1994 yılının sonbaharıydı. İzmir’e yeni açılan bir kitapevinde bazı kitaplara bakınıyor ve yeni yeni tanıdığım kitapevinin sahibi İsmail Dursun ağabey ile konuşuyordum. İçeri bir adam girmişti. Sakallı, heybetli ve insana güven veren gözlerle etrafa bakan bir adam. İsmail Dursun ile konuşmaya başladı. Bense onlarla fazla ilgilenmiyor arada sırada İsmail Dursun’a bazı kitapların fiyatlarını soruyordum. Sonra İsmail Dursun’a O, beni sordu kim bu delikanlı dedi. İsmail Dursun ona beni tanıttı sonra konuşmaya başladık ve o gün bana üç tane kitap hediye etmişti. O adam sonrasında düşüncelerimin ve hayatımın gelişimine imzasını atan Bahattin Yıldız ağabeydi. Üniversiteye hazırlık evremde en büyük destekçim o oldu. Okuyacağım şehir ve bölümü belirlememde bana kesin bir şey söylememiş olsa da onun bakış açısının ve bana kazandırdığı ufkun etkisi olmuştu. Öğrenimim bittikten sonra lisansüstü eğitimime geçişte de onun öngörülerini ve tavsiyelerini göz önünde bulundurmuştum. Bana ortaçağ tarihçiliğini o tavsiye etmişti. Selçuklu tarihine büyük önem veriyordu ve bu alanda çalışmalar yapılmasını istiyordu. İlk farsça okumalarını beraber yapmıştık.
Bahattin Yıldız’ı herkes daha çok eylem adamı olarak tanır ve daha çok o yönü ile konuşulur. Halbuki Bahattin Ağabey ne kadar bir eylem adamı ise o kadar da fikir adamıdır. O çok geniş ufka sahip bir şahsiyetti. Bugün gazete ve dergilerin başköşelerini kapmış pek çok isimden daha zengin bir birikime sahip güçlü bir entelektüeldi. Hayatı kavganın ve savaşın içinde geçmesine karşın gençlere hep tek bir tavsiyesi olmuştu: Okumak. Sürekli okumayı tavsiye ederdi. Özellikle de tarih ve edebiyat okumayı önerirdi. Her zaman elinde ya bir kitap ya da bir dergi bulunurdu. Yüksek lisans ve doktora derslerinde gördüğümüz konuları Bahattin Ağabey ile konuşunca bir anlam kazanıyor zihnimizde şekilleniyordu. Yüksek lisans tezimi danışman öğretim üyesinden önce birde Bahattin Ağabeye okutmuştum getirdiği eleştirilerin danışman hoca ve tez jürisininkilerle örtüşmesi Bahattin Yıldız’ın sahip olduğu akademik çapında bir göstergesi olmuştu benim için.
Bahattin Ağabey’in bizim dediği coğrafya çok geniş bir coğrafya idi. O hiçbir etnisiteyle bölgeyle ve kültürle tanımlanamayacak kadar evrensel bir adamdı. Ufku bütün bir dünyayı kavrayacak kadar genişti. Düşmanlarının ve karşıtlarının kendisine ve düşüncelerine karşıtlığını kendisi temellendirecek kadar geniş düşünebilen bir zihne sahipti. Hoşgörülü bir insandı, arkadaşlarının ve ağabeylik yaptığı gençlerin hatalarını ve yanlışlarını bağışlardı ya da görmezden gelirdi. Öyle ki bir gün biri geldi ve Bahattin Ağabey’e çevrede genel olarak kötü bilinen ve Bahattin Yıldız ile arası da iyi olmayan bir adam hakkında bir şeyler söyledi. Yaptığı son hatayı Bahattin Ağabey’e anlattı ve sonuna ağabey biz bu adamı napacağız diye ekledi. Bunun üzerine Bahattin Ağabey, “Napacağız aslanım, yapacak bir şey yok, ümmetin tamamı dört dörtlük mü olacak, bir kaçımızda öyle olsun, onu da öyle bileceğiz, ona göre davranacağız yapılacak bu.” demişti. Bu tavrı beni çok etkilemişti. Karşıtlarının karşıtlıklarını ve kendi çalışmalarına verdiği zararı bile görmezden gelen ve üzerinde durmayan bir adamdı o. Bahattin Yıldız’ın affetmediği iki şey vardı: Vefasızlık ve böbürlenme. Çok mütevazi bir hayatı vardı Bahattin Ağabey’in. Hiçbir zaman bir ilgi ve saygı beklemezdi. Bir sohbet ortamına sonradan geldiyse asla önlere geçip protokol yerine oturmazdı en arkada en müsait bir köşeye oturur kimseyi rahatsız etmezdi. Öyle ki pek çok programa geldiğini bile sonradan öğrenirdik. O hayatı boyunca asla makama, mevkie ve itibara önem vermiş, bunların peşinde koşmamıştı. İzmir’de son 15 yılda birçok dernek ve vakıf onun gayretleri neticesinde kurulmuştu ama o hiçbirinde değil başkanlık yönetim kurulu üyeliği bile almamıştı. Onun tek makamı ve unvanı “ağabeydi.” O hep mütevazı olanı, küçük olanı tercih etmişti. Akranlarının çoğu ya siyasete atılmış bakan düzeyine kadar ulaşmıştı ya da ticarete atılıp prestij sahibi iş adamı olmuştu. Ama o öğrencilik yıllarındaki aynı duygu ve heyecanla öğrenci faaliyetlerini sürdürmüş ve kendisinden sonra gelen öğrencilere ağabeylik yapmıştı. O bu durumunu mezuniyetimden sonra yol ayrımındayken bana yaptığı bir tavsiye konuşmasında şöyle anlatmıştı: “Okulum bitti artık bir karar verme aşamasındaydım, baktım karşımda iki yol var, akranlarımın ve ağabeylerimin yanında makam mevki ve prestij getirecek daha kalbur üstü bir yol, bir de hiçbir maddi getirisi olmayan öğrencilerin yanındaki yol ben ikincisini tercih ettim.” Evet o eğer birincisini tercih etmiş olsaydı şuan ya iktidarı zorlayan bir partinin genel başkanı ya da bir bakan veyahut da yurtdışı yurt içi büyük ihaleler alan bir holdingin yönetim kurulu başkanı olacaktı. İnsanların günümüzde bir küçük selam ile bir küçücük bağlantı ile büyük işleri götürebildiği bir ortamda o yurt içi yurt dışı bütün bağlantılarının açık kredilerinin yüksek olmasına karşın hiç böyle bir yola girmedi düşünmedi bile. O bu bağlantılarını sadece insanlara yardım etmek ve ilgilendiği gençlerin önünü açmak adına kullanırdı onu bile utana sıkıla yapardı. Geçimini ise elinin emeği ile kazanır onunda önemli bir kısmını gençlere ve hayır işlerine harcardı. 16 yıldır tanıdığım Bahattin Ağabey’i asla lüks bir restoranda yemek yerken görmedim. Yemek yediğimiz mekanlar Kemeraltı’nın kenar köşe çay ocakları, menümüz ise gevrek peynirdi. Bir de Osman Aytepe’nin dürümcü ocağı. Asla mağazalara girip üst baş aldığını görmedim, o hep halk pazarlarından giyinirdi ama asla salaş giyinmezdi.
Çok hareketli bir yapısı vardı yerinde durmazdı. Çok geniş bir dost çevresi vardı ve dostlarını asla ihmal etmezdi. Aynı anda çok farklı işlerle ilgilenir ve hepsini sonuçlandırırdı. Aynı anda çok farklı insanlarla ilgilenir herkese ve her meseleye zaman ayırırdı. Aynı ortamda hem 20’li yaşlarda bir üniversite öğrencisini hem 40’larında bir memuru hem de 60’larında bir eski dostu yan yana getirir hiçbirinin kalbini kırmadan her biri ile ayrı ayrı ilgilenirdi. Asla bir araya gelemeyecek konum ve tarzda insanları aynı ortamda bir araya getirir onları kaynaştırır ve yeni dostlukların doğmasını sağlardı. Şöyle bir düşünüyorum da meslek icabı tanıdığım insanları bir kenara bırakacak olursam şuan hayatımı paylaştığım insanların %90’nı ya o tanıştırmış ya da onu tanıyan insanlardan oluşmakta.
Gençliğinden bu güne dek bir şehirde bir aydan fazla kaldığı görülmemişti. Sürekli seyahat halindeydi. Bu seyahatleri ya bir dostu görmek için ya da sürdürülen bir faaliyette destek sağlamak içindi. Bu yurt içi ve yurt dışı seyahatleri onun ufkunu genişletmiş ve bizim kitaplardan okuduğumuz İslam medeniyetinin sınırlarını o bizzat görerek ve yaşayarak kavramıştı. Saatlerce süren sohbetlerimizde hep bir medeniyet tahayyül ederdi. Ve hep derdi “Kavuşmak hayal etmekle başlar.” Gençlerin ufkunu da bu medeniyet tahayyülüne yönlendirirdi. O hep düşünce ve faaliyet ile ilgilenirdi. Kişilerle ve küçük olaylarla asla ilgilenmedi. Bulunduğu ortamda biri, kişi üzerinden laf açacak olsa hemen konuyu değiştirirdi. Onun tek bir derdi vardı, geniş İslam coğrafyasının yeniden yükselmesi ve İslam medeniyetinin bir taze ruh ile yeniden dirilmesi. Dua edercesine, yakarırcasına hep aynı soruyu sorardı. “Allah’ım, bu ümmetin zilleti ne zaman bitecek, ne zaman iffetli günlerimize döneceğiz.” Bütün hayatı ise ümmetin ve İslam medeniyetinin dirilmesi için gayret ile geçti. O bu dirilmenin hem fiili gayret ile hem de düşünce ile gerçekleşeceğini çok iyi biliyordu. Bu yüzden hem çok iyi bir okur ve entelektüel hem de tam bir eylem adamı idi. Bahattin Yıldız’ı Bahattin Yıldız yapan ise buydu zaten. İslam için her türlü faaliyette bulundu, fiili cihat etti. Öğrenci yetiştirdi ve yetim besledi. Yayın evi kurdu, kitaplar bastı ve bastırttı. Pek çok insanın ufkunu genişletti. Böylesine bir hayat ancak bu şekilde taçlanabilirdi zaten. O, Hz. Ömerlerden asr-ı saadetten çağımıza sarkan bir ruhtu.
Afganistan’da cihat sırasında yaralanıp gazi olduğunda dua etmişti. “Allah’ım senin davan uğruna şehit olmak en yüce makam ama sen bana yaşamayı şu çağda senin dini yaşayacak ve yaşatacak çoluk çocuk sahibi olmayı nasip et.” demişti. O kadar temiz bir dua idi ki bu Allah, ona beş çocuk ve İslam medeniyeti ruhu ile yoğurduğu yüzlerce kardeş ve manevi evlat nasip ettikten 30 yıl sonra bu duayı ettiği dağlarda şahadeti de nasip etti. O bir kutlu sözünde müjdelediği gibi yaşadığı gibi öldü, Ruhun şad oldun Bahattin Ağabey! Aslanların seni asla unutmayacak, örnek yaşamın rehberimiz olacak….
Çeşmeli Ramazan
(Kemal Ramazan Haykıran)
Bahattin Ağabey
Bahattin Yıldız’ın Türkiye Tevhidî Uyanış Sürecine İlgisi ve İslami Direniş Çizgisine Katkısı!
Rahmetli Bahattin Ağabeyin İzinde
Durmayan adam Bahattin Yıldız
Güle güle! Direniş öğretmenim
Bir ağabey uğurladık, bir Yıldız kaydı içimizden
Bir Yıldızımız ve bir bülbülümüz uçtu
Direncimizi yitirdik, farkında mıyız?
Okyanuslardan Hindikuş Dağları'na
Dağa çarpan hakikat gönüllüsü
Haza şehid
Hakiki bir Mücahit Abdülhamit
Hüzündür en çok yakışan bize
Bir yıldız daha kaydı aramızdan
Bahaddin Yıldız çağrısı
Bahattin Ağabey gideli on yıl oldu
Bahattin amcama mektup
Bahaddin Yıldız - Abdülhamid Muhaciri - Ferhad Dağcı
Sözünde duran bir yiğit daha Rabb'ine kavuştu
Bir yıldız gibi kayarak ayrıldı aramızdan
Ümmetin yüreği
Güle güle Bahattin abi
Bahattin, Faruk, Cevdet ve diğerleri
Bilal'lerden Fuat'lara!
Karanlığa bir yıldız daha çaktık
Bahattin Yıldız
Yıldızımız, ağabeyimiz
Bahattin Yıldız'da yedi güzel adamı okumak
Öteye gideceğini çok önce haber veren “Yıldız”
Bahattin Yıldız 'Cihad günlüğü' son noktayı koyu
Şehid
Orası devlet
Savaşan Afganistan'da şehit düşen adam
Işığa koşan kelebek ; Bahattin Yıldız
Sana bu ölüm çok yakıştı Bahattin ağabey
Ses ver Bahattin ağabey
Sevdasına kavuşan adam
İzmir'in yiğidi
Bir ‘Yıldız’ daha kaydı aramızdan
Bahattin Yıldız
Bir yiğit adamı kaybettik
Bahattin Abi’nin İzmir’i ve 'Bizim çocuklar'
Bir damadın ardından
Bahattin Yıldız'ın ardından
Bahattin Yıldız aradığını buldu
Bahattin Yıldız'a mersiye
Gülün vedası yahut Bahattin Yıldız'ın şehadeti
Şehadetin kutlu olsun Eritre'li
Türkiye müslümanları yiğit bir akıncısını daha Rabbine şehit olarak gönderdi
Bahattin Ağabey, bir yıldız gibi Afganistan'a kaydı
Bastığı yerleri yeşerten Adem
Bahaddin YILDIZ ağabeyin aziz hatırasına
Bir gaza erine yaraşır şekilde bu dünyadan ayrıldı
Palandöken Dağlarından Kunduz Dağlarına, oradan da Cennete uçan kartal
Yalnız kurt
33 kişiden biri Yıldız'dı, o kalemin kalbiydi!
Bir yıldızımız da Salang Geçidi'nde söndü
Özlüyoruz Abi!
Selamünaleyküm Bahattin abi
Adı Bahatin olan o ışık
Siz Bahattin Yıldız'ın ellerini görmüş müydünüz?
Söz biter bazen... Kelimeler düğüm düğüm dizilir insanın boğazına
Annemden sonra hiç bu kadar ölmedim!
Afganistan savaşımızın en aşinâ simâlarından Bahaddin Yıldız'ın ardından
Yaşadıkları gibi giden iki güzel insan
Yıldızlarda kayar durmaz yerinde
Firakında keder içindeyiz
Çorba, Bahattin Yıldız, tesettür
Dağlara
Bahattin Abi’nin vedasının gençlere yüklediği sorumluluk
Koskoca bir ‘kardeş’ dünya
Bahattin Yıldız'ın ardından
Bahattin Yıldız'ın ardından
Sevgili Bahattin ve Faruk'a
Yıldızlar ölmez
Hoda hafız biraderani Mucahidan!
Bir Yıldız kaydı, yenileri doğsun diye