- Yemek yer misin, Muhammed?
- Hayır, ağabey. Zahedan'a ne zaman varırız?
- Sabah sekizle on arası varmamız lazım.
- Sonra?
- Oradan Pakistan sınır kapısı Mirjave'ye gideceğiz. Pakistan tarafının adı Taftan. İşte oradan itibaren yol arkadaşı olmanın faydasını göreceğiz. Çantalarımıza sahip çıkacağız. Kıymetli hiçbir şeyini çantana koyma! Paran, kimliğin, pasaportun, notların, hepsini üzerinde taşı! Çanta yenilenir, buralarda hepsi ucuz.
- Hırsız çok mu?
- Azlık, çokluk önemli değil, sonuçta olabilir şeyler. Taftan'dan Kuetta'ya otobüse bineceğiz. Zorlu, unutulmaz, güzel bir yolculuk olacak. Gece çölün ortasında mola verip sabah namazına kadar yatılıyor. Öğleye doğru Kuetta'ya varırız. Oradan da varsa trenle yola devam ederiz. Bu bizim hesabımız. Dakik bir hesap, bu yolculukta hesaplar şaşar, çok önemsemeyeceğiz, alışacağız.
- Nasılsa yanımda sen varsın, hiç önemsemem.
- Senin olman da benim için iyi oldu. Daha rahat olacağım.
Tahran çıkışında gözü yumulan şöfor, bütün gece dinlenmeden otobüs kullandı. Tenha yolda hızla yol alıyorduk. Sabah saat 7'de Zahedan'a varmıştık. Bu şehir, İran Belucistan'ının merkeziydi.
Bagaj sorumlusu muavin elindeki anahtarlarla yine dikilmişti. Hakim bir edayla.
Beyler! Kargaşa çıkarmadan durun! Her eşyada soracağım, biletini gösteren alacak. İtişmezseniz işimiz çabuk biter.
Daha çantalarımızı almadan başımıza dikilenler olmuştu.
- Mirjave, hemen Mirjave! Mirjave'ye mi gidiyorsunuz?
Çantalarımızı aldık. Niyetim bir çorba içip Zahedan'da kısa bir yürüyüş yapıp ondan sonra yola devam etmekti.
- Aga! Diğer araba geç gidecek, haydi gelin gidelim!
Aynı otobüste gelen, orta boylu, hafif göbekli, kısa sakallı bir İranlıydı bu. Minibüse bindik.
İran'daki işimiz çabuk bitti.
Yürüyerek Pakistan tarafına geçtik. Giriş mührünü vurduracağımız yeri sorarak bulduk.
- Muhammed, şimdi taze pişmiş açma ekmekle, sütlü çayı hakettik.
- Sütlü çay mı?
- Evet, burada en çok bulacağın şey. Şimdiden alışmalısın.
Taftan'a bir geçiş noktası, iğreti barakalar, çadırlar, kerpiç binalar, açık hava otelleri, fırınlar, lokantalar. Yolcu bekleyen rengarenk otobüsler, para çenç (change) dükkanları. Hepsinden öte burası bir serbest bölge gibi. Bu iğreti barakaların içi dünyanın en iyi elektronik markalarının ürünleriyle dolu. Alanlar, satanlar, bakanlar.
Dört açma ekmek alıp bir çayhaneye oturduk. Çayları ısmarladık. O sırada yanımıza yanaşan bir adam;
- Kuetta'ya mı? diye sordu.
- Evet.
- Benim otobüsümde yer var.
- Kaçta kalkıyorsun?
- Cumayı kıldıktan sonra yola çıkarız. Bakın şu görünen otobüs. Motoru yeni yaptırdım, hiçbir riski yok.
- Tamam, çayımızı içer bakarız.
Adam geniş çaplilerinle toz kaldırarak yürüdü, gitti.
Küçük iki demlikle çaylarımız geldi. Kirli masanın üzerinde uçuşan sineklerin açtığı yere iki de fincan kondu.
- Aman Allahım! Bu pis masayı silmeyecekler mi? dedi Muhammed.
- Bu masayı sildiremezsin Muhammed. Silmek için bulacağın bez, masadan daha kirlidir. Aldırmazsan daha çabuk alışırsın.
İkinci çayları doldurduğumuzda, İranlı yanımıza geldi.
- Afiyet olsun! Araç buldunuz mu?
- Şu ilerdeki otobüsün şöforuyla konuştuk.
- Of, of! Bu yol o otobüsle çekilir mi? Şurada bir Toyota var. Ön koltuktaki iki kişilik yere bir Pakistanlı oturmuş, iki kişilik para verecekmiş. Siz de gelirseniz, arkaya da biz otururuz, yolcu tamamlanıyor. Şöfor hemen yola çıkacak. Yalnız adam başına 150 Rupi istiyor. Toz toprak olmadan, fazla yorulmadan çölü geçeriz.
- Tamam çayları içip hemen geliyoruz.
- Ben aracı garantiye alayım. Otobüslerin arkasına gelin!
Çay parasını ödeyip kalktık. Ell Dolar bozdurdum.
Çift kabin Toyota'nın iki kişilik koltuğunda oturan Pakistanlı araca neredeyse zor sığmıştı. Çantalarımızı kasaya koyan şöfor üzerlerini brandayla örtüp bağladı. Muhammed'i ortaya oturttuk.
- Benim adım Rıza, Karaçi'de çocuk doktoruyum, dedi İranlı.
- Biz de Türkiyeliyiz. İslamabad'da okuyan kardeşimi ziyarete gidiyorum. Bu Muhammed de üniversiteye kaydolacak inşaallah.
Şöfor yol duasını okudu. Sonra da Pakistan'da olduğumuzu hatırlatırcasına gaydalı kornasına basmaya başladı.
- Ne biçim korna bu böyle? diye konuşuyordu Muhammed.
- Burada korna ayrı bir zevk işi. Bizde bunun karşılığı yok. Rengi, süsü, kornası, kiri, pasıyla farklı, fakat güzel bir ülke Pakistan.
İlk köyde durduk. Şöfor:
- Cumayı burada kılıp, namazdan sonra yola devam edeceğiz, dedi.
- Kumların arasında üç-beş ev. Yolun kenarında iki dükkan, bir de ekmek fırını vardı. Camiye yürüdük. Çevreye saçılmış ibriklerden birini aldım. Doluydu. Muhammed:
- Tuvalet nerede acaba?
- Şu ibriği al! Şu tarafa git! dedim. O kumların üzerinde açık araziye doğru sorgusuz yürüdü. Biraz sonra geri döndü.
- Orada tuvalet yoktur.
- Kapalı mekan aramayacaksın, bu çölde her yer tuvalet.
- Ben böyle açıkta tuvalete çıkamam.
Afgan Cihadının başlangıç yıllarıydı. Onaltı yıl önce bu yoldan beş arkadaş geçmiştik. Belki de burasıydı, namaz molası verilmişti. Bu kumlar arasında dolaşıp biz de tuvalet aramıştık, şaşkındık. Muhammed'de yıllar önceki halimizi görüyordum.
Cuma namazını kıldık. Fırının önündeki küçük testilerden birer maşraba su içtik. Sonra tekrar yola çıktık.
Yol ilk geçtiğimiz zamanki gibi bozuk değildi. Hepsi trafiğe açılmamış da olsa, asfalt yapılmıştı. Araba hızla gidiyordu. Fakat bu benim ezberimi bozuyordu. Kuetta'da sabah olmalıydık. Adam bu sürüşle bizi erken ulaştıracaktı. Benim hesabımsa geceleri yolculuktu.
İkindi molası verdik. Namazdan sonra bakkala yanaştık. Doktor kola içiyordu.
- Buyrun! Kola için!
- Hayır, kola tercihimiz yok, deyip testiden su doldurduk. Doktor:
- Benim de içmemem lazım, fakat su içmeye korkuyorum. Midem bozulabilir. Onun için kolayı tercih ediyorum. Özür dilerim.
- Lütfen doktor bey! Yolculuk hali bu.
Tekrar yola çıktık. Akşam ezanından önce Kuetta'ya varmıştık. Doktor:
- Şöfor nereye gideceğinizi soruyor.
- İstasyona. İslamabad'a tren varsa, yola devam edeceğiz.
- İslamabad trenleri öğleden önce oluyor. Ben İran Kültür'de kalacağım, isterseniz sizi de misafir edebilirim.
- O zaman biz bir otele gideriz.
Pakistanlı yol arkadaşımız nihayet konuştu:
- Ben de otelde kalacağım. Bildiğim, ucuz ve temiz bir otel var. İsterseniz benimle gelin, dedi.
Doktorla vedalaştık. Şöfor bizi otele kadar bıraktı.
Devam edecek..
Tahran’ın Güney Otobüs terminaline gideceğim.
Aradan otuz sene geçmişti; onu unutmamıştım. Kaybolup gitmişti.
Gürcistan: 69 bin 700 km kare yüzölçümüne ve 5 milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin,...
Evet, İran devrimiyle hızlanan bir süreç var.
Sonradan kendisi de bir alçağın en az on kurşununa hedef olan Hayati ÜSTÜN, İstanbul'dan telefon ediyor.
İhtiyar delikanlı: Yaşlanan bedenine karşın, yaşlanmayan gözlerinden yiğitlik kıvılcımları saçan Ferman ağabey
Hep zaafiyet içinde yüzmeyi nasip ediyor.
Gecikiyor dostların kalbine.....
Akşam namazından sonra beş araçla programın yapılacağı Kumanova'nın banliyösündeki Likova'ya doğru yola çıktık.
Makedon hükümeti, batıdaki dağın ucuna 70 metre yüksekliğinde bir haç dikmiş.
Makedonyalı Müslümanlar 2005 yılını bitirirken Osmanlı ulemasının son temsilcisi İdris İdrisi Hoca Efendiyi kaybetti.
Reyyan'la beraber otobüsle Recklinghausen'e gittik. Oradan 11'de ICE'ye bindik.
Akşam Ahmet gelip aldı. Sonra eşi, oğlu Musab ve kızı Halenur'u da alıp Bochum'a gittik.
Akşam Ahmet gelip aldı, ailece ona başsağlığına gittik. Yan komşu Karslı inşaatçı da geldi. Sivas iki yıllık mezunuymuş.
Saat 12'de Musab geldi. Emine hanım Bilefeld'e gidecekmiş. 'Almaya gelmesinler, seni giderken biz bırakalım.' dedim.
Faik'in börekçi dükkanı varmış, oraya gidiyoruz. Hüsameddin'e telefon ettik. Bir saat önce eve gelmiş.
Priştina, 200 bin nufuslu bir şehir. Onüç cami var. İmam-Hatib okulu, İlahiyat Fakültesi dört senedir eğitim hizmeti veriyor.
Gayrimüslimlerin anlattığına karşılık üzerine gitmeliyiz. Teknolojinin ve iletişimin hızlandığı bu zamanda bu fırsatları iyi değerlendirip
İçerdeki bilgisayarlar okulun, orada yer olmadığı için burada duruyor.
Cahiliye dönemi ittifakları, zalim de olsa, mazlum da olsa, saldırgan da olsa, saldırıya uğrayan da olsa
Taklit, 'öteki'ni kalıp yargılarla anlamanın bir biçimidir. Taklit, sömürgeci iktidarın ve bilginin anlaşılması en zor
Bizler bugün bu salonda bir kader buluşmasında biraradayız.
İsrail'in ve dünya siyonizminin desteği ortadayken İslam dünyasının ilgisi sadece toplantılar, tel'inler bazında kalmamalı.
Siyonistlerin göz yumulan bir biçimde bazan Lübnan'a, bazan Gazze'ye saldırısının şaşırtmaca bir amacı vardır...
Berlin'e doğru hızla giden taksinin camına başımı dayamış, engin yeşillikleri seyrederken kendime sorduğum bir soru
Heredot'tan Pliny'e, Aziz Augustine'den Kolomb'a, açıkçası bütün Avrupa'dan bugünkü ABD'ye kadar...
Bugün burada kitaplardan derlenen bilgiler aktarılmayacak.
Bir dizgici anısı dinlemiştim. Daha çok okumak için bir yayınevine giriyor, okuyor, okuyor.
Arazideki ekiplerin hepsini topladık. Gori köyünden dağlara doğru giden yol üzerine, dükkanların alt tarafına üç çadır kuruldu.
Hareket: Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim. Vücutu oynatma, kıpırdatma veya kımıldatma.
Dünyada başka yerlere yerleştirilen milyonlarca mülteci varken Filistinlilerin bunu anlamayıp...
19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Theodor Herzl, Sultan Abdulhamid Han'ın huzurundadır.
Otelin lobisi aynı zamanda lokanta ve çayhaneydi. Pakistanlı önce tek kişilik odasını tuttu.
Yemek yer misin, Muhammed? - Hayır, ağabey. Zahedan'a ne zaman varırız?....
Tahran'ın Güney Otobüs Terminaline gideceğim. Meydan-ı İmam Humeyni'yi batı yönünden Tophane tarafına koşar adım geçtim.
İran devrim kitabını iyi okursak, iki şey dağ gibi dikilir karşımıza:
Yirminci yüzyıl itibariyle petrol ve doğalgaz zengini bir ülke...
Peygamberler hata yapınca uyarılmışlardı. İnsanlar ise emredildikleri ve nehyedildiklerini bilirlerse...
Kararını vermişti, gidecekti. Önce İsmail'in evine gidip taziye ziyareti yapacaktı. Yapabilecek miydi?
Afganistan halkının İslam'a bağlılığı ve İslami endişeleri tartışma kabul etmez bir gerçek.
İslam yaşadığımız zamanda dünyanın en faal gücüdür. Yirminci yy.ın zarları Müslümanlar üzerine atıldı.
Biz bu akşam burada hayatlarını, insanlık tarihi boyunca bir kere yaşanan insan hayatını Allah...
İHH, Afganistan'da yıllardır faaliyetini sürdürüyor. Bu seneki Kurbanda bir ekip daha ilave edildi
1552, Rus Çarı zalim İvan'ın Kazan Hanlığını yakıp yıktığı tarihtir. Bu günün anısına da Kızıl Meydan'daki St. ...
Bir kenara oturup ekmek yanına birer meyve suyu içtik. Sonra 83 numara geldi.
Yol eski toz ve topraklı yol değil. Yeni yapılmış ve çok güzel asfaltlanmış...
Ha bugün ha yarın derken yine tası tarağı topladım. Dadaş Seyahat niçin bir kalır.
Dr. Rabbaniyle vedalaştık. ‘Yarın akşam buraya gel seni gönderelim. Kabil’in son durumunu mutlaka görmelisin...
24 Mayıs 1995, saat 15:10’da Afganistan Cumhurbaşkanı Prof. Burhaneddin Rabbani ile görüşmeye alındım
Celalabad’a döndük. Emanullah geldi. Marufların Peşaver’de olduğunu ve görüştüğünü söyledi.
Kabil’i seyrediyorum. İşte merkezi şehir önümde uzanıyor. Bütün güzelliğiyle demeli miyim bilmiyorum.
1991 yılında Sovyetler dağılınca bütün bağlı cumhuriyetler bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Bundan sonrası için ne düşünüyorsunuz?
Cümbüş’te üç kuvvet vardı: 1- Cihadiler; dışarıyla alakası yok. 2- Pehlivanlar; (milisler) eski Necib’in...
Pazar; Erzurum garajı eski yerine yeniden yapılmış. Selami’yi tekrar aradım. Necmeddin’le geldiler.
Gece saat 03:30’da uyandım. Ezan okunuyordu. Namazı kıldım, uyuyamıyorum.
İstanbul’dan karayoluyla yola çıktığınızda, dört bin üç yüz km. sonra çöllerle kaplı Belucistan’a ulaşırsınız...
İran’ın güneydoğusuna, Afganistan’ın güneybatısına ve Pakistan’ın batısına düşen, 2,5 milyonu İran’da...
Gönlümde bir kıymet dairem var. Bunu açıklamalı mıydım? Evet bunu açıklamalıyım ki, anlatacağım anlamlansın diyorum...
Bırak git meydanları,Vur beni!
Saat 12’de İHH’dan minibüsle havaalanına çıktık. Üsküp’e Yakup Hoca’nın vefatı için taziyeye gideceğiz.
Kampa döndüğümüzde saat iki olmuştu. Halit, ‘Mecir bekliyor, taziyeye geç kalıyormuşuz’.
Taksiciler yapıştı. Hayır dedim. Biri inat etti. Araba gelecek desem de aldırmıyordu.
İkindide camiye gittik. Çıkışta Muallimin müdürlüğünü yaptığı okulu gezdim. Beşyüz öğrencileri varmış.
Hastahanedeki hasta ve yakınlarının hemen tamamı Afganlıydı. İsmail, Hanif’i aramıştı.
Vakit geç oluyordu. Taş pazarına gidecektik. Recep ve Halit acil alışveriş yapıp geri dönecekti...
Geriye 300 battaniye vereceğimiz kalmıştı. Depoya gelen battaniyelerden 180’ini yükleyip götürdük...
Çadırların dikiş yerlerinden su damlamaya başladı. Battaniyenin baş tarafı sırıl sıklam olmuştu...
Sabah namazında hava daha soğuktu. Namazı kılıp yataktaki sıcaklığımızın içine yeniden gömüldük...
Pakistan elektrik kurumu elemanları geldi. Huzeyfe’nin yerleştirdiği ana panodan kampa yeni hat çekmeye başladılar...
Akşam saat 19, İstanbul-Karaçi uçağı için havaalanındayız...
Afganistan’ın işgal gücü, seçimlerde hile olduğunu ısbatladı ve seçimler ikinci tura kaldı. Bu seçimlerde de hile var diye yazmadım.
Hayır, ABD Afganistan’da bir kurnazlık oyunu sergiliyor. Evet, çatışmalar var, kayıplar var...
Alman ve İsrail kabinesi ikinci ortak toplantısını Berlin'de yaptı. Birincisini Kudüs'te yapmıştı...
So wie ich daran glaube, dass der Angriff auf die Twintowers am 11. September 2001...
11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inandığım gibi...
2006 'nın Kasım ayında Kabil'deydim...
ABD-Ingiliz Orta Şark Kumpanyası bütün dünyayı parmağına taktı oynatıyor...
Çanakkale savaşı, sonradan ortaya çıkan sonucuyla Osmanlı devletinin bittiği savaştır.
İktidardasın Tom Amca. ABD başkanlığın kutlu olsun.
Bir garip ölmüş diyeler. Üç günden sonra duyalar...
19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Thedor HERZL, Sultan Abdülhamid'in huzurundadır.
1979'un 27 Aralık gecesi SSCB'nin kızıl ordusu, Afganistan'a girmişti. Görkemli, techizatlı, dünyayı korkudan titreten kızılordu ...
Doğudan, batıdan, kuzeyden güneyden her renkten , her dilden , her ırktan Müminlerin aşkla, vecdle...
Bütün kürreyi arzda yaşayan Müslümanları bugün heyecan dalgası sarmış durumda.
GÜRCİSTAN: 69.700 km. kare yüzölçüme, beş milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin...
Yılmaz ÖZTUNA: “Türkiye Gazetesi” nasıl bir gazete? sorusunun cevabını vermek çok zordur...
Ankara kökenli bir kitap “Şu Çılgın Türkler”.
Yedi güzel adamın dalından bir yaprak daha düştü toprağa
Bu yazıyı tasarlarken Pakistan’ın başında dolaşan sosyal ve siyasal desiseleri düşününce PAK-İSTAN hayalini kuran...
19 Temmuzda 23 Güney Koreli Güney Afganistan'da, Taliban tarafından tutuklanmıştı.
Time dergisi başörtülü İHH gönüllüsü Mine KARAKAŞ'ın resmini kapağına basarak "Türkiye'nin ikilemi" başlığıyla vermiş.
Kabil’e kar inmemiş fakat soğuk inmiş, yağan yağmurdan her taraf çamur içinde.
16 Aralık 2006’da MTTB’nin (Milli Türk Talebe Birliği) kuruluşunun yeniden ilan edildiğini gazetelerden okuduk. CHP’li Yüksel Çengel, 46. dönem MTTB Genel Başkanı. Milliyetçi Rasim Cinisli 47. dönem MTTB Genel Başkanı. İsmail Kahraman 48. dönem genel...
Bugün Terörizmin tarifi ABD’nin keyfine ve uzmanlık alanına bırakıldı.
Yeni gün için programimizi yapmistik...
Sabah namazini kildik, yeni gün için bize gösterilen çadirda istirahate çekildik...
AZAD Keşmir, Jammu ve Makbuza Keşmir denilen 222,236 km2 lik yüzölçüme sahip...
ABD günden güne kaybeden bir ülke. ABD´ye duyulan nefretin ölcüsü yoktur.
21 Aralk perşembe sabahı haberlerinde; hazar denizinin doğu yakasına düşen bir batı Orta Asya devleti olan Türkmenistan Devlet baskani ya da Türkmenistan Diktatörü S.Murat Türkmenbaşının öldüğü haberini duydum
Bir önceki gece paralı askerlerle çatışmadan dönmüştük. Kaybettiğimiz grubu bulabilmek için yorgunluğun üstüne ...
11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inan...
Müslümanlarin kendi hayatlarini iyilestirici her türlü isteklerinde elde ettikleri her türlü basarinin karsisina ezici ve yikici bir biçimde dikildigini görüyoruz.
Az tirajlı bir gazetede küçük bir iç sayfa haberine göre Afganistan’ın güneyinde...