Abdülhamid Muhaciri mahlasıyla yazdığı günlükler, Bahattin Yıldız’ın kendi günlükleridir. Bahattin Ağabey Afganistan’da “gâzilik” ünvanına kavuştuktan sonra bir yıl boyu hastanelerde geçirir. İyileşir iyileşmez eskisi kadar güçlü olmasa da tekrar cepheye gider. Artık sağ kolunu yeteri kadar kaldıramamaktadır. Yine cihad eylemine katılır... Aradan bir süre geçtikten sonra Türkiye’ye dönmeye karar verir. Firak vakti gelmiştir. Şu satırlar bunun bir göstergesidir:
“Gözlerim karanlık gecede kristal parçaları gibi parlayan yıldızlarda. Ne engin bir boşluk, seyrettikçe yıldız sayısı artıyor, derinliklerde gözüme ilişiyor. Samanyolu boz rengiyle bir bulut kuşağı gibi. Bu defa fazla kalmayı düşünmüyorum cephede. Hastahane günlerimin uzaması cihad hayatımın önüne bir sed gibi dikildi. Aradan tam bir yıl geçti. Bir yıl öncesinden tecrübeliyim, bölgeyi ve insanları iyi tanıyorum, dillerini öğrendim. Fakat, o zamanki gibi güçlü olduğumu zannetmiyorum. Yedi ay hastanede yattım. İki ameliyat oldum...
Ve bir cümleyi düşünüyorum:
“Yaralanmışsın, gazan mübarek olsun. Fakat, benim de seni beklediğimi bil.”
Zayıflatıyor mu bu cümle beni, yoksa bir sorumluluğun, bir vefanın sızısını mı taşıyorum? Evet yakında döneceğim (mi?).
Bu anlamlı sorudan sonra Bahattin Yıldız şöyle sürdürür satırlarını:
“... Cepheden ayrılıyorum artık. Abdülhadi’yle Kuşkek’de vedalaştık. “Belki bir ömür boyu bir daha görüşmemiz nasip olmayabilir Encinir Seyb. Hakkını helal et” “Abdülhadi: “Gel bir daha sarılalım,” dedi. Ve belki de son defa kucakladım onu. Ve son defa olmuştu!.. Daha sonra bastığı bir mayının patlamasıyla Abdülhadi de şehid olmuştu.
Ahmet’le beraber gidiyoruz. Paçator, Şirbeçce ve Yunus, Balabağ’a kadar geliyorlar. Zılmay’ı ziyaret ettik. Yarası ağır değildi. Tedavisi burada yapılıyor. Ellerimi avuçlarına aldı. Ateşi vardı.
Zebiyullah’ın grubunda seksen üç yaşında bir mücahid var, Gulam Haydar. Silah taşımıyor fakat mücahidlerle beraber dolaşıyor.
Gulam Haydar: “Dağı çıkarken bana yardımcı olursanız ben de sizinle gelirim,” demişti. “Seni sırtımızda bile taşırız...” cevabını alınca gelmeye karar verdi. Yolda, “Çaysız gitmem, yolda çay isterim,” demesi üzerine köylülerin birinden onun için bir çay demliği satın aldık. Torbasında yarım kilo şekerle, sebze çayı vardı. “Peşaver’de misafirim olacaksın ha!” diyordu. “İnşaallah...” diyorum.
Arkadaşlarla son defa yemek için Balabağ’ın jalecisine girdik. Seksenlik mücahid, Zebiyullah’dan aldığı bir mektubu çıkardı. “Bunun altına sen de yaz.” “Bunu sana komutanın yazmış, ben ne yazayım?” “Yaz bir şeyler,” diyerek cevaplıyor. Mektubu aldım. Türkçe olarak: “20. Yüzyılda Hz. Eyyüb el Ensari’lerin yolunda yürüyen Gulam Haydar’a ahiret hayatımızda Rabbilaleminden rahmet dilerim,” diye yazdım. Mektubu katlayıp bir naylon torbanın içine koydu. İç cebine yerleştirdi. “Ben ölünce bunu kefenime iliştirecekler, vasiyetim var!” dedi.
Ayrılık saati gelmişti. Tek tek sarıldım, Paçator’a, Sirbeççe’ye... Yunus ağlamaya başladı. Yeşil gözlerinden inciler dökülüyordu. Bir anda ayrılmaktan vazgeçip kalmak isteğiyle zorlandım. Boğazıma acı bir düğüm oturdu. Yunus’un o yeşil gözlerini ve inci tanesi yaşlarını bir sevgiyle, bir acıyla, bir hasretle gönlüme unutulmaz anılarla gömüp onlara sırtımı döndüm. Her adım, onlardan bir ayrılık adımıydı.
Hoda Hafız Afganistan!
Hoda Hafız Biraderanı Mücahidan!
Bahattin Ağabey günlüklerini şehidlik mertebesine kavuşan can dostlarının isimlerini vererek şöyle bitirir:
Zahid Seyb: Abdülhak’ın bacısı Ayşe’yle evlendi. Celalabad kuşatmasınd düşen bir top mermisiyle şehid oldu.
Abdülhak: Harekete bağlı adamlarca şehid edildi.
Abdülhadi: Bir mayına basarak şehid oldu.
Şems: Peşaver’de suikastla öldürüldü.
Zahit Tahir: Kenar’a yardıma gittiği bir savaşta şehid oldu.
Zebiyullah, Torpaça, Humeyni: Şehid oldu.
Encinir Haşim, Ahter, Nurrahman: Esir düştü ve kurşuna dizildi.
Bahattin Yıldız, 1980’li yılların başında, Rus Emperyalizmine karşı Afgan direnişini bu şekilde kayıtlara geçirdi. İlerleyen yıllarda Afganistan’la ilgisini hiç kesmedi. Orada yardım noktasında girişimlerde bulundu. Buna BosnaHersek eklendi. Sonra Afrika eklendi. Ümmet olmanın beraberinde getirdiği kardeşlik bilincini bir yay gibi gererek nerede bir müslümanın yardıma ihtiyacı varsa Bahattin Yıldız oraya koştu. Dünyada her akan Müslüman mazlum kanını kendi kanı bildi, yüreği onunla dağlandı. Sonunda yetimler için Afganistan’da okul açma faaliyetine girişti. Ve uçağı Afganistan semalarında düşerek o da yukarıda tek tek isimlerini verdiği cihad arkadaşlarının yanında saf tutarak şehidler kervanına katıldı...
İstanbul Fatih Camii’nde kılınan gıyabi cenaze namazından sonra kısa konuşmalar yapıldı. Eski Akıncılar Genel Başkanı Mehmet Güney, konuşması sırasında Bahattin Yıldız’ın eşinin bir sözünü aktardı. Şöyle ki:
“Bahattin Yıldız, Allah’a bir şahadet dilekçesi verdi. Allah da bu dileğinikabul etti.”
Bu cümle kanaatimce Bahattin Ağabey’i bütünüyle anlatmaya yeter.
Güle güle ey aziz şehid güle güle...
Ölümsüzlüğe doğru güle güle...
Binlerce selam, binlerce dua...
Bahattin Ağabey
Bahattin Yıldız’ın Türkiye Tevhidî Uyanış Sürecine İlgisi ve İslami Direniş Çizgisine Katkısı!
Rahmetli Bahattin Ağabeyin İzinde
Durmayan adam Bahattin Yıldız
Güle güle! Direniş öğretmenim
Bir ağabey uğurladık, bir Yıldız kaydı içimizden
Bir Yıldızımız ve bir bülbülümüz uçtu
Direncimizi yitirdik, farkında mıyız?
Okyanuslardan Hindikuş Dağları'na
Dağa çarpan hakikat gönüllüsü
Haza şehid
Hakiki bir Mücahit Abdülhamit
Hüzündür en çok yakışan bize
Bir yıldız daha kaydı aramızdan
Bahaddin Yıldız çağrısı
Bahattin Ağabey gideli on yıl oldu
Bahattin amcama mektup
Bahaddin Yıldız - Abdülhamid Muhaciri - Ferhad Dağcı
Sözünde duran bir yiğit daha Rabb'ine kavuştu
Bir yıldız gibi kayarak ayrıldı aramızdan
Ümmetin yüreği
Güle güle Bahattin abi
Bahattin, Faruk, Cevdet ve diğerleri
Bilal'lerden Fuat'lara!
Karanlığa bir yıldız daha çaktık
Bahattin Yıldız
Yıldızımız, ağabeyimiz
Bahattin Yıldız'da yedi güzel adamı okumak
Öteye gideceğini çok önce haber veren “Yıldız”
Bahattin Yıldız 'Cihad günlüğü' son noktayı koyu
Şehid
Orası devlet
Savaşan Afganistan'da şehit düşen adam
Işığa koşan kelebek ; Bahattin Yıldız
Sana bu ölüm çok yakıştı Bahattin ağabey
Ses ver Bahattin ağabey
Sevdasına kavuşan adam
İzmir'in yiğidi
Bir ‘Yıldız’ daha kaydı aramızdan
Bahattin Yıldız
Bir yiğit adamı kaybettik
Bahattin Abi’nin İzmir’i ve 'Bizim çocuklar'
Bir damadın ardından
Bahattin Yıldız'ın ardından
Bahattin Yıldız aradığını buldu
Bahattin Yıldız'a mersiye
Gülün vedası yahut Bahattin Yıldız'ın şehadeti
Şehadetin kutlu olsun Eritre'li
Türkiye müslümanları yiğit bir akıncısını daha Rabbine şehit olarak gönderdi
Bahattin Ağabey, bir yıldız gibi Afganistan'a kaydı
Bastığı yerleri yeşerten Adem
Bahaddin YILDIZ ağabeyin aziz hatırasına
Bir gaza erine yaraşır şekilde bu dünyadan ayrıldı
Palandöken Dağlarından Kunduz Dağlarına, oradan da Cennete uçan kartal
Yalnız kurt
33 kişiden biri Yıldız'dı, o kalemin kalbiydi!
Bir yıldızımız da Salang Geçidi'nde söndü
Özlüyoruz Abi!
Selamünaleyküm Bahattin abi
Adı Bahatin olan o ışık
Siz Bahattin Yıldız'ın ellerini görmüş müydünüz?
Söz biter bazen... Kelimeler düğüm düğüm dizilir insanın boğazına
Annemden sonra hiç bu kadar ölmedim!
Afganistan savaşımızın en aşinâ simâlarından Bahaddin Yıldız'ın ardından
Yaşadıkları gibi giden iki güzel insan
Yıldızlarda kayar durmaz yerinde
Firakında keder içindeyiz
Çorba, Bahattin Yıldız, tesettür
Dağlara
Bahattin Abi’nin vedasının gençlere yüklediği sorumluluk
Koskoca bir ‘kardeş’ dünya
Bahattin Yıldız'ın ardından
Bahattin Yıldız'ın ardından
Sevgili Bahattin ve Faruk'a
Yıldızlar ölmez
Hoda hafız biraderani Mucahidan!
Bir Yıldız kaydı, yenileri doğsun diye