x

Dünyayı Kuşatan Yüreğin Anısına

Dönem Arkadaşları Konuşuyor

Bahattin Ağabey'in Dönem Arkadaşlarından 
Hüsnü TUNA ile Söyleşi

   Osman YAĞMUR--Değerli Hüsnü Tuna Ağabey. Öncelikle sizinle yapmak istediğimiz söyleşi teklifimize, bizleri kırmayarak vakit ayırdığınız için yürekten teşekkür ediyorum. Siz de münasip görürseniz, sizi kendi dilinizden tanıyarak söze başlayalım istiyorum.
   Hüsnü Tuna kimdir?
   Nerede doğup, yaşamıştır? 
   Ve halen nerede yaşamaktadır?
   Eğitim hayatı, mesleği ve meşguliyetleri nasıl geçmiş ve nelerdir?
   Bizlere ve okuyucularımıza bu konularla ilgili malumat verebilir misiniz?

   Hüsnü TUNA---Hüsnü Tuna, 11 Ocak 1954 yılında Konya-Bozkır Armutlu köyünde doğmuş bir kişidir. İlkokulu köyde tamamladıktan sonra Konya’da üç yıllık Kuran Kursu eğitimi sonrası 1970 yılında Konya İmam Hatip Okulu’na kaydolmuş 1977 yılında İmam hatip eğitimini tamamlamış birisiyim.
Bahattin Yıldız ruhunu biz Konya’da kazanmaya başladık. Konya İmam Hatip Lisesi’nde ağırlıklı olarak MTTB ve Akıncı çalışmaları var idi. Biz de Bahattin Yıldız’ın dostları grubunda bulunan İzzet UZUN ile parasız yatılıda kalan öğrencilerden idik.

   Bir akşam yurtta mütalaalara girmeme boykotu yapıldı. İzzet Uzun ve bir kısım üst sınıflardaki Ağabeyler, boykotu organize ettiği gerekçesiyle sürgün edildiler. Bizlere de bir hafta uzaklaştırma cezası verdiler.
Parasız yatılı yurdumuzda hafta sonlarında, sosyal çalışmalarla yurtta kalan öğrencilere sunumlar yapılırdı. Örnek olsun diye vereceğim, merhum Hasan Nail Canat’ın Moskof Sehpası adlı Kırım ile ilgili piyesini önce yurtta sergilemiştik. Daha sonra Konya’nın birçok ilçesinde ve Karaman’da halka açık salonlarda sunum yaparak Akıncı gençlik çalışmalarına başlamıştık. Yani bir bakıma İslami çalışmalar adına alt yapımız o dönemlerde oluşmaya başlamıştı.

   Üniversite eğitimini 1977 yılında başlayarak İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladım. 1982-1983 yılında avukatlık stajımı tamamladım. Fiili avukatlığa ise 1985 Mayısından itibaren İstanbul’da başladım. Her ne kadar fiili avukatlığa 1985 yılında başlasam da, henüz öğrenci olduğum darbe öncesi sıkıyönetim ilanı günlerinde ve darbeden sonra sıkıyönetim mahkemelerinde Akıncılar aleyhinde açılan davaları bazı avukatlar aracılığı ile takibe başlamıştım. 1983 Aralığında askerlik görevi için Tuzla’da acemi birliği denilen eğitime katıldım ve acemi eğitimin tamamlanması sonrası esas birliklere gitmek üzere kuralarımızın çekilmesi gerekmekteydi. Kura çekilme zamanı gelip geçmesine rağmen, bir süre bize kura çektirmediler. Hatta hakkımızda soruşturma açtıklarından bahisle savunmamız alındı; hakkımızda ki iddia “Hukuk Fakültesi öğrenciliği döneminde drijan Akıncı olmak.” idi. Drijan ne anlama geliyor diye sordum? “Öğrencileri tahrik eden yönlendiren vs.”  anlamına geliyormuş. “Tahrikçilik yapmadım; ama Akıncı grubuna mensup öğrenci olduğum doğrudur.” diye savunma yaptıktan sonra,  “Sakıncalı kura” çektirdiler ve Sakarya Taşkısığı kışlasında, sabıkalıların yoğun olarak bulunduğu bir birliğe gönderdiler ve on sekiz aylık askerlik süresini orada tamamlamış olduk. Nisan 1985’te terhis sonrası İstanbul’a döndüm ve Millet caddesinde bir han odasında büro açarak avukatlık yapmaya başladım.

   1986-1990 yılları arası darbecilerin üniversitelerde uygulamaya koyduğu kılık kıyafet yasağı konusunda gösteri yapan ya da okullardan atılan öğrencilerle ilgili davalarda görev almaya çalıştık.  1990-2000 yılları arasında özellikle 28 Şubat darbe sürecinin getirdiği olayların muhatabı olan insanlarımızla Devlet Güvenlik Mahkemelerinde, İdare Mahkemelerinde ilgilenmeye gayret ettik. Hâsılı Bahaddin Yıldız’da gördüğümüz, Allah için ne yapabilirimi düstur edinmeye gayret ettik. Rabbim utandırmasın. Yapamadıklarımızdan bizleri sorumlu tutmasın inşallah.

   Osman YAĞMUR--- Sorumuz: Şehidimiz Rahmetli Bahattin Yıldız ile hangi tarihlerde, nerede ve nasıl tanıştınız? Bize biraz o günlerden bahseder misiniz?

   Hüsnü TUNA---Bahaddin Yıldız ile yüz yüze görüşmemiz 1983-84’lü yılara dayanmaktadır. 1980 darbesi öncesi Akıncılar Derneği kapatılmış, darbe ile birlikte Akıncılar tutuklanmış, yöneticilerimizin bir kısmı hicret etmek zorunda kalmış, öğrencileri, gençleri organize eden teşkilatlar kapatılmış, bazı yurtlarımız kapatılmış sanki yuvaları dağıtılmış kuşlara dönmüştük. Darbeden sonraki süreçte İstanbul’da öğrenci dayanışmasını, ev ve yurt ihtiyaçlarını karşılamak ve kapatılan teşkilatlarımızın görevlerinin devamını sağlamak üzere bir kısım arkadaşlara görev verilmişti. Bu nedenle öğrenci evleriyle falan ilgileniyorduk. Bu konuda Yunus Torpil kardeşimizi de unutmamız gerekir. Rabbim Ona da hayırlı ömür versin.

   Bahaddin Yıldız Hicret sonrası Payitaht’a avdet ettikten sonra, ilk zamanlar öğrenci evlerimizde kalmaya başlamıştı. Bahaddin Abi ile bu süreçte yüz yüze görüşmemiz ve ilk tanışmamız gerçekleşmiş oldu. Hatırladığım kadarıyla Afganistan’a gittiği zaman üniversite eğitimini tamamlayamamıştı. Afganistan dönüşü İstanbul’da adeta öğrencilik yıllarına geri dönmüştü.

   İstanbul Atikali semtinde Fevzipaşa Caddesi üzerinde sendika binası olarak kullanılan bir bina vardı. Son katı (Çatı katı)  evsizlere ev vazifesi gören bir mahaldi. Öğrencilerden yurtlardan atılanlara, amelelik yaptığı halde kalacak yeri bulunmayanlara yuva vazifesi gören bu kuş yuvası misali çatı katının müdavimlerinden biri de Bahaddin Abi idi. Yine İstanbul Fatih Kıztaşı semtinde bir binanın bodrum katı gençlik lokali gibiydi. Aynı zamanda okuma salonu şeklinde değerlendirdiğimiz ve bu gün, Cemal Balıbey’in şahsında müşahhaslaşan Özgün Yayıncılık’ın temelini oluşturan bu lokalin ve binada bulunan Rahmetli Hayati Üstün-Fahrettin Kültür kardeşlerimizin kuruluş çalışmalarını yaptıkları BİAT şirketlerinin mütevazı ofislerinin bulunduğu katların da müdavimiydi Bahaddin Abi. Buralarda sürekli birlikte bulunduk.

   Üniversite döneminde, hicret ettiği Afganistan sürecinde edindiği tecrübe ve çalışmaları, İstanbul’da öğrenci ve gençlik çalışmalarında devam ettiriyordu Bahattin Abi. Bazen bir evde cihat hareketi, bazen kamp ve kır gezilerinde judo-karate eğitimi yaptıran bir hoca gibiydi. Bahattin Abinin judo ve karate çalıştırmaları bazen bir tatbikata dönüşüyordu adeta! Pençşir Vadisindeki yaşantısının etkisiyle olsa gerek, sanki bir Rus saldırısı varmış gibi öğrencileri siperlere yatırmaktaydı!

   Bahaddin Abi ile ikinci kez Afganistan’da tanıştım. 1985 yılında Pakistan’da ve Afganistan’da bulunan dostlarımızı ziyarete gitmiştim. Afganistan’da teşehhüt miktarı da olsa kaldığım kamplarda Bahattin Abinin hikâyeleri anlatılıyordu.

   Bahaddin Yıldızla görüşmelerimiz İzmir’de mukim olduğu süreçte de devam etmiştir. Her ne kadar biz İzmir’e fazlaca gitmesek te O, Payitaht’tan kopmak istemiyor olsa gerek, sık sık İstanbul’a gelişleriyle bizleri şereflendiriyordu.

   Osman YAĞMUR---Bahattin Yıldız ile unutamadığınız hatıralarınız nelerdir? Bizlere bir kaç hatıranızı anlatır mısınız?

   Hüsnü TUNA---Bahaddin Yıldızı, anlatarak tanıtmanın kolay olmadığını düşünüyorum. Onun gibi yaşayanlar anlatabilirler belki! Bahaddin Abi, evliler kervanına eklenince önce hatırladığım kadarıyla Karagümrük’te bir evde kalırken bizim Yunus Torpil’in Kasımpaşa’da tuttuğu eve taşınması gerekiyor. Evli Bahaddin Yıldız’ın bir evden diğerine taşınması bir taksi ile yapılıyor. Bir taksi ile taşınabilen ev eşyası ve şahsi eşyasına sahip, ancak koca tırlarla ev taşıyanlara zerre kadar özenmeyen bir Bahaddin Yıldız’ı unutamam.
Biraz burun tıkanıklığından olsa gerek boğuk bir sesle “Ulan Hüsnü” diye seslenişini hitabını da hiç unutmam.

   Osman YAĞMUR---Pekâlâ, son olarak bizlere Bahattin Yıldız ile ilgili neler söylemek istersiniz?

   Hüsnü TUNA---Bahaddin Yıldız’ın, mütevazı, fedakâr, sabırlı, mütevekkil bir hayat sürdüğüne şahit olduk. Allah için “Her gün bir şey yapabilme.” çabası ve gayreti içinde olduğuna şahidiz. Bahaddin Yıldız’ın, hayatını-gün ve saatini, “Allah için ne yapabilirime” adamış bir ruh taşıdığını her zaman müşahede ettik.
Öğrenci evinde öğrenci, işçi ve amelelerle işçi/amele olup onlarla birlikte yaşamayı yeğleyen, hiçbir zaman yaptığı çalışmaları ve çektiği sıkıntıları bahane ederek, “Ben daha iyi bir hayat seviyesine layığım.” diye düşünmeyen, kendine yetmezse dahi “Elindekini paylaşmayı seven, paylaşan” arzını da Allaha yapan, başka kullardan beklentisi olmayan ve “Eyvallah etmeyen” bir kişilikti. Bahaddin Yıldız karşılıksız, ön kabulsüz, art niyetsiz, beklentisiz, dost ve kardeş olan bir kişiliktir. Rabbim bizlere ve genç nesillere, Bahaddin Yıldız’ın aşkını, sabrını fedakârlığını, dostluğunu nasip etsin ve Bahaddin Yıldızla bizleri cennetinde buluştursun inşallah. Ayrıca bana bu konuda bir şeyler söyleme fırsatı verdiğiniz ve o güzel hatıraları tekrar kalbimde ve ruhumda canlandırma imkânı tanıdığınız, bu hatıraları kardeşlerimizle paylaşmama vesile olduğunuz için çok teşekkür ediyorum. Ayrıca böyle güzel bir site yapıp bu güzel hatıraları bir araya getiren ve bu konuda zaman ve emek harcayan bütün kardeşlerimize de teşekkür ediyorum. Allah razı olsun inşallah.

   Osman YAĞMUR----Estağfurullah değerli Hüsnü Ağabey. Bu söyleşiyi kabul edip bizimle paylaşmayı kabul ettiğiniz için bizler de sizlere müteşekkiriz. İnşallah bu salgın süreçleri bittikten sonra, ileriki zamanlarda fiilen ve fiziken de bir araya gelir, dostlarla birlikte daha güzel muhabbetlerde bulunuruz temennisiyle, Allah’a emanet olunuz diyorum.

Bu yazı bahattinyildiz.com için kaleme alınmıştır. Yayın tarihi: 07.05.2021

İzzet UZUN ile Söyleşi

Dönem Arkadaşlarından  İzzet UZUN ile Söyleşi

Ahmet POÇANOĞLU ile Söyleşi

Dönem Arkadaşlarından Ahmet POÇANOĞLU ile Söyleşi

Musa KIRCA ile söyleşi
Röportaj

Musa KIRCA ile söyleşi

Dönem Arkadaşlarından Musa KIRCA ile söyleşi

Osman Yağmur

Dönem arkadaşları konuşuyor giriş yazısı

Ziyaretçi Defteri
Yükleniyor
Yükleniyor...