x

Dünyayı Kuşatan Yüreğin Anısına

İslam’da Cihad vardır, siyasette koltuk vardır

24 Mayıs 1995, saat 15:10’da Afganistan Cumhurbaşkanı Prof. Burhaneddin Rabbani ile görüşmeye alındım. Kaç dakika vakit almamı sorduğum halde bildirilmedi. Üstada sarıldık. Kolumun durumunu sordu. Ve Afganistan’ın durumunu kendi anlatmaya başladı. Teybi izinle çalıştırdım. İznini alarak yalnız ve beraber resmimizi çektirdim. Saat buçuğa geliyordu. İzin istedim. Benden sonra Amerika’da iki yıl oturup Moskova’ya geçen Tacik Devlet içeri girdi. Bekleme salonuna geçtik. İçerisi kalabalıklaşmıştı.

 

Bugün öğretmenler günüymüş. Milli Eğitim bakanı ve davetli öğretmenlermiş. Salon da toplantı için hazırlanmış. Televizyon kameraları yerlerini almış. Tacik Devlet, Rabbani’yle sadece selamlaşmış ve çıkmış. Otele gideceği için onu başka bir arabayla gitmesi için bırakıp, dışişleri bakanlığına gittik. Almanya konsolosu gelmiş. Beni beklemeye aldılar.  Konsolosun görüşmesine vakit varmış. Dr. Necibullah’ın yanına alındım. Saat 16:00’da yapılacak görüşmeye kadar 10 dakikalık vakit vardı ve bu dakikalar içinde ona özet birkaç soru sordum.

Vedalaşıp ayrıldım. İsa’nın yanına indim. Dışarı çıktığımızda arabamızı başka biri işe götürmüştü. Gelirken posta merkezinin yakın olduğunu görmüştüm ve İsa’ya araba beklememe gerek olmadığını, oraya kadar yürüyüp, otobüse binebilebileceğimi söyleyip izin istedim. O şimdi araba bulurum dediyse de, benim diğerlerinden farklı misafir olduğumu söyleyerek izin aldım. Çarşıyı bir daha turladım. Yarım kilo yeşil çay aldım. 6500 Afgani verdim. Meşrubatçıya girip bir fanta istedim. Hüsam’ın canına deysin diye. Aman Allah! Bu ne tad? Afganistan fantasıymış, çeyreğini dahi içemedim, bıraktım. 900 Afganiymiş. Bozuk olduğu parasından belli. Şerbeti basıp, ağzını kapatmışlar. Al sana fanta.

 

Gözüme bir kitapçı ilişti. Afganistan haritası olup olmadığın sordum. Yokmuş, bir tükenmez kalem aldım. Ayrıldığım dükkana geri döndüm. Özellikle genç kız ve erkeklerin, çocukların yüzlerinde gördüğüm yaranın adını ve sebebini sordum.  Sıcaktan olan bu yaranın adı SALDANE imiş. İyileşince yüzde yara izi kalıyormuş. Bizim güneydoğudaki şark çıbanına benzeyen bir şeydi.

 

Aslında Saldane bahane idi. Bu genç kitapçıyla Afganistan’daki son durumlar üzerine düşündüğünü sormak için böyle bir giriş yapmıştım. ‘Afganistan için ne düşünüyorsun?’ dediğimde ‘Allah Afganistan’a sakinlik versin! Halk artık sakinlik istiyor. Hükümet ufak ufak bunu gerçekleştiriyor.’ dedi. Edebiyat Fakültesi mezunuymuş. O da önceden Hizip taraftarıymış. Fakat bu son durumlar onu uzaklaştırmış.

 

Hikmetyar hükümete niçin katılmadı dediğimde, ‘Onun kendi programı vardı herhalde.’ dedi. Fakat başbakan olmuştu, bundan daha yukarda iş yapabilecek makam yoktu ki.

 

Kendisi Mekruyanı Se’de oturuyormuş. Oraları kim vurdu diye sorduğumda, ‘Hükümet bir taraftaydı, diğer tarafta ise Hiziple Cümbüş vardı. Biz önce karakol savaşı sandık, fakat sonra öğrendik ki, iş büyükmüş.’ dedi. Evlerinin bir top mermisi aldığını, ailesinden bir kişinin ölüp, birkaç kişinin de yaralandığını söyledi. İstiyoruz ki, bu savaş bitsin ve halkımız gittiği gurbetten geri dönsün.

...

 

İslam’da Cihad vardır, siyasette koltuk vardır. Şeriat siyasetin üstünde olmalıdır. Eğer siyaset Şeriatın üstüne çıkarsa bu şeytanidir.

...

 

Taliban Kabil önlerine gelince Hikmetyar iki ateş arasında kaldı. Bir tarafta Mesut, diğer tarafta Taliban. Hikmetyar önce ufak tefek zayiat verdi, komutanlarından bazıları savaşmak istemedi. Çünkü hükümeti korumuş olacaklardı. Bu hepten bir kardeş kavgası olacaktı. Bazı komutanlar cepheyi terketti. Yanında kalan komutanları alıp kaçtı.

 

Mesut, şiilerin üzerine çok şiddetli iki günlük taarruz düzenledi. Taliban bu kavganın arasına girmek istedi ve şialardan silahlarını teslim etmelerini istedi. Ali Mezari silahları verdi. Komutanlarından bazıları, ‘Niçin verdin?’ diyerek karşı çıkıp savaşı sürdürdü. Taliban, Mesut’tan da bütün silahlarını, tankları, topları, uçakları istedi. Mesut o zaman onlara vurdu. Tecrübesiz oldukları ve kara araçlarıyla ellerini kollarını sallayarak seyahat ettikleri için dayanamadılar.

...

 

Devlet yemek yerken bıçak çatal tutuşuyla bu işi bildiğini veya eğitimini aldığını hemen belli ediyordu. Hatta o zaman şunları düşündüm; Hanedanın güzelliklerini, karlı beldelerini, yarış atlarını anlatan Dr. S. Yusuf ve Devlet mi, sade bir hayata sahip, kendi giyinme, yeme, oturup kalkma kültürüne sahip Nehzet gibilerinin elemanlarını etkileyecekti. Yoksa Nehzetler onları mı kopya edeceklerdi. Kaldı ki, mücadeleyi dişe diş yürütenler ve akışı değiştirenler elleriyle yemek yiyip, kabaca konuşup, daha sade yaşayanlardı. Kabil sokaklarında dolaşırken bunlara bakıyordum. Devlet yürüyordu ve yürümeliydi. Fakat yönetim hakimiyeti hala silahların gölgesindeydi. Zaman zaman tanklar geçiyordu, ellerinde tektük silahlı olanlar vardı. Ve pek çok genç Mesut gibi giyinmiş, pakulunu onun gibi yatırmıştı. Mesut yarın Rabbani’den sonra cumhurbaşkanı veya başbakan da olabilirdi. Beraber 14 yıl savaştığı mücahidlerle arasına devlet örfü, adeti, seromonisi, giyimi, kuşamı ve protokolü girecekti. Peşaver’de saatlerce oturduğum, beraber yattığım Lefraiyle ancak 10 dakika konuşabiliyordum. Bu fırsatı onunla aynı kaptan yemek yiyen çok kişi bulamıyor.

...

 

25 Mayıs. Sabah kahvaltısını yaptık. Kabil’de dün öğlenden sonra da hava kararmış. Önce yağmur, sonra dolu ve ardından dolunun taneleri de yağışı da artmıştı. İsa, ‘Hava iyi değil. Belki uçak kalkmaz sen otur! Bu adamları götüreyim. Sonra seni gelir alırım.’ dedi.

 

Dün yola çıkan Taciklerden BBC’nin temsilcisi olan Timur geri dönmüştü. Onun olması benim için de iyiydi. İki birden iyidir. Devlet Muhammed, ‘Eğer gitmek istiyorsan araba hazır sen de bin git!’ dedi. İsa’ya haber vermeleri için otele not bırakıp hazır jipe bindik. Diğer Tacikler önümüzden mersedesle gidiyorlardı.

Dışişleri bakanlığının alt sokağında sıkı korunan büyük bir bahçenin içindeki bir malikaneydi burası. Tacikistan hareketinin reisi Seyyid Abdullah Nuri’yi burada misafir ediyorlardı. Bir zamanlar kendisi de böyle ailesinden uzakta, organize bir mücadelenin içinde olan, fakat kendi göbeğini kendi kesip, kendi binasını kendisi tutan, korumasını kendi adamlarının yaptığı Üstad Rabbani, kendisi gibi mücadele veren bir reise ve ekibine sahip çıkıyordu. Reis burada, diğer üyeleriyse Kabil’in intercontinental otelinde misafirlerdi. Yattıkları yer ve vakit yemekleri de mükemmeldi. Bu, genç Afgan devletinin geçmişini unutmadığının bir göstergesiydi.

Bir hafta önce de Tacikistan hükümeti ve bütün muhalefet partilerinin arasındaki görüşmeye ev sahipliği yapmıştı.

 

Fakat Herat’taki Tacikler tam bir mahrumiyette yaşıyorlardı. Onlarla üç defa yemeğe oturdum, her defasında çay ve yanında ekmek vardı. Peşaver’de Himmetzade’nin yemeğini yemiştim, etli pilav, tavuk vardı. Yardımların ulaştığı yerlerin durumu iyiydi. Peşaver’dekilerin temsilcilik binası da büyük ve temiz bir binaydı. Halbuki Herat’takiler 30 bin Afgani olan kirayı veremedikleri için binalarını kapatmak zorunda kalmışlardı.

 

Jipten inip iki Tacik gencin değişerek sürdüğü taksiye bindik. Benim Türk olduğumu öğrenince şoför olan diğeriyle yer değiştirdi ve ‘Ben de Türküm’ diyerek konuşmaya başladı. Uçak Kabil havaalanından değil de Bagram’dan kalkacağı için şehri hızla geride bırakıyorduk. Hava iyice kararmıştı. Bozkırda sürü sahibi göçer çadırları vardı.  Önce yağmura sonra doluya yakalandık. Timur’un suratı bir karış. ‘Canını sıkma Timur!’ diyorum. Uçak kalkmazsa geri döneriz dememe rağmen bu kadar yolu git gel yap. Harcanan mazota acıyorum. Çünkü bu genç ve fakir devletin özellikle petrole ihtiyacı var. Pakistan’dan bidonlarla kaçak mazot geliyor. Afganistan’da benzin pompaları yoktur. Mazotlar 25-30 kiloluk bidonlarda satılıyor. Özellikle şehir içlerinde her yerde bu seyyar istasyonlardan var. Araba yanaşıyor. Depo kapağı açıldıktan sonra, depo ağzına büyük bir huni konuyor ve mazot huniyle akıtılıyor.

 

Saat 15’de Bagram’a ulaştık. Burası Rusların askeri havaalanı olarak kullandıkları meşhur yer. Bizi bırakan taksi geri döndü. Fakat uçağın kalkacağı yer 2 km uzakmış ve araba yokmuş. Timur da kağıt vardı. Askeri uçakla bedava gideceklerdi. Yetkili subaylar iki kişi olarak parafe ettiler. Fakat uçağa nasıl ulaşılacaktı. Belki de binemeyecektik. Timur’a, ‘Ariana (Afgan Hava Yolları) ile gidelim. Bilet parasını veririm.’ dedim.

 

Bir taksi çağırdık. Bizi Ariana’ya kadar götürdü. Biletsiz olduğumuz için biraz uğraşarak bindik. Tahminen 35 Dolar’dı, 100 Dolar’ın üstünü Afgani olarak geri aldık. Uçağın epeyce yolcusu vardı. Havalanmak için pist üzerinde hareketine başladığı zaman, Ruslardan kalma helikopter ve savaş uçakları göze çarpıyordu. Savaş uçakları üç tarafı toprakla çevrili şekilde kamufle edilmişti. Nihayet havalandık, Kabil’i çeviren bulutları delip güneşe çıktık. Hazara bozkırlarının üzerinden uçuyorduk. Vadilerin içinde kalemle çekilmişcesine ince yeşillikler farkediliyordu. Göz alabildiğine bozkır. Nihayet alttan geçen nehir boyunca yeşil bir kuşak uzanıp gitmeye başladı. Yerleşim birimleri de artmaya başlamıştı. Uçak da yüksekliğini düşürüyordu. Herat’a yaklaşıyorduk. Ve havaalanına indik. Hava güneşli ve sıcaktı. Bir taksiyle havaalanının dışına çıktık. Dışarısı kalabalıktı. Bazıları yaklaşıp Kabil’deki hava sıcaklığını soruyordu.

 

Yine kasalı bir toyotaya bindik. Çift sıra çam ağaçlarıyla süslü asfaltı bozulmuş yoldan Herat’a doğru gidiyoruz. İran’a yakın olduğu için şehrin ev stili de İran gibiydi. Kadınlar da İranlılar gibi çarşaflıydı. Burada, Hazara’da olduğu için kadınların şii olup olmadıklarını sordum, şia değillermiş, buranın giyim şekli de böyleymiş.

 

Timur’la beraber Herat’taki Tacik temsilcisinin evine gittik. Evin misafir odasında beş de genç vardı. Hazır çayın yanına ekmek getirdiler. Şekersiz çayın yanında kuru ekmeği yedik. Afgan mücahidlerinin Cihad yıllarının başlangıcı gibiydi. Yemekten sonra uzun bir sohbet faslına geçtik, sonra bizi çevre ziyaretine çıkardılar.

 

Saat 8’de Herat’tan pikap Toyotayla sınır kapısı İslamkaleye hareket ettik. Saat 11’de sınıra ulaştık. Saat 11.45’te İran gümrüğünde işimiz bitti. Bir kamyonetle Taybad’a geldim. Meşhed’e giden bir otobüse bindim. 

Müseferet

Tahran’ın Güney Otobüs terminaline gideceğim.

Muhtaç Ağlatır

Aradan otuz sene geçmişti; onu unutmamıştım. Kaybolup gitmişti.

Allah taraftarı kurtarıcılar olmadıkça, fesatçılar

Gürcistan: 69 bin 700 km kare yüzölçümüne ve 5 milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin,...

İslam'da şiddet

Evet, İran devrimiyle hızlanan bir süreç var.

Şehadet en karlı alış veriş arkadaşlar; canı verip

Sonradan kendisi de bir alçağın en az on kurşununa hedef olan Hayati ÜSTÜN, İstanbul'dan telefon ediyor.

Cihad ve Şehadet (Selami Yurdan)

İhtiyar delikanlı: Yaşlanan bedenine karşın, yaşlanmayan gözlerinden yiğitlik kıvılcımları saçan Ferman ağabey

Yorulmuş adamlarla yola çıkmak

Hep zaafiyet içinde yüzmeyi nasip ediyor.

Her dağ kekik kokmaz

Gecikiyor dostların kalbine.....

Üsküp'ün gülleri susuz kalmasın.. -3-

Akşam namazından sonra beş araçla programın yapılacağı Kumanova'nın banliyösündeki Likova'ya doğru yola çıktık.

Üsküp'ün gülleri susuz kalmasın.. -2-

Makedon hükümeti, batıdaki dağın ucuna 70 metre yüksekliğinde bir haç dikmiş.

Üsküp'ün gülleri susuz kalmasın.. -1-

Makedonyalı Müslümanlar 2005 yılını bitirirken Osmanlı ulemasının son temsilcisi İdris İdrisi Hoca Efendiyi kaybetti.

Akşamki konuşma gençlerin çok hoşuna gitmiş..

Reyyan'la beraber otobüsle Recklinghausen'e gittik. Oradan 11'de ICE'ye bindik.

Bu kadar kendiliğinden gözyaşım ilk defa akıyordu

Akşam Ahmet gelip aldı. Sonra eşi, oğlu Musab ve kızı Halenur'u da alıp Bochum'a gittik.

Son başladığım öykü aklıma gelince duygulandım

Akşam Ahmet gelip aldı, ailece ona başsağlığına gittik. Yan komşu Karslı inşaatçı da geldi. Sivas iki yıllık mezunuymuş.

Berlin'de akşam iyi kar yağmıştı, şimdiyse başlayan yağmur karı eritiyordu

Saat 12'de Musab geldi. Emine hanım Bilefeld'e gidecekmiş. 'Almaya gelmesinler, seni giderken biz bırakalım.' dedim.

Priştina'nın en genç imamı ve gençlerle ilgilenen

Faik'in börekçi dükkanı varmış, oraya gidiyoruz. Hüsameddin'e telefon ettik. Bir saat önce eve gelmiş.

Alman misyonerler bölgede çalışmak için 20...

Priştina, 200 bin nufuslu bir şehir. Onüç cami var. İmam-Hatib okulu, İlahiyat Fakültesi dört senedir eğitim hizmeti veriyor.

Zerre kadar hayrın da, zerre kadar şerrin de karşı

Gayrimüslimlerin anlattığına karşılık üzerine gitmeliyiz. Teknolojinin ve iletişimin hızlandığı bu zamanda bu fırsatları iyi değerlendirip

Balkanlardaki ve Türkiye'deki Müslümanların ilişkileri

İçerdeki bilgisayarlar okulun, orada yer olmadığı için burada duruyor.

İttifaklar arasındaki fark

Cahiliye dönemi ittifakları, zalim de olsa, mazlum da olsa, saldırgan da olsa, saldırıya uğrayan da olsa

Taklit ve farklılığı öne çıkaran ırkçılık

Taklit, 'öteki'ni kalıp yargılarla anlamanın bir biçimidir. Taklit, sömürgeci iktidarın ve bilginin anlaşılması en zor

Berlin duvarı yıkıldı, bu ülkede başka duvarlar örülüyordu

Bizler bugün bu salonda bir kader buluşmasında biraradayız.

Kudüs'e sahip çıkmak..

İsrail'in ve dünya siyonizminin desteği ortadayken İslam dünyasının ilgisi sadece toplantılar, tel'inler bazında kalmamalı.

Beytül Mukaddes: Mukaddes ev, Kudüs..

Siyonistlerin göz yumulan bir biçimde bazan Lübnan'a, bazan Gazze'ye saldırısının şaşırtmaca bir amacı vardır...

Bir türküye ne dertler, ne hasretler yüklenir..

Berlin'e doğru hızla giden taksinin camına başımı dayamış, engin yeşillikleri seyrederken kendime sorduğum bir soru

Korku üzerine kurulu bir gelenek

Heredot'tan Pliny'e, Aziz Augustine'den Kolomb'a, açıkçası bütün Avrupa'dan bugünkü ABD'ye kadar...

ABD emperyalizmine karşı mücadele artarak devam...

Bugün burada kitaplardan derlenen bilgiler aktarılmayacak.

Bir zeka özürlüler var içimizde, bir de alçaklar...

Bir dizgici anısı dinlemiştim. Daha çok okumak için bir yayınevine giriyor, okuyor, okuyor.

Keşmir deprem yardımı

Arazideki ekiplerin hepsini topladık. Gori köyünden dağlara doğru giden yol üzerine, dükkanların alt tarafına üç çadır kuruldu.

Hakiki müminin yeri..

Hareket: Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim. Vücutu oynatma, kıpırdatma veya kımıldatma.

Alçakça propagandalar..

Dünyada başka yerlere yerleştirilen milyonlarca mülteci varken Filistinlilerin bunu anlamayıp...

Ey çağlar boyunca dost ve bir kaldıklarımız!

19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Theodor Herzl, Sultan Abdulhamid Han'ın huzurundadır.

Yolculuk -III-

Otelin lobisi aynı zamanda lokanta ve çayhaneydi. Pakistanlı önce tek kişilik odasını tuttu.

Yolculuk -II-

Yemek yer misin, Muhammed? - Hayır, ağabey. Zahedan'a ne zaman varırız?....

Yolculuk -I-

Tahran'ın Güney Otobüs Terminaline gideceğim. Meydan-ı İmam Humeyni'yi batı yönünden Tophane tarafına koşar adım geçtim.

Otuzuncu yılında İran İnkılabını değerlendirmek

İran devrim kitabını iyi okursak, iki şey dağ gibi dikilir karşımıza:

İRAN – Güneybatı Asya Ülkesi

Yirminci yüzyıl itibariyle petrol ve doğalgaz zengini bir ülke...

Hatemi'nin Cumhurbaşkanlığı seçimi

Peygamberler hata yapınca uyarılmışlardı. İnsanlar ise emredildikleri ve nehyedildiklerini bilirlerse...

Afganistan'a gidince köyüme gitmiş gibi rahatlıyo

Kararını vermişti, gidecekti. Önce İsmail'in evine gidip taziye ziyareti yapacaktı. Yapabilecek miydi?

Afiganistan

Afganistan halkının İslam'a bağlılığı ve İslami endişeleri tartışma kabul etmez bir gerçek.

İslam bütün bir yaşam tarzıdır

İslam yaşadığımız zamanda dünyanın en faal gücüdür. Yirminci yy.ın zarları Müslümanlar üzerine atıldı.

Cihad İslam'ın hiç solmayan bir gülü, bir gücü...

Biz bu akşam burada hayatlarını, insanlık tarihi boyunca bir kere yaşanan insan hayatını Allah...

İHH, Afganistan-Celalabad-Gazne

İHH, Afganistan'da yıllardır faaliyetini sürdürüyor. Bu seneki Kurbanda bir ekip daha ilave edildi

Cihad ve Şehadet İslam'ın hiç solmayan iki çiçeği

1552, Rus Çarı zalim İvan'ın Kazan Hanlığını yakıp yıktığı tarihtir. Bu günün anısına da Kızıl Meydan'daki St. ...

Ben Afganistan'a sevdalıydım, ilgiliydim

Bir kenara oturup ekmek yanına birer meyve suyu içtik. Sonra 83 numara geldi.

‘Bu sınırlar şeytanın çizgileridir’

Yol eski toz ve topraklı yol değil. Yeni yapılmış ve çok güzel asfaltlanmış...

Karayoluyla kaç bin km yol yapacağım, kaç değişik...

Ha bugün ha yarın derken yine tası tarağı topladım. Dadaş Seyahat niçin bir kalır.

Bütün iyi dostlarım şehid oldu!

Dr. Rabbaniyle vedalaştık. ‘Yarın akşam buraya gel seni gönderelim. Kabil’in son durumunu mutlaka görmelisin...

İslam’da Cihad vardır, siyasette koltuk vardır

24 Mayıs 1995, saat 15:10’da Afganistan Cumhurbaşkanı Prof. Burhaneddin Rabbani ile görüşmeye alındım

Kabil’de geziyorum, her yer yıkılmış ve yakılmış!

Celalabad’a döndük. Emanullah geldi. Marufların Peşaver’de olduğunu ve görüştüğünü söyledi.

Seyyid Abdullah Nuri - Ayak izleriniz bile kalmadı

Kabil’i seyrediyorum. İşte merkezi şehir önümde uzanıyor. Bütün güzelliğiyle demeli miyim bilmiyorum.

Tacikistan’da 100 bin masum müslüman halk şehid ed

1991 yılında Sovyetler dağılınca bütün bağlı cumhuriyetler bağımsızlıklarını ilan ettiler.

Birileri bir yere oturunca sürekli iç düşman humma

Bundan sonrası için ne düşünüyorsunuz?

Taliban, İtalya’nın Senusileri gibi, Müslüman ama

Cümbüş’te üç kuvvet vardı: 1- Cihadiler; dışarıyla alakası yok. 2- Pehlivanlar; (milisler) eski Necib’in...

‘Sakal, sarık mecburi, kadınlar sokağa çıkamaz. İs

Pazar; Erzurum garajı eski yerine yeniden yapılmış. Selami’yi tekrar aradım. Necmeddin’le geldiler.

Şu kuruyan güllere bak! Kuruyan gençlerimiz gibi.

Gece saat 03:30’da uyandım. Ezan okunuyordu. Namazı kıldım, uyuyamıyorum.

Afgan cihadına katılmak için bu yol en önemli geçi

İstanbul’dan karayoluyla yola çıktığınızda, dört bin üç yüz km. sonra çöllerle kaplı Belucistan’a ulaşırsınız...

Geleceğin en büyük çöl savaşları burada yaşanabili

İran’ın güneydoğusuna, Afganistan’ın güneybatısına ve Pakistan’ın batısına düşen, 2,5 milyonu İran’da...

Amsterdam’da açan çiçek

Gönlümde bir kıymet dairem var. Bunu açıklamalı mıydım? Evet bunu açıklamalıyım ki, anlatacağım anlamlansın diyorum...

Gezi notları arasında iki şiiri

Bırak git meydanları,Vur beni!

Bizim diyarımız! Osmanlı yetimi

Saat 12’de İHH’dan minibüsle havaalanına çıktık. Üsküp’e Yakup Hoca’nın vefatı için taziyeye gideceğiz.

Yirmi günde sanki 20 yıllık bir dostluk bağı oluşt

Kampa döndüğümüzde saat iki olmuştu. Halit, ‘Mecir bekliyor, taziyeye geç kalıyormuşuz’.

‘Mücadelenin uykuya dalmaması önemliydi’

Taksiciler yapıştı. Hayır dedim. Biri inat etti. Araba gelecek desem de aldırmıyordu.

‘Eyvah! Afganistan ırk savaşlarına doğru ...’

İkindide camiye gittik. Çıkışta Muallimin müdürlüğünü yaptığı okulu gezdim. Beşyüz öğrencileri varmış.

‘Karın çığa dönmesi gibi insanoğluna ihtiyarlık ç

Hastahanedeki hasta ve yakınlarının hemen tamamı Afganlıydı. İsmail, Hanif’i aramıştı.

Peşaver 5-7 Aralık 2005 ‘Emini sen büyük adamsın!

Vakit geç oluyordu. Taş pazarına gidecektik. Recep ve Halit acil alışveriş yapıp geri dönecekti...

Keşmir – 29 Kasım 2005 Peşaver’e yolculuk

Geriye 300 battaniye vereceğimiz kalmıştı. Depoya gelen battaniyelerden 180’ini yükleyip götürdük...

Keşmir – 27 Kasım 2005

Çadırların dikiş yerlerinden su damlamaya başladı. Battaniyenin baş tarafı sırıl sıklam olmuştu...

Keşmir – 26 Kasım 2005

Sabah namazında hava daha soğuktu. Namazı kılıp yataktaki sıcaklığımızın içine yeniden gömüldük...

Keşmir – 25 Kasım 2005

Pakistan elektrik kurumu elemanları geldi. Huzeyfe’nin yerleştirdiği ana panodan kampa yeni hat çekmeye başladılar...

Keşmir – 10 Kasım 2005

Akşam saat 19, İstanbul-Karaçi uçağı için havaalanındayız...

Afganistan’daki son seçimler üzerine...

Afganistan’ın işgal gücü, seçimlerde hile olduğunu ısbatladı ve seçimler ikinci tura kaldı. Bu seçimlerde de hile var diye yazmadım.

Amerika Afganistan’da gerçekten savaşıyor mu?

Hayır, ABD Afganistan’da bir kurnazlık oyunu sergiliyor. Evet, çatışmalar var, kayıplar var...

Merkel’in Dışa Vurduğu İsrail Baklası

Alman ve İsrail kabinesi ikinci ortak toplantısını Berlin'de yaptı. Birincisini Kudüs'te yapmıştı...

Werden die Bomben die in Kabul explodieren Merkel

So wie ich daran glaube, dass der Angriff auf die Twintowers am 11. September 2001...

Kabil’de patlayan bombalar Merkel’i kurtaracak mı?

11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inandığım gibi...

Swat Tahrik-i Taliban'ı ve Pakistan'ın Durand Hatt

2006 'nın Kasım ayında Kabil'deydim...

Pakistana Sahip Çıkalım

ABD-Ingiliz Orta Şark Kumpanyası bütün dünyayı parmağına taktı oynatıyor...

Çanakkale Onurlu Bir Bitişin Savaşı

Çanakkale savaşı, sonradan ortaya çıkan sonucuyla Osmanlı devletinin bittiği savaştır.

YENİ TOM AMCA: Barack Hüseyin Obama

İktidardasın Tom Amca. ABD başkanlığın kutlu olsun.

Sözünde duran bir yiğit daha Rabbine döndü.

Bir garip ölmüş diyeler. Üç günden sonra duyalar...

Siyonist israil Devletinin Gerçeğini Kavramak

19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Thedor HERZL, Sultan Abdülhamid'in huzurundadır.

İsrail döktüğü kadar kan ödeyecek, ektiği kadar ki

1979'un 27 Aralık gecesi SSCB'nin kızıl ordusu, Afganistan'a girmişti. Görkemli, techizatlı, dünyayı korkudan titreten kızılordu ...

Mekke ve Kabeye Sahip Çıkalım

Doğudan, batıdan, kuzeyden güneyden her renkten , her dilden , her ırktan Müminlerin aşkla, vecdle...

Türkiye’de Ramazan Notları

Bütün kürreyi arzda yaşayan Müslümanları bugün heyecan dalgası sarmış durumda.

Gürcistan’da Nataşa sahne aldı

GÜRCİSTAN: 69.700 km. kare yüzölçüme, beş milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin...

Demir Döğenlerin Meydanından İki Demirci

Yılmaz ÖZTUNA: “Türkiye Gazetesi” nasıl bir gazete? sorusunun cevabını vermek çok zordur...

Şu Çılgın Türkler

Ankara kökenli bir kitap “Şu Çılgın Türkler”.

Güzel adam Erdem Bayazıt

Yedi güzel adamın dalından bir yaprak daha düştü toprağa

Pakistan’da Oynanan Oyun

Bu yazıyı tasarlarken Pakistan’ın başında dolaşan sosyal ve siyasal desiseleri düşününce PAK-İSTAN hayalini kuran...

Misyonerlerin Kandahar Gösterisi

19 Temmuzda 23 Güney Koreli Güney Afganistan'da, Taliban tarafından tutuklanmıştı.

Mine, Time’a Kapak Olunca

Time dergisi başörtülü İHH gönüllüsü Mine KARAKAŞ'ın resmini kapağına basarak "Türkiye'nin ikilemi" başlığıyla vermiş.

Kabil’den Celalabad’a Afganistan

Kabil’e kar inmemiş fakat soğuk inmiş, yağan yağmurdan her taraf çamur içinde.

İsmail Kahraman, İslamcılık ve MTTB

16 Aralık 2006’da MTTB’nin (Milli Türk Talebe Birliği) kuruluşunun yeniden ilan edildiğini gazetelerden okuduk. CHP’li Yüksel Çengel, 46. dönem MTTB Genel Başkanı. Milliyetçi Rasim Cinisli 47. dönem MTTB Genel Başkanı. İsmail Kahraman 48. dönem genel...

Şeytan Üçgeni

Bugün Terörizmin tarifi ABD’nin keyfine ve uzmanlık alanına bırakıldı.

Orada bir yer var dağlar başında - KEŞMİR -3-

Yeni gün için programimizi yapmistik...

Orada bir yer var dağlar başında - KEŞMİR -2-

Sabah namazini kildik, yeni gün için bize gösterilen çadirda istirahate çekildik...

Orada bir yer var dağlar başında - KEŞMİR -1-

AZAD Keşmir, Jammu ve Makbuza Keşmir denilen 222,236 km2 lik yüzölçüme sahip...

ABD Kaybetti; Insanliga Kaybettirdi

ABD günden güne kaybeden bir ülke. ABD´ye duyulan nefretin ölcüsü yoktur.

Türkmenbaşı'nın ardından

21 Aralk perşembe sabahı haberlerinde; hazar denizinin doğu yakasına düşen bir batı Orta Asya devleti olan Türkmenistan Devlet baskani ya da Türkmenistan Diktatörü S.Murat Türkmenbaşının öldüğü haberini duydum

Cihaddan Sonra

Bir önceki gece paralı askerlerle çatışmadan dönmüştük. Kaybettiğimiz grubu bulabilmek için yorgunluğun üstüne ...

Kabil’de patlayan bombalar Merkel’i kurtaracak mı?

11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inan...

ABD’nin İşgal Mantığı

Müslümanlarin kendi hayatlarini iyilestirici her türlü isteklerinde elde ettikleri her türlü basarinin karsisina ezici ve yikici bir biçimde dikildigini görüyoruz.

Afganistan’ı unuttuk mu?

Az tirajlı bir gazetede küçük bir iç sayfa haberine göre Afganistan’ın güneyinde...

Ziyaretçi Defteri
Yükleniyor
Yükleniyor...