Gece saat 03:30’da uyandım. Ezan okunuyordu. Namazı kıldım, uyuyamıyorum. Düşünüyorum. Dr. Rabbaniyle Kabil’e gitmek ve sadece yetkililerle konuşmak bana hiç de orijinal gelmiyor. Aslında bu benimki ele geçmez fırsat fakat, görüşmeler, siyasi davranışları. Gözümün içine baka baka söylenenler bana yorgunluk veriyor. En iyisi İsmail’le Celalabad’a gidip eski dostları ve Taliban’ın uygulamasını, yolda gelip gidenleri görüp geri dönmek.
Saat 6 oldu. İsmail’den ses yok. Zorla da olsa uyumaya çalıştım. Saat 7’de uyandım. İsmail’den yine ses yok. Saat 08:30’da çayla geldi. Hanımı rahatsız olmuş onu doktora götürecekmiş. Celalabad işi yarım kaldı. Ben de şehid Abdulhamid’in kardeşlerinin dükkanına gideyim dedim. Ve çıktım. Aşnagari tarafında yolu polis kapatmıştı.
Kalenin önünde bir grubun gösterisi vardı. Bir süre onları seyrettim. Sayıları azdı. Kırmızı bayrakları vardı. Dertlerinin ne olduğunu öğrenemedim. Nişterabad’a gittim. Otobüse binmeden önce bir meyva sucuya oturdum. İki bardak şeker kamışı suyu içtim. Gideceğim yere açık kamyonetler çalışıyormuş. Kamyonetin içi dışı doldu. Ben de üstüne çıkıp oturdum. Muavin delikanlı zor tutunuyordu. Onu koltuk altından tuttum. O da koluma yapıştı. Para toplarken kendini benim tutuşuma bırakıyordu.
Dükkana vardım. Ahmet de Hayatabad’a gitmiş. Öğle namazında camiye gittik. Oto ve traktör tamircileri mıntıkası. Cemaatle namazı kıldık. Sonra bir genç Peştunca Fıkıh okumaya başladı. Çocukların da (çıraklar) bulunduğu 25 kişilik bir cemaat kaldı. Ders dinliyorlar. Kimilerinin üstleri tamirci kirliliği taşıyor. Pakistan’ın kiri, pası, gürültüsü bir anda yok oluyor, sıcaklık duyuyorum. Biraz önce birlikte namaz kıldığım, şimdi ders dinleyen bu insanları seviyorum. İkindi namazına geldiğimde namaz kıldıran gencin çocuk ve büyüklerin de bulunduğu kalabalık bir gruba Kur’an okuttuğunu görüyorum.
Dükkanın işleri iyi görünüyor. Özellikle sebze satışı iyi ve buna seviniyorum. Ahmet gelmedi ve saat 6’da ayrıldım. Yoldan birşeyler alarak akşam ezanı okunurken eve ulaştım. İsmail’in doktor işi olmamış.
Son aldığım haber; Kuzey Afganistan’dakilerin cünbüş cemiyet, Hikmetyar, Şialar, İsmaililer, ve Ahmed Geylani’nin adamları yeni bir birlik kurmuşlar.
2 Haziran 1997: İsmail’le pazara gittik. Sabun, elektronik cihazlar ve kullanılmış silah satılan bir pazar. Buradan sonrası kabile bölgesine giriyor. Taciklerin evinde dört Türk birkaç gün misafir olmuş. Polis onlar için eve gelmiş. Evdeki Taciklerden birini de götürmüşler. Evde üç Tacik muhacir ailesi kalıyormuş ve kadınlar ağlıyorlarmış. Biz oradayken sivil polisler götürdüklerini geri getirdiler. Öğleden sonra Sadır-Pazar’a Şir Beççe’nin yanına gittim. Sütlü çay geldi, içtik. Cihad Günlüğü’nü verdim. Adı ve diğerlerinin adının geçtiği yerleri gösterdim, çok sevindi. Şir Beççe, Taliban’ı çok övüyor. ‘Eski mücahidler hırsızlığa başlamışlardı’ diyor. Sonra onlardan ayrıldım.
İsmail’le birlikte Dr. Rabbani’nin evine gittik. Kağıtları yarın alacakmış. ‘Geç kalmazsak, yarın geç olursa öbür güne kalırız.’ dedi. Yarın 10:30’da olabilir dedi ve çıktık.
Ve tekrar 3 Haziran 1997: İsmail sabah Celalabad’a gidecekti. Afganistan’ı mutlaka görmeliyim. Ve bir günde gidip geleceği için onunla gitmeye karar verdim.
4 Haziran 1997: Sabah kahvaltısını yaptık. İsmail’den yelek istedim. Damatlık, fakat kullanılmaktan solmuş yeleğini verdi. Bir de Afgan ‘Pato’su istedim. Evden çıktık. Torhan’a giden Toyota minibüse bindik. Kabile bölgesinden Afganistan tarafına giden yabancıların polisten özel izin alması, özel arabayla ve de polis nezaretinde gitmesi gerekiyormuş. Bu seromoniden dolayı, Afganistan üzerinden gitmek zorlaşıyor. Polis kontrolleri vs. Kandikotel Hayber geçidi ve yabancısı olmadığım Torhan. Sakallarımı tarayıp kabarttım. Patoyu omuzuma attım. Sınır kapısı arı kovanı gibi, eşyası olmayanlar geniş kapıdan tabir yerindeyse han kapısı gibi gidip geliyorlar. Eşyaları olanlar dar bir yerden geçiyor ve Pakistan polisleri ellerindeki çubuklarla, sırtında yük olanların kimisine eşeğe vurur gibi vuruyorlar. Kalabalığın içine karışıp Afganistan tarafına geçtim. Şimdi Taliban’ın bölgesindeydim ve Taliban arıyordum. Kimse yok!
Ve ilk işim Fuat’ın kabrine gitmek ve bütün şehidlere selam vermek oluyor. Abdullah Harun yazısının yanına bir de taşla ‘Fuat’ yazıyorum. Mezarın başında bir süre oturdum. Kopardığım kırmızı çiçekleri kabrin üzerine koydum. Ve onunla vedalaşıp diğer şehid kabirlerinin arasında dolaştım.
Celalabad arabasına bindim. Şehre gelince para bozanlara Star’ı sordum. Tanıyan yok. Emanullah’ın dükkanını buldum. Yeğeni vardı. Bir saat önce Çapliyar’a gitmiş, yarın sabah dönecekmiş. Yeğen, Taliban’dan çok memnun değil. Eski mücahidlerden kötü bahsettiklerini, halbuki onların cihad yaptığını, kötü olmadıklarını, Taliban’ınsa cihadda olmadığını söylüyor. Kalktık. Yan dükkandaki bir genç tanıdıktı. Evet onu üç gece önce Dr. Rabbani’nin evinde görmüştüm. Selamlaştık, tokalaştık. O dükkandaki bir adam Çapliyar’a gideceğini, istersem onunla birlikte gidebileceğimi söyledi. İbrahim’i aramaya çıktık. Bir dükkan gösterdiler ‘Kari İbrahim’. Bizimki Kari değildi. Yan dükkandaki bir genç ‘Bir İbrahim de şu ilerde var.’ dedi. Önce sorduğumuz dükkanın iki yan komşusu. İçeri girdim. Sormama gerek yok. İşte İbrahim tezgahta oturuyor. Tam onbeş sene geçti aradan. Ben onu tanıdım ve dik dik bakıyorum. Bu inatçı bakışa o da takıldı. Ve tanıdı. Sarıldık. İsmail işlerini halletmek için izin istedi ve gitti. Ben oturdum. Önce yemek söylediler. Sonra yeşil çay ve bir süre muhabbet. İbrahim’le namaza çıktık.
‘Şehid Emir Habibullah Mescidi’. 1872 doğumlu Habibullah Han, babası Emir Abdurrahman’ın 1901 yılında öldürülmesi üzerine Afganistan tahtına çıkmış, 1919 yılında öldürülmesi üzerine yerine oğlu Emanullah Han tahta geçmişti. Habibullah Han’ı oğlu Emanullah’ın öldürttüğü de söylenir.
Namazı kalabalık bir cemaatle kıldık. Mescid’in giriş kısmında ‘Şehid Emir Habibullah’ yazısı ve mermere kazınmış Afgan kraliyet arması vardı. Sol geride ‘Gazi Emanullah Han’ yazısı ve kabri. 1896-1960, kraliyet 1919-1928. Emanullah Beşçei Suka olayı üzerine Afganistan’dan kaçmıştı. Onun gerisinde Emanullah’ın eşinin kabri, 1891-1968.
Camiden sonra turlamaya başlıyoruz. Bakımsız fakat halen canlılığını koruyan büyük bir parktan geçiyoruz. Karanfiller kurumaya başlamış. ‘Burası çok güzel bir bahçeydi, parktı. Bakımsızlık onu bu hale getirdi. Şu kuruyan güllere bak! Kuruyan gençlerimiz gibi. İşte Afganistan da böyle oldu’.
Nehre doğru yürüyoruz, hava çok sıcak olduğu için geri döndük. ‘Taliban’dan önce gündüz dahi bu parka böyle gelemezdik. Burada dahi soyuyorlardı. Her taraf hırsız ve yol kesici olmuştu. Şimdi yola para koysan kimse almıyor. Çünkü korkuyorlar. Komutanların iyileri, mücahidlerin iyileri hep şehid oldu. Geri kalanlar veya yeni yetmeler kibirli ve hırsız oldular. Talebelerden önce mıntıkalarda emniyet yoktu. Şimdiyse emniyet geldi ve halk memnun’.
Tahran’ın Güney Otobüs terminaline gideceğim.
Aradan otuz sene geçmişti; onu unutmamıştım. Kaybolup gitmişti.
Gürcistan: 69 bin 700 km kare yüzölçümüne ve 5 milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin,...
Evet, İran devrimiyle hızlanan bir süreç var.
Sonradan kendisi de bir alçağın en az on kurşununa hedef olan Hayati ÜSTÜN, İstanbul'dan telefon ediyor.
İhtiyar delikanlı: Yaşlanan bedenine karşın, yaşlanmayan gözlerinden yiğitlik kıvılcımları saçan Ferman ağabey
Hep zaafiyet içinde yüzmeyi nasip ediyor.
Gecikiyor dostların kalbine.....
Akşam namazından sonra beş araçla programın yapılacağı Kumanova'nın banliyösündeki Likova'ya doğru yola çıktık.
Makedon hükümeti, batıdaki dağın ucuna 70 metre yüksekliğinde bir haç dikmiş.
Makedonyalı Müslümanlar 2005 yılını bitirirken Osmanlı ulemasının son temsilcisi İdris İdrisi Hoca Efendiyi kaybetti.
Reyyan'la beraber otobüsle Recklinghausen'e gittik. Oradan 11'de ICE'ye bindik.
Akşam Ahmet gelip aldı. Sonra eşi, oğlu Musab ve kızı Halenur'u da alıp Bochum'a gittik.
Akşam Ahmet gelip aldı, ailece ona başsağlığına gittik. Yan komşu Karslı inşaatçı da geldi. Sivas iki yıllık mezunuymuş.
Saat 12'de Musab geldi. Emine hanım Bilefeld'e gidecekmiş. 'Almaya gelmesinler, seni giderken biz bırakalım.' dedim.
Faik'in börekçi dükkanı varmış, oraya gidiyoruz. Hüsameddin'e telefon ettik. Bir saat önce eve gelmiş.
Priştina, 200 bin nufuslu bir şehir. Onüç cami var. İmam-Hatib okulu, İlahiyat Fakültesi dört senedir eğitim hizmeti veriyor.
Gayrimüslimlerin anlattığına karşılık üzerine gitmeliyiz. Teknolojinin ve iletişimin hızlandığı bu zamanda bu fırsatları iyi değerlendirip
İçerdeki bilgisayarlar okulun, orada yer olmadığı için burada duruyor.
Cahiliye dönemi ittifakları, zalim de olsa, mazlum da olsa, saldırgan da olsa, saldırıya uğrayan da olsa
Taklit, 'öteki'ni kalıp yargılarla anlamanın bir biçimidir. Taklit, sömürgeci iktidarın ve bilginin anlaşılması en zor
Bizler bugün bu salonda bir kader buluşmasında biraradayız.
İsrail'in ve dünya siyonizminin desteği ortadayken İslam dünyasının ilgisi sadece toplantılar, tel'inler bazında kalmamalı.
Siyonistlerin göz yumulan bir biçimde bazan Lübnan'a, bazan Gazze'ye saldırısının şaşırtmaca bir amacı vardır...
Berlin'e doğru hızla giden taksinin camına başımı dayamış, engin yeşillikleri seyrederken kendime sorduğum bir soru
Heredot'tan Pliny'e, Aziz Augustine'den Kolomb'a, açıkçası bütün Avrupa'dan bugünkü ABD'ye kadar...
Bugün burada kitaplardan derlenen bilgiler aktarılmayacak.
Bir dizgici anısı dinlemiştim. Daha çok okumak için bir yayınevine giriyor, okuyor, okuyor.
Arazideki ekiplerin hepsini topladık. Gori köyünden dağlara doğru giden yol üzerine, dükkanların alt tarafına üç çadır kuruldu.
Hareket: Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim. Vücutu oynatma, kıpırdatma veya kımıldatma.
Dünyada başka yerlere yerleştirilen milyonlarca mülteci varken Filistinlilerin bunu anlamayıp...
19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Theodor Herzl, Sultan Abdulhamid Han'ın huzurundadır.
Otelin lobisi aynı zamanda lokanta ve çayhaneydi. Pakistanlı önce tek kişilik odasını tuttu.
Yemek yer misin, Muhammed? - Hayır, ağabey. Zahedan'a ne zaman varırız?....
Tahran'ın Güney Otobüs Terminaline gideceğim. Meydan-ı İmam Humeyni'yi batı yönünden Tophane tarafına koşar adım geçtim.
İran devrim kitabını iyi okursak, iki şey dağ gibi dikilir karşımıza:
Yirminci yüzyıl itibariyle petrol ve doğalgaz zengini bir ülke...
Peygamberler hata yapınca uyarılmışlardı. İnsanlar ise emredildikleri ve nehyedildiklerini bilirlerse...
Kararını vermişti, gidecekti. Önce İsmail'in evine gidip taziye ziyareti yapacaktı. Yapabilecek miydi?
Afganistan halkının İslam'a bağlılığı ve İslami endişeleri tartışma kabul etmez bir gerçek.
İslam yaşadığımız zamanda dünyanın en faal gücüdür. Yirminci yy.ın zarları Müslümanlar üzerine atıldı.
Biz bu akşam burada hayatlarını, insanlık tarihi boyunca bir kere yaşanan insan hayatını Allah...
İHH, Afganistan'da yıllardır faaliyetini sürdürüyor. Bu seneki Kurbanda bir ekip daha ilave edildi
1552, Rus Çarı zalim İvan'ın Kazan Hanlığını yakıp yıktığı tarihtir. Bu günün anısına da Kızıl Meydan'daki St. ...
Bir kenara oturup ekmek yanına birer meyve suyu içtik. Sonra 83 numara geldi.
Yol eski toz ve topraklı yol değil. Yeni yapılmış ve çok güzel asfaltlanmış...
Ha bugün ha yarın derken yine tası tarağı topladım. Dadaş Seyahat niçin bir kalır.
Dr. Rabbaniyle vedalaştık. ‘Yarın akşam buraya gel seni gönderelim. Kabil’in son durumunu mutlaka görmelisin...
24 Mayıs 1995, saat 15:10’da Afganistan Cumhurbaşkanı Prof. Burhaneddin Rabbani ile görüşmeye alındım
Celalabad’a döndük. Emanullah geldi. Marufların Peşaver’de olduğunu ve görüştüğünü söyledi.
Kabil’i seyrediyorum. İşte merkezi şehir önümde uzanıyor. Bütün güzelliğiyle demeli miyim bilmiyorum.
1991 yılında Sovyetler dağılınca bütün bağlı cumhuriyetler bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Bundan sonrası için ne düşünüyorsunuz?
Cümbüş’te üç kuvvet vardı: 1- Cihadiler; dışarıyla alakası yok. 2- Pehlivanlar; (milisler) eski Necib’in...
Pazar; Erzurum garajı eski yerine yeniden yapılmış. Selami’yi tekrar aradım. Necmeddin’le geldiler.
Gece saat 03:30’da uyandım. Ezan okunuyordu. Namazı kıldım, uyuyamıyorum.
İstanbul’dan karayoluyla yola çıktığınızda, dört bin üç yüz km. sonra çöllerle kaplı Belucistan’a ulaşırsınız...
İran’ın güneydoğusuna, Afganistan’ın güneybatısına ve Pakistan’ın batısına düşen, 2,5 milyonu İran’da...
Gönlümde bir kıymet dairem var. Bunu açıklamalı mıydım? Evet bunu açıklamalıyım ki, anlatacağım anlamlansın diyorum...
Bırak git meydanları,Vur beni!
Saat 12’de İHH’dan minibüsle havaalanına çıktık. Üsküp’e Yakup Hoca’nın vefatı için taziyeye gideceğiz.
Kampa döndüğümüzde saat iki olmuştu. Halit, ‘Mecir bekliyor, taziyeye geç kalıyormuşuz’.
Taksiciler yapıştı. Hayır dedim. Biri inat etti. Araba gelecek desem de aldırmıyordu.
İkindide camiye gittik. Çıkışta Muallimin müdürlüğünü yaptığı okulu gezdim. Beşyüz öğrencileri varmış.
Hastahanedeki hasta ve yakınlarının hemen tamamı Afganlıydı. İsmail, Hanif’i aramıştı.
Vakit geç oluyordu. Taş pazarına gidecektik. Recep ve Halit acil alışveriş yapıp geri dönecekti...
Geriye 300 battaniye vereceğimiz kalmıştı. Depoya gelen battaniyelerden 180’ini yükleyip götürdük...
Çadırların dikiş yerlerinden su damlamaya başladı. Battaniyenin baş tarafı sırıl sıklam olmuştu...
Sabah namazında hava daha soğuktu. Namazı kılıp yataktaki sıcaklığımızın içine yeniden gömüldük...
Pakistan elektrik kurumu elemanları geldi. Huzeyfe’nin yerleştirdiği ana panodan kampa yeni hat çekmeye başladılar...
Akşam saat 19, İstanbul-Karaçi uçağı için havaalanındayız...
Afganistan’ın işgal gücü, seçimlerde hile olduğunu ısbatladı ve seçimler ikinci tura kaldı. Bu seçimlerde de hile var diye yazmadım.
Hayır, ABD Afganistan’da bir kurnazlık oyunu sergiliyor. Evet, çatışmalar var, kayıplar var...
Alman ve İsrail kabinesi ikinci ortak toplantısını Berlin'de yaptı. Birincisini Kudüs'te yapmıştı...
So wie ich daran glaube, dass der Angriff auf die Twintowers am 11. September 2001...
11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inandığım gibi...
2006 'nın Kasım ayında Kabil'deydim...
ABD-Ingiliz Orta Şark Kumpanyası bütün dünyayı parmağına taktı oynatıyor...
Çanakkale savaşı, sonradan ortaya çıkan sonucuyla Osmanlı devletinin bittiği savaştır.
İktidardasın Tom Amca. ABD başkanlığın kutlu olsun.
Bir garip ölmüş diyeler. Üç günden sonra duyalar...
19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Thedor HERZL, Sultan Abdülhamid'in huzurundadır.
1979'un 27 Aralık gecesi SSCB'nin kızıl ordusu, Afganistan'a girmişti. Görkemli, techizatlı, dünyayı korkudan titreten kızılordu ...
Doğudan, batıdan, kuzeyden güneyden her renkten , her dilden , her ırktan Müminlerin aşkla, vecdle...
Bütün kürreyi arzda yaşayan Müslümanları bugün heyecan dalgası sarmış durumda.
GÜRCİSTAN: 69.700 km. kare yüzölçüme, beş milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin...
Yılmaz ÖZTUNA: “Türkiye Gazetesi” nasıl bir gazete? sorusunun cevabını vermek çok zordur...
Ankara kökenli bir kitap “Şu Çılgın Türkler”.
Yedi güzel adamın dalından bir yaprak daha düştü toprağa
Bu yazıyı tasarlarken Pakistan’ın başında dolaşan sosyal ve siyasal desiseleri düşününce PAK-İSTAN hayalini kuran...
19 Temmuzda 23 Güney Koreli Güney Afganistan'da, Taliban tarafından tutuklanmıştı.
Time dergisi başörtülü İHH gönüllüsü Mine KARAKAŞ'ın resmini kapağına basarak "Türkiye'nin ikilemi" başlığıyla vermiş.
Kabil’e kar inmemiş fakat soğuk inmiş, yağan yağmurdan her taraf çamur içinde.
16 Aralık 2006’da MTTB’nin (Milli Türk Talebe Birliği) kuruluşunun yeniden ilan edildiğini gazetelerden okuduk. CHP’li Yüksel Çengel, 46. dönem MTTB Genel Başkanı. Milliyetçi Rasim Cinisli 47. dönem MTTB Genel Başkanı. İsmail Kahraman 48. dönem genel...
Bugün Terörizmin tarifi ABD’nin keyfine ve uzmanlık alanına bırakıldı.
Yeni gün için programimizi yapmistik...
Sabah namazini kildik, yeni gün için bize gösterilen çadirda istirahate çekildik...
AZAD Keşmir, Jammu ve Makbuza Keşmir denilen 222,236 km2 lik yüzölçüme sahip...
ABD günden güne kaybeden bir ülke. ABD´ye duyulan nefretin ölcüsü yoktur.
21 Aralk perşembe sabahı haberlerinde; hazar denizinin doğu yakasına düşen bir batı Orta Asya devleti olan Türkmenistan Devlet baskani ya da Türkmenistan Diktatörü S.Murat Türkmenbaşının öldüğü haberini duydum
Bir önceki gece paralı askerlerle çatışmadan dönmüştük. Kaybettiğimiz grubu bulabilmek için yorgunluğun üstüne ...
11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inan...
Müslümanlarin kendi hayatlarini iyilestirici her türlü isteklerinde elde ettikleri her türlü basarinin karsisina ezici ve yikici bir biçimde dikildigini görüyoruz.
Az tirajlı bir gazetede küçük bir iç sayfa haberine göre Afganistan’ın güneyinde...