Sonradan kendisi de bir alçağın en az on kurşununa hedef olan Hayati ÜSTÜN, İstanbul'dan telefon ediyor. 'Onbeş gündür nasıl haber vereceğimi bilemediğim bir haberi ailesine ulaştırma sorumluluğunu sana devrediyorum. Bilal Afganistan'da şehid olmuş, vasiyet mektubu, bazı resim ve eşyaları gönderilecekmiş. Bunu Fikri ağabeye bildir!' Bir anda isyan ediyorum: 'Niye ben?! Ben bunun nasıl haber vereceğim?' 'Aynı şeyleri ben de yaşadım. Bu bilgi bana ulaşalı onbeş gün oldu ve bu süre içinde geceleri uyku dahi uyuyamıyorum. Şimdi rahatladım'. Telefon kapanmıştı.
Benim se dünyam kararmıştı. Bilal şehid olmuştu. Bal rengi gözleri, içi hep gülen gözleri karşımdaydı. Şimdi ondaki derinliği ve ulaşılmazlığı yakalıyorum. 1967-1987 yirmi sene misafiri olduğun dünyada kendince kaç sene yaşadın? Bilal! Annen seni ondokuz sene sevdi. O senin ondokuz yılını dolu dolu bildi. Peki sen kaç sene yaşadın? Bildiğin kaç yılda, başkalarının elli yılda yaşayamayacaklarını yaşadın.
1985'in Şubat tatilindeydi. Bilal'e Fatih Camii'nin avlusunda rastlamıştım. O aydınlık yüzüyle gülerek boynuma sarıldı. Sonra ardında duran gençleri tanıttı. Bunlar Ödemiş İmam-Hatib'den arkadaşlar. Bir haftalığına İstanbul'a geldik. Yazar ağabeylerimizi ziyaret edeceğiz. İstanbul'un tarihi yerlerini gezeceğiz. Camileri ziyaret edeceğiz. Yayınevlerini dolaşacağız. Yatılı Kur'an kursunda kuracağımız kütüphane için kitap toplayacağız. Cuma'yı Sultan Ahmed'de kılıp, Emrullah Hoca'yı dinleyip, sonra da onunla sohbet edeceğiz. Mahmut Topbaş Hoca bu gün saat dörtte bizi bekliyor.
-Nerede kalıyorsunuz?
-İskender Paşa'nın yanında liseli öğrencilerin evi var. Ömer Gökalp ağabey bizi orada misafir ediyor.
-Ev çok büyük herhalde.
-Bir salon ve bir odası var.
-Bu kadar kişi nasıl sığıyorsunuz?
-Talebe işi yanyana diziliyoruz. Akşam çayımızı içmeye gelir misin?
-Memnuniyetle! Baban nasıl?
-Çok iyi. Durmadan kavga ediyor. Annem olmasa..
-Fikri ağabey kavga etmez.
-O bize takılıyor. 'Sizden ne mücahid, ne de inkılabcı olur' diyor. Ben de, siz bize ne devrettiniz ki? Bir yurdun altında kalıyorsunuz, diyorum. Kızıyor.
-Şimdi programınızda ne var?
-Metin Yüksel'in şehadet noktasına gidip Fatiha okuyacağız. Oradan Süleymaniye Camii'ni ziyarete gideceğiz. Mahmut Topbaş Hoca'nın oraya doğru yürüyeceğiz.
-Karnınız aç değil mi?
-Sayılmaz.
-Gelin size güzel bir işkembe çorbası içireyim. Sonra kaldığınız yerden devam edersiniz.
Malta çarşısına yürüyoruz. Balıkçılardan sola dönünce sağdan beşinci dükkan 'Malta İşkembecisi'. Dükkanın uzun boylusu Ahmed, belki de burayı daha sıcak ve çekici hale getiriyor. Biraz da çekingence ayakta duran çocukları işini bilen biri olarak sırayla oturtuyor.
-Ne kadar utangaçsınız. Hepiniz hoşgeldiniz!
-Ahmet ağabeyleri bunlar İzmir Ödemiş'ten misafirlerimiz. Çorbanın tadı damaklarında kalmalı.
-Buradan bir kere çorba içen hep müşteri olur.
Çorbadan sonra onlarla beraber Metin'in şehadet noktasına beraberce gidiyoruz. Kare yer taşın üzeri şehadet gününden beri kan rengini hiç kaybetmiyor. Metin'in arkadaşları o rengi hep taze tutuyor ve her 23 Şubat'ta önce bu noktada toplanıyorlar, buradan da Edirnekapı'daki kabri başına gidiyorlar.
'İşte böyle çocuklar. Allah için şehid olanların bazıları bu dünyada da unutulmuyor. Metin ağabeyiniz şehid edildiğinde tam yirmidört yaşındaydı. Çocukluğunu düşerseniz, nedir yirmi yaş? Molla Sadreddin'in oğlu Metin ağabeyiniz, İslami harekete babası kadar emek vermiştir. O yaşarken verdiği mücadeleyle bayrak olmuştur. Ve babası oğlunun şehadet haberini alınca doğruca annesinin yanına gidiyor: 'Müjde hanım! Şehid annesi oldun.' diyor. Aynı anda Bilal'in sesi heybetle yükseldi: 'Tekbir!' Gençler bunu bekliyormuşcasına cevap verdiler: 'Allahuekber!' 'Tekbir!' 'Allahuekber!' 'Tekbir!' 'Allahuekber!'
Metin'in şehadeti bir sorgulama ve ciddi bir ayrışma getirdi. Kendilerine milliyetçi, ülkücü, komünist düşmanı diyenlere Metin gibi yiğit, mücahid, müslüman bir genci niçin vurdukları soruldu. Bir cevap yoktu. Cevapları ne olabilirdi ki? Metin'in şehadeti Fatih'deki Akıncı gençler için büyük ve acılı bir kayıptı. Fakat onun için yazılan şiirler, düzenlenen geceler, binlerce Metin Yüksel yetiştirmişti.
Gençlerden bazıları ağlamaya başlamıştı. Bilal: 'Bizi de bulur mu bir kahbe kurşun? Şehadet en karlı alış veriş arkadaşlar. Canı verip, Cenneti almak. Ben Metin ağabeyimin başında Allah'dan şehadet diliyorum, hepiniz amin deyin!'. Bilal önde gençler cami avlusundan itfaiyeye doğru çıktılar.
Akşam eve döndüklerinde her birinin elleri taşımaktan kollarını ağrıtan kitap poşetleriyle doluydu. Ziyaret ettikleri yazarların sohbetlerini, nasihatlerini dinlemiş, yayıncılardan yurtta kuracakları kütüphane için kitap istemişlerdi. Hiç ummadıkları kadar çok kitap hediye almışlardı. Hepsinin gözleri parlıyordu. Hele Bilal'den neşe ve mutluluk fışkırıyordu. 'Arkadaşlar bu İstanbul bizim için her yönüyle dolu dolu, bereketli geçiyor. Bu kadar yazar ağabeyimizi gördük, her birisi bizimle ayrı ilgilendi. Ne mutluluk! Fatih Sultan Mehmed'in mekanı Cennet olsun! Ne kadar güzel bir şehri fethetmiş ki, insan gezmeye, seyretmeye doymuyor. Yayıncı ağabeylerimizin işleri bereketlensin ki, bize ne çok kitap hediye ettiler. Bekle bizi Ödemiş! Bu sene daha çok kitap okuyacak, daha çok çalışacağız'.
Bilal yurda heyecan ve hareket katmıştı. Öğrenci sayısında artma vardı. Kütüphaneyi kurmuşlardı. Her öğrenci ödünç aldığı kitabı okuyor, özet çıkarıyor, mütaala esnasında diğer öğrencilere anlatıyordu. İngilizce takviye için Tuğsal Hoca, her akşam iki saatini yurda ayırıyordu. Matematik, Türkçe, Edebiyat, Sosyal ve Fen dersleri için her haftasonu İzmir'deki üniversitelerde okuyan ağabeylerini Bilal, Ödemiş'te ağırlıyordu. Afgan Cihadı'ndan haberler, İran devriminden yeni marşlar, Bilal'in özel ilgi alanıydı. Yurtta kapalı devre sohbetler ve Afgan mücahidlerinin Ruslara vurduğu darbeler üzerine bilgilendirme sohbetleri düzenliyordu.
Onların bir akşam misafirleri de bendim. Afganistan tarihini, coğrafyasını, bölge için önemini ve bir halkın isyancılara karşı topyekün kıyamını anlatırken, bu köy çocukları, Ege'nin efe damarlı gençleri gözlerini kırpmadan dinliyorlardı.
Gece Bilal'le birlikte kalmıştık. Telaşlıydı. Ne yapacağını şaşırmıştı. 'Bilal, otur şuraya!' Babası da gelmişti. Beni evde misafir etmek istiyordu. 'Yurtta gençlerle kalayım' dedim.
Sabah Bilal, 'Ben Afganistan'a gitmek istiyorum.' dedi.
-Önce okulunu bitir!
-Az kaldı, bitiyor.
-Sonra cephe o kadar kolay değil, hazırlık yapmalısın. Bedenini eğitmelisin. Koşu, yürüyüş, inşaatta çalışma, zorluğa katlanma gibi.
-Hepsini yapacağım. Gönderir misin?
Zor bir soruydu. Bilal, bir evin tek oğluydu. Herşey Allah'tandı. Fakat böyle bir sorumluluğu üstlenmek de zordu.
'Hele bir okulunu bitir!' Bu bir erteleme cevabıydı..
Tahran’ın Güney Otobüs terminaline gideceğim.
Aradan otuz sene geçmişti; onu unutmamıştım. Kaybolup gitmişti.
Gürcistan: 69 bin 700 km kare yüzölçümüne ve 5 milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin,...
Evet, İran devrimiyle hızlanan bir süreç var.
Sonradan kendisi de bir alçağın en az on kurşununa hedef olan Hayati ÜSTÜN, İstanbul'dan telefon ediyor.
İhtiyar delikanlı: Yaşlanan bedenine karşın, yaşlanmayan gözlerinden yiğitlik kıvılcımları saçan Ferman ağabey
Hep zaafiyet içinde yüzmeyi nasip ediyor.
Gecikiyor dostların kalbine.....
Akşam namazından sonra beş araçla programın yapılacağı Kumanova'nın banliyösündeki Likova'ya doğru yola çıktık.
Makedon hükümeti, batıdaki dağın ucuna 70 metre yüksekliğinde bir haç dikmiş.
Makedonyalı Müslümanlar 2005 yılını bitirirken Osmanlı ulemasının son temsilcisi İdris İdrisi Hoca Efendiyi kaybetti.
Reyyan'la beraber otobüsle Recklinghausen'e gittik. Oradan 11'de ICE'ye bindik.
Akşam Ahmet gelip aldı. Sonra eşi, oğlu Musab ve kızı Halenur'u da alıp Bochum'a gittik.
Akşam Ahmet gelip aldı, ailece ona başsağlığına gittik. Yan komşu Karslı inşaatçı da geldi. Sivas iki yıllık mezunuymuş.
Saat 12'de Musab geldi. Emine hanım Bilefeld'e gidecekmiş. 'Almaya gelmesinler, seni giderken biz bırakalım.' dedim.
Faik'in börekçi dükkanı varmış, oraya gidiyoruz. Hüsameddin'e telefon ettik. Bir saat önce eve gelmiş.
Priştina, 200 bin nufuslu bir şehir. Onüç cami var. İmam-Hatib okulu, İlahiyat Fakültesi dört senedir eğitim hizmeti veriyor.
Gayrimüslimlerin anlattığına karşılık üzerine gitmeliyiz. Teknolojinin ve iletişimin hızlandığı bu zamanda bu fırsatları iyi değerlendirip
İçerdeki bilgisayarlar okulun, orada yer olmadığı için burada duruyor.
Cahiliye dönemi ittifakları, zalim de olsa, mazlum da olsa, saldırgan da olsa, saldırıya uğrayan da olsa
Taklit, 'öteki'ni kalıp yargılarla anlamanın bir biçimidir. Taklit, sömürgeci iktidarın ve bilginin anlaşılması en zor
Bizler bugün bu salonda bir kader buluşmasında biraradayız.
İsrail'in ve dünya siyonizminin desteği ortadayken İslam dünyasının ilgisi sadece toplantılar, tel'inler bazında kalmamalı.
Siyonistlerin göz yumulan bir biçimde bazan Lübnan'a, bazan Gazze'ye saldırısının şaşırtmaca bir amacı vardır...
Berlin'e doğru hızla giden taksinin camına başımı dayamış, engin yeşillikleri seyrederken kendime sorduğum bir soru
Heredot'tan Pliny'e, Aziz Augustine'den Kolomb'a, açıkçası bütün Avrupa'dan bugünkü ABD'ye kadar...
Bugün burada kitaplardan derlenen bilgiler aktarılmayacak.
Bir dizgici anısı dinlemiştim. Daha çok okumak için bir yayınevine giriyor, okuyor, okuyor.
Arazideki ekiplerin hepsini topladık. Gori köyünden dağlara doğru giden yol üzerine, dükkanların alt tarafına üç çadır kuruldu.
Hareket: Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim. Vücutu oynatma, kıpırdatma veya kımıldatma.
Dünyada başka yerlere yerleştirilen milyonlarca mülteci varken Filistinlilerin bunu anlamayıp...
19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Theodor Herzl, Sultan Abdulhamid Han'ın huzurundadır.
Otelin lobisi aynı zamanda lokanta ve çayhaneydi. Pakistanlı önce tek kişilik odasını tuttu.
Yemek yer misin, Muhammed? - Hayır, ağabey. Zahedan'a ne zaman varırız?....
Tahran'ın Güney Otobüs Terminaline gideceğim. Meydan-ı İmam Humeyni'yi batı yönünden Tophane tarafına koşar adım geçtim.
İran devrim kitabını iyi okursak, iki şey dağ gibi dikilir karşımıza:
Yirminci yüzyıl itibariyle petrol ve doğalgaz zengini bir ülke...
Peygamberler hata yapınca uyarılmışlardı. İnsanlar ise emredildikleri ve nehyedildiklerini bilirlerse...
Kararını vermişti, gidecekti. Önce İsmail'in evine gidip taziye ziyareti yapacaktı. Yapabilecek miydi?
Afganistan halkının İslam'a bağlılığı ve İslami endişeleri tartışma kabul etmez bir gerçek.
İslam yaşadığımız zamanda dünyanın en faal gücüdür. Yirminci yy.ın zarları Müslümanlar üzerine atıldı.
Biz bu akşam burada hayatlarını, insanlık tarihi boyunca bir kere yaşanan insan hayatını Allah...
İHH, Afganistan'da yıllardır faaliyetini sürdürüyor. Bu seneki Kurbanda bir ekip daha ilave edildi
1552, Rus Çarı zalim İvan'ın Kazan Hanlığını yakıp yıktığı tarihtir. Bu günün anısına da Kızıl Meydan'daki St. ...
Bir kenara oturup ekmek yanına birer meyve suyu içtik. Sonra 83 numara geldi.
Yol eski toz ve topraklı yol değil. Yeni yapılmış ve çok güzel asfaltlanmış...
Ha bugün ha yarın derken yine tası tarağı topladım. Dadaş Seyahat niçin bir kalır.
Dr. Rabbaniyle vedalaştık. ‘Yarın akşam buraya gel seni gönderelim. Kabil’in son durumunu mutlaka görmelisin...
24 Mayıs 1995, saat 15:10’da Afganistan Cumhurbaşkanı Prof. Burhaneddin Rabbani ile görüşmeye alındım
Celalabad’a döndük. Emanullah geldi. Marufların Peşaver’de olduğunu ve görüştüğünü söyledi.
Kabil’i seyrediyorum. İşte merkezi şehir önümde uzanıyor. Bütün güzelliğiyle demeli miyim bilmiyorum.
1991 yılında Sovyetler dağılınca bütün bağlı cumhuriyetler bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Bundan sonrası için ne düşünüyorsunuz?
Cümbüş’te üç kuvvet vardı: 1- Cihadiler; dışarıyla alakası yok. 2- Pehlivanlar; (milisler) eski Necib’in...
Pazar; Erzurum garajı eski yerine yeniden yapılmış. Selami’yi tekrar aradım. Necmeddin’le geldiler.
Gece saat 03:30’da uyandım. Ezan okunuyordu. Namazı kıldım, uyuyamıyorum.
İstanbul’dan karayoluyla yola çıktığınızda, dört bin üç yüz km. sonra çöllerle kaplı Belucistan’a ulaşırsınız...
İran’ın güneydoğusuna, Afganistan’ın güneybatısına ve Pakistan’ın batısına düşen, 2,5 milyonu İran’da...
Gönlümde bir kıymet dairem var. Bunu açıklamalı mıydım? Evet bunu açıklamalıyım ki, anlatacağım anlamlansın diyorum...
Bırak git meydanları,Vur beni!
Saat 12’de İHH’dan minibüsle havaalanına çıktık. Üsküp’e Yakup Hoca’nın vefatı için taziyeye gideceğiz.
Kampa döndüğümüzde saat iki olmuştu. Halit, ‘Mecir bekliyor, taziyeye geç kalıyormuşuz’.
Taksiciler yapıştı. Hayır dedim. Biri inat etti. Araba gelecek desem de aldırmıyordu.
İkindide camiye gittik. Çıkışta Muallimin müdürlüğünü yaptığı okulu gezdim. Beşyüz öğrencileri varmış.
Hastahanedeki hasta ve yakınlarının hemen tamamı Afganlıydı. İsmail, Hanif’i aramıştı.
Vakit geç oluyordu. Taş pazarına gidecektik. Recep ve Halit acil alışveriş yapıp geri dönecekti...
Geriye 300 battaniye vereceğimiz kalmıştı. Depoya gelen battaniyelerden 180’ini yükleyip götürdük...
Çadırların dikiş yerlerinden su damlamaya başladı. Battaniyenin baş tarafı sırıl sıklam olmuştu...
Sabah namazında hava daha soğuktu. Namazı kılıp yataktaki sıcaklığımızın içine yeniden gömüldük...
Pakistan elektrik kurumu elemanları geldi. Huzeyfe’nin yerleştirdiği ana panodan kampa yeni hat çekmeye başladılar...
Akşam saat 19, İstanbul-Karaçi uçağı için havaalanındayız...
Afganistan’ın işgal gücü, seçimlerde hile olduğunu ısbatladı ve seçimler ikinci tura kaldı. Bu seçimlerde de hile var diye yazmadım.
Hayır, ABD Afganistan’da bir kurnazlık oyunu sergiliyor. Evet, çatışmalar var, kayıplar var...
Alman ve İsrail kabinesi ikinci ortak toplantısını Berlin'de yaptı. Birincisini Kudüs'te yapmıştı...
So wie ich daran glaube, dass der Angriff auf die Twintowers am 11. September 2001...
11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inandığım gibi...
2006 'nın Kasım ayında Kabil'deydim...
ABD-Ingiliz Orta Şark Kumpanyası bütün dünyayı parmağına taktı oynatıyor...
Çanakkale savaşı, sonradan ortaya çıkan sonucuyla Osmanlı devletinin bittiği savaştır.
İktidardasın Tom Amca. ABD başkanlığın kutlu olsun.
Bir garip ölmüş diyeler. Üç günden sonra duyalar...
19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Thedor HERZL, Sultan Abdülhamid'in huzurundadır.
1979'un 27 Aralık gecesi SSCB'nin kızıl ordusu, Afganistan'a girmişti. Görkemli, techizatlı, dünyayı korkudan titreten kızılordu ...
Doğudan, batıdan, kuzeyden güneyden her renkten , her dilden , her ırktan Müminlerin aşkla, vecdle...
Bütün kürreyi arzda yaşayan Müslümanları bugün heyecan dalgası sarmış durumda.
GÜRCİSTAN: 69.700 km. kare yüzölçüme, beş milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin...
Yılmaz ÖZTUNA: “Türkiye Gazetesi” nasıl bir gazete? sorusunun cevabını vermek çok zordur...
Ankara kökenli bir kitap “Şu Çılgın Türkler”.
Yedi güzel adamın dalından bir yaprak daha düştü toprağa
Bu yazıyı tasarlarken Pakistan’ın başında dolaşan sosyal ve siyasal desiseleri düşününce PAK-İSTAN hayalini kuran...
19 Temmuzda 23 Güney Koreli Güney Afganistan'da, Taliban tarafından tutuklanmıştı.
Time dergisi başörtülü İHH gönüllüsü Mine KARAKAŞ'ın resmini kapağına basarak "Türkiye'nin ikilemi" başlığıyla vermiş.
Kabil’e kar inmemiş fakat soğuk inmiş, yağan yağmurdan her taraf çamur içinde.
16 Aralık 2006’da MTTB’nin (Milli Türk Talebe Birliği) kuruluşunun yeniden ilan edildiğini gazetelerden okuduk. CHP’li Yüksel Çengel, 46. dönem MTTB Genel Başkanı. Milliyetçi Rasim Cinisli 47. dönem MTTB Genel Başkanı. İsmail Kahraman 48. dönem genel...
Bugün Terörizmin tarifi ABD’nin keyfine ve uzmanlık alanına bırakıldı.
Yeni gün için programimizi yapmistik...
Sabah namazini kildik, yeni gün için bize gösterilen çadirda istirahate çekildik...
AZAD Keşmir, Jammu ve Makbuza Keşmir denilen 222,236 km2 lik yüzölçüme sahip...
ABD günden güne kaybeden bir ülke. ABD´ye duyulan nefretin ölcüsü yoktur.
21 Aralk perşembe sabahı haberlerinde; hazar denizinin doğu yakasına düşen bir batı Orta Asya devleti olan Türkmenistan Devlet baskani ya da Türkmenistan Diktatörü S.Murat Türkmenbaşının öldüğü haberini duydum
Bir önceki gece paralı askerlerle çatışmadan dönmüştük. Kaybettiğimiz grubu bulabilmek için yorgunluğun üstüne ...
11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inan...
Müslümanlarin kendi hayatlarini iyilestirici her türlü isteklerinde elde ettikleri her türlü basarinin karsisina ezici ve yikici bir biçimde dikildigini görüyoruz.
Az tirajlı bir gazetede küçük bir iç sayfa haberine göre Afganistan’ın güneyinde...