: “Yeni bir kitabımı bitirdim. Biliyorsun, İzmir’i de yazmaya başladım. Hani birgün yazı yazarken polis gelince tanımadığımız bir evin balkonuna atlayıp saklanmıştık ya; işte oradan başladım. İnşeallah birlikte yazıp bitiririz.” Başladın; ama bitmedi dostum. “Sensiz İzmir’i yazmak, sensiz İzmir’de de yazmak zor be gardaş!”
Yüce Mevla’dan sonsuz rahmet dileklerimle, böyle bir insanı ağlamalar geri getirseydi, gözyaşlarıma hiç mani olmazdım.
O bütün dünyadaki Müslümanların garip, candan bir dostuydu.
“Sen sözünde duran bir yiğittin.” Bu sözü Kenan Sözen için kullanmıştın.
Ben de senin için kullanıyorum.
Bulunmaz dost, yiğit insan!
Rabb’imden binlerce rahmet sana.
Binlerce dua sana.
Şehit kanları içinde özgürlük gülleri açılacaktır birgün.
Çok üzgünüm.
Bak yarılıyor heybetli dağların göğsü bir hürriyet sevdalısını dinlendirmek için
Bahattin Ağabey
Bahattin Yıldız’ın Türkiye Tevhidî Uyanış Sürecine İlgisi ve İslami Direniş Çizgisine Katkısı!
Rahmetli Bahattin Ağabeyin İzinde
Durmayan adam Bahattin Yıldız
Güle güle! Direniş öğretmenim
Bir ağabey uğurladık, bir Yıldız kaydı içimizden
Bir Yıldızımız ve bir bülbülümüz uçtu
Direncimizi yitirdik, farkında mıyız?
Okyanuslardan Hindikuş Dağları'na
Dağa çarpan hakikat gönüllüsü
Haza şehid
Hakiki bir Mücahit Abdülhamit
Hüzündür en çok yakışan bize
Bir yıldız daha kaydı aramızdan
Bahaddin Yıldız çağrısı
Bahattin Ağabey gideli on yıl oldu
Bahattin amcama mektup
Bahaddin Yıldız - Abdülhamid Muhaciri - Ferhad Dağcı
Sözünde duran bir yiğit daha Rabb'ine kavuştu
Bir yıldız gibi kayarak ayrıldı aramızdan
Ümmetin yüreği
Güle güle Bahattin abi
Bahattin, Faruk, Cevdet ve diğerleri
Bilal'lerden Fuat'lara!
Karanlığa bir yıldız daha çaktık
Bahattin Yıldız
Yıldızımız, ağabeyimiz
Bahattin Yıldız'da yedi güzel adamı okumak
Öteye gideceğini çok önce haber veren “Yıldız”
Bahattin Yıldız 'Cihad günlüğü' son noktayı koyu
Şehid
Orası devlet
Savaşan Afganistan'da şehit düşen adam
Işığa koşan kelebek ; Bahattin Yıldız
Sana bu ölüm çok yakıştı Bahattin ağabey
Ses ver Bahattin ağabey
Sevdasına kavuşan adam
İzmir'in yiğidi
Bir ‘Yıldız’ daha kaydı aramızdan
Bahattin Yıldız
Bir yiğit adamı kaybettik
Bahattin Abi’nin İzmir’i ve 'Bizim çocuklar'
Bir damadın ardından
Bahattin Yıldız'ın ardından
Bahattin Yıldız aradığını buldu
Bahattin Yıldız'a mersiye
Gülün vedası yahut Bahattin Yıldız'ın şehadeti
Şehadetin kutlu olsun Eritre'li
Türkiye müslümanları yiğit bir akıncısını daha Rabbine şehit olarak gönderdi
Bahattin Ağabey, bir yıldız gibi Afganistan'a kaydı
Bastığı yerleri yeşerten Adem
Bahaddin YILDIZ ağabeyin aziz hatırasına
Bir gaza erine yaraşır şekilde bu dünyadan ayrıldı
Palandöken Dağlarından Kunduz Dağlarına, oradan da Cennete uçan kartal
Yalnız kurt
33 kişiden biri Yıldız'dı, o kalemin kalbiydi!
Bir yıldızımız da Salang Geçidi'nde söndü
Özlüyoruz Abi!
Selamünaleyküm Bahattin abi
Adı Bahatin olan o ışık
Siz Bahattin Yıldız'ın ellerini görmüş müydünüz?
Söz biter bazen... Kelimeler düğüm düğüm dizilir insanın boğazına
Annemden sonra hiç bu kadar ölmedim!
Afganistan savaşımızın en aşinâ simâlarından Bahaddin Yıldız'ın ardından
Yaşadıkları gibi giden iki güzel insan
Yıldızlarda kayar durmaz yerinde
Firakında keder içindeyiz
Çorba, Bahattin Yıldız, tesettür
Dağlara
Bahattin Abi’nin vedasının gençlere yüklediği sorumluluk
Koskoca bir ‘kardeş’ dünya
Bahattin Yıldız'ın ardından
Bahattin Yıldız'ın ardından
Sevgili Bahattin ve Faruk'a
Yıldızlar ölmez
Hoda hafız biraderani Mucahidan!
Bir Yıldız kaydı, yenileri doğsun diye