Taksiciler yapıştı. Hayır dedim. Biri inat etti. Araba gelecek desem de aldırmıyordu. Nerelisin, Türk, Türkmen, Zelzele? Zelzele sihirli kelimeydi. Adam uzaklaştı. Recep geldi. İHH’ya gittik. Savar Foods’un sahibi Muhammed Nadeem yemeğe bekliyordu. Saat 20:00’de gittik. Güzel bir lokantaydı. Mükemmel bir sofra hazırlamışlardı.
Hindistan göçmeni Abdulkerim de vardı. Keşmir mücadelesi üzerine epey konuştuk. Ortak kanaatimiz zordu, mümkün değildi. Mücadelenin uykuya dalmaması önemliydi. Eski muhacir kamplarını sordum, duruyordu. Saat 12:00’de kalktık eve gittik. Saat 02:00’ye kadar çantalarımı düzelttim, her şey hazırdı.
Sabah namazıyla çıktık. İHH’da kahvaltı yaptık. İş bölümü yapıldı. Recep, Yaşar, Oğuzhan ve ben Şifa hastahanesine gittik. Mutayibin elemanları bize orayı ve bazı uygulamaları gösterecekti. Hastahane müdürü ortak çalışalım teklifinde bulundu. Geri döndük. Halit'le Faysal’ı da alıp mescide gittik. Oradan Ali’nin sürdüğü araçla çarşıya gidip biraz daha para bozdurdum. Okul için defter, kalem vs. parası. Artan bir miktar parayı öğrenci çocuklara harçlık olarak dağıttım ve Abdulkerim’e de muhacirler için 1500 Dolar bıraktım.
Akşam Karaçi için havaalanına geldik. İçinde hediyeliklerin, pantolon, ayakkabı ve İHH formaları olan çantamı alanda kaybettim. Karaçi’den İtalyan ve Bosnalıların kalabalık bir ekibi de İstanbul’a geliyordu.
Mecir Seyb haber göndermiş, düğün var. Hepiniz düğüne davetlisiniz. Sonra kızın babası geldi. Yakub. Onu tanıyoruz. Gençlerle dağa yürüyüşümüzde rehberlik edenlerden. ‘Kızımın düğünü var, sizleri davet ediyorum.’
Paki gömleğimi giydim. Bu defaki damadın sadıcı da vardı. Okul çadırında oturuyorlardı. Onun yakasına da para taktım. Sonra gelin kızın çadırına gittik. Türkiye’den gönderilmiş olan yüzük ve küpelerle 3000 Rupi takdim ettim. Okul çadırına tekrar döndüm. Yeni gelen keçiyi kestik. Çadıra girdik. Yemek ikram olacaktı. Nikah kıyılacaktı. Mecir yemekten önce nikaha karşı çıktı. Yandaki Rahmet Kampından gelen Kari namazdan sonra tekrar gelmek üzere gitti.
Ben de kendi çadırımıza döndüm. Arkadaşları yeniden topladım. Namazdan sonra tekrar okul çadırına döndük. Molla da geldi. O sırada kamp maskotumuz Çaça (amca) geldi. Oturanların yemek vaziyeti alması söylenmişti. Çaça elindeki İHH bayrağını sallayarak millete bozuk attı. Millet yemek düzeni aldı. Pilav gelince misafirler ellerini daldırmaya başladı. Belimdeki kaşığı çıkardım.
Öğleden sonra, kampa çamaşır makinası, okula elektrikli süpürge almak için araçlardan biriyle çıktık. Yaşar, Davut, Halit’le beraberdik. O sırada rıkşeye binmiş Mustafa ve İhsan geldi bizi geçti. Yolumuz Medine Pazarıydı. Bir gün önce bir dükkandan bazı fiyatlar almıştık. Şimdi pazarın içine girdik. Birinci dükkandan elektrikli süpürge aldık. 2500 Rupi verdim. Başka bir dükkandan tanesi 5200 Rupiye Paki malı 6 çamaşır makinasına anlaştık. Bunlardan birini biz kullanacaktık. Diğer beşiniyse kampta çadır öbeklerinin başına ortak kullanım için koyacaktık. Bunların ödemesini de yaptım. Aracı çağırdık. Çarşıya girerken karşıdan gelen araçtan dolayı epey bir sorun yaşadık. Bir çift ayakkabı aldım, eşime ve iki kızıma elbiselik kumaş aldım. Aracı çarşıdan çıkarırken de epey sorun yaşadık.
Çok kirlenmiş olan montumu çıkarıp yıkadım. Açılışını yaptığımız banyonun yolunu tuttum. Deniz Feneri’nden Mehmet’le Galip çayımızı içmeye geldi.
02.12.2005
Ekmek fabrikasından ekmek almamıştık. Hamza yakında yeni açılan bir ekmek fırınından normal ekmekle beraber, yağlı katmer alıp geliyordu. Çay suyunu koydum. Kamp defterini yazıyordum. Elinde bir tepsiyle kapıda genç bir kız belirdi. Sütlü çay ve kızarmış ekmek vardı. Bir an kapıda durdu, buyur dedim. Bir şeyler söyledi, anlamadım. Naim dedi. Naim’e seslendim. Kız tepsiyi bırakıp gitti. Naim geldi. ‘Naim! Bunu karşı çadırdan bir kız sana getirdi. Hamza’ya yemek, sana kahvaltı. Yakında yeni düğünler yapacağız herhalde’. Naim güldü. ‘O bana ağabey diyor’. Gelenleri iştahla yemeye başlamıştı.
Aşağı bölüme yeni banya ve tuvalet inşaatı başlamıştı. Oxfom’dan sonra belediyenin tankeri de su getirmeye başladı. Böylece ana depo tam dolacaktı. Kampın ortasındaki çok çeşmeli su dağıtım yerinin altına beton attırdık. Seramiğini döşettik.
Kamp bekçimiz dün tabancasını emanet etmişti, bugün de ortalıkta görünmedi. Nurani cemaatinden bir genç geldi. Cuma için bizi bekliyordu. Davut ve Halit’le Vahid’in arabasına binerek yola çıktık. Hoca telefon etti. Bizi bekliyormuş. Namaza biz ulaşınca başlayacakmış. Köprüden sonra sola döndük, Muzafferabad’ın yamaçlarından birine. Yukarı doğru araçla tırmanmaya başladık. Dağdan aşağı doğru akıp gelen bir derecikten kadın ve kızlar su kaplarını dolduruyordu. Burada araçtan indik, yıkıntılar arasında yürümeye başladık. Ezan okunuyordu, camiye vardık.
İmam minberde hutbe okuyordu, öne gelmem için yer işareti yaptı. Mihrabta yer yer yarıklar oluşmuş, dışarısı görünüyordu. Kıblenin sol tarafındaki duvarın yarısı yıkılmıştı. Benim verdiğim parayla burayı örten bir tente almışlar.
Namazdan sonra mikrofonun başına üçü çocuk beş kişi geçerek naat okumaya başladı. Önce imamla daha sonra da cemaatla musafaha yaptık. Cami idare başkanı Muhammed İkbal, başkan yardımcısı Kamuran Abbasi, Abbasi soyundan bir seyitmiş. İmam Kari Sadık Kasımi. Caminin girişindeki küçük çadırın içinde rahle önünde uzun bir tahta rahle daha var, yerin yarısı halı serili. Kari Sadık burada her gün 150 çocuk okutuyormuş.
- Bu çadırda mı okutuyorsun?
- Çocuklar dışarda oturuyor.
Camiyi adımla ölçüyorum. Ondörde ondört. Caminin kıble tarafında 16 metre uzunluğunda boş bir arsa var.
- Burası kimin?
- Sahibi zelzelede yaralandı, Ravalpindi’de hastahanede yatıyor.
- Burasını camiye satar mı?
- Sorarız.
- Türkiye’de mühendis arkadaşların cami, okul yapmak gibi düşünceleri var. Projesini de orada hazırlayacaklar. Yer sahibiyle konuşun, burayı satarsa parasını vereyim. Cami için satın alalım. Cami sözü yüzde yüz değil. Yapabilirsek bizim stilimiz kubbeli olacak. Osmanlı medeniyetinin İslam sanatına kattığı bir biçim. O biçime uygun yapmak isteriz.
Adamların gözleri parladı.
- Öyle olursa daha çok makbul olur.
- Camiyi yapamayacak olursak, aldığımız yer camiye vakıf olsun.
Ve cami cemaatiyle vedalaşarak ayrıldık. Mahalle sırtını Muzafferabad’ın kuzeydoğusuna vermişti. Güneybatı tarafı Muzafferabad’a bakıyordu. Yıkıntılar arasında yürüyerek aracın yanına indik. Mahalle sakinleri ev bahçelerine, çöken beton çatılarının üstüne çadırlar kurmuşlar. Arabaya bindik.
Ekmek fabrikasına uğrayıp günlük ekmeğimizi alalım. Başusta Cengiz, Pakistanlı elemanların başındaydı.
- Selamunaleykum!
- Aleykumselam!
- Kolay gelsin Cengiz usta, nasıl gidiyor?
- Ustaları yetiştiriyoruz.
Cengiz usta İstanbul Halk Ekmek Kartal fabrikası ustalarındandı. Yıkılan bu devlet binasında fırın ünitesini kuracak biçimde yer seçerek gerekli yıkıntı temizliğini, tamirat ve tadilat işlerini yaparak ekmek fırınını kurmuşlar. Keşmirli elemanlar istihdam etmişler. Onları yetiştirerek, ücretleri Türkiye’den ödenmek kaydıyla bu elemanlar buranın sürekli ustaları olacakmış. Girişte Keşmir polisi nöbet tutuyordu. Çocuk ağırlıklı depremzedeler ekmek kuyruğundaydı.
‘Bugün 35 ekmek alacağız’. Toplu verilenleri kaydediyorlardı. Binanın bir bölümünde de Pak-Türk derneğinin yemekhanesi vardı.
Karaçi - Muzafferabad - Aralık 2005
Tahran’ın Güney Otobüs terminaline gideceğim.
Aradan otuz sene geçmişti; onu unutmamıştım. Kaybolup gitmişti.
Gürcistan: 69 bin 700 km kare yüzölçümüne ve 5 milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin,...
Evet, İran devrimiyle hızlanan bir süreç var.
Sonradan kendisi de bir alçağın en az on kurşununa hedef olan Hayati ÜSTÜN, İstanbul'dan telefon ediyor.
İhtiyar delikanlı: Yaşlanan bedenine karşın, yaşlanmayan gözlerinden yiğitlik kıvılcımları saçan Ferman ağabey
Hep zaafiyet içinde yüzmeyi nasip ediyor.
Gecikiyor dostların kalbine.....
Akşam namazından sonra beş araçla programın yapılacağı Kumanova'nın banliyösündeki Likova'ya doğru yola çıktık.
Makedon hükümeti, batıdaki dağın ucuna 70 metre yüksekliğinde bir haç dikmiş.
Makedonyalı Müslümanlar 2005 yılını bitirirken Osmanlı ulemasının son temsilcisi İdris İdrisi Hoca Efendiyi kaybetti.
Reyyan'la beraber otobüsle Recklinghausen'e gittik. Oradan 11'de ICE'ye bindik.
Akşam Ahmet gelip aldı. Sonra eşi, oğlu Musab ve kızı Halenur'u da alıp Bochum'a gittik.
Akşam Ahmet gelip aldı, ailece ona başsağlığına gittik. Yan komşu Karslı inşaatçı da geldi. Sivas iki yıllık mezunuymuş.
Saat 12'de Musab geldi. Emine hanım Bilefeld'e gidecekmiş. 'Almaya gelmesinler, seni giderken biz bırakalım.' dedim.
Faik'in börekçi dükkanı varmış, oraya gidiyoruz. Hüsameddin'e telefon ettik. Bir saat önce eve gelmiş.
Priştina, 200 bin nufuslu bir şehir. Onüç cami var. İmam-Hatib okulu, İlahiyat Fakültesi dört senedir eğitim hizmeti veriyor.
Gayrimüslimlerin anlattığına karşılık üzerine gitmeliyiz. Teknolojinin ve iletişimin hızlandığı bu zamanda bu fırsatları iyi değerlendirip
İçerdeki bilgisayarlar okulun, orada yer olmadığı için burada duruyor.
Cahiliye dönemi ittifakları, zalim de olsa, mazlum da olsa, saldırgan da olsa, saldırıya uğrayan da olsa
Taklit, 'öteki'ni kalıp yargılarla anlamanın bir biçimidir. Taklit, sömürgeci iktidarın ve bilginin anlaşılması en zor
Bizler bugün bu salonda bir kader buluşmasında biraradayız.
İsrail'in ve dünya siyonizminin desteği ortadayken İslam dünyasının ilgisi sadece toplantılar, tel'inler bazında kalmamalı.
Siyonistlerin göz yumulan bir biçimde bazan Lübnan'a, bazan Gazze'ye saldırısının şaşırtmaca bir amacı vardır...
Berlin'e doğru hızla giden taksinin camına başımı dayamış, engin yeşillikleri seyrederken kendime sorduğum bir soru
Heredot'tan Pliny'e, Aziz Augustine'den Kolomb'a, açıkçası bütün Avrupa'dan bugünkü ABD'ye kadar...
Bugün burada kitaplardan derlenen bilgiler aktarılmayacak.
Bir dizgici anısı dinlemiştim. Daha çok okumak için bir yayınevine giriyor, okuyor, okuyor.
Arazideki ekiplerin hepsini topladık. Gori köyünden dağlara doğru giden yol üzerine, dükkanların alt tarafına üç çadır kuruldu.
Hareket: Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim. Vücutu oynatma, kıpırdatma veya kımıldatma.
Dünyada başka yerlere yerleştirilen milyonlarca mülteci varken Filistinlilerin bunu anlamayıp...
19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Theodor Herzl, Sultan Abdulhamid Han'ın huzurundadır.
Otelin lobisi aynı zamanda lokanta ve çayhaneydi. Pakistanlı önce tek kişilik odasını tuttu.
Yemek yer misin, Muhammed? - Hayır, ağabey. Zahedan'a ne zaman varırız?....
Tahran'ın Güney Otobüs Terminaline gideceğim. Meydan-ı İmam Humeyni'yi batı yönünden Tophane tarafına koşar adım geçtim.
İran devrim kitabını iyi okursak, iki şey dağ gibi dikilir karşımıza:
Yirminci yüzyıl itibariyle petrol ve doğalgaz zengini bir ülke...
Peygamberler hata yapınca uyarılmışlardı. İnsanlar ise emredildikleri ve nehyedildiklerini bilirlerse...
Kararını vermişti, gidecekti. Önce İsmail'in evine gidip taziye ziyareti yapacaktı. Yapabilecek miydi?
Afganistan halkının İslam'a bağlılığı ve İslami endişeleri tartışma kabul etmez bir gerçek.
İslam yaşadığımız zamanda dünyanın en faal gücüdür. Yirminci yy.ın zarları Müslümanlar üzerine atıldı.
Biz bu akşam burada hayatlarını, insanlık tarihi boyunca bir kere yaşanan insan hayatını Allah...
İHH, Afganistan'da yıllardır faaliyetini sürdürüyor. Bu seneki Kurbanda bir ekip daha ilave edildi
1552, Rus Çarı zalim İvan'ın Kazan Hanlığını yakıp yıktığı tarihtir. Bu günün anısına da Kızıl Meydan'daki St. ...
Bir kenara oturup ekmek yanına birer meyve suyu içtik. Sonra 83 numara geldi.
Yol eski toz ve topraklı yol değil. Yeni yapılmış ve çok güzel asfaltlanmış...
Ha bugün ha yarın derken yine tası tarağı topladım. Dadaş Seyahat niçin bir kalır.
Dr. Rabbaniyle vedalaştık. ‘Yarın akşam buraya gel seni gönderelim. Kabil’in son durumunu mutlaka görmelisin...
24 Mayıs 1995, saat 15:10’da Afganistan Cumhurbaşkanı Prof. Burhaneddin Rabbani ile görüşmeye alındım
Celalabad’a döndük. Emanullah geldi. Marufların Peşaver’de olduğunu ve görüştüğünü söyledi.
Kabil’i seyrediyorum. İşte merkezi şehir önümde uzanıyor. Bütün güzelliğiyle demeli miyim bilmiyorum.
1991 yılında Sovyetler dağılınca bütün bağlı cumhuriyetler bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Bundan sonrası için ne düşünüyorsunuz?
Cümbüş’te üç kuvvet vardı: 1- Cihadiler; dışarıyla alakası yok. 2- Pehlivanlar; (milisler) eski Necib’in...
Pazar; Erzurum garajı eski yerine yeniden yapılmış. Selami’yi tekrar aradım. Necmeddin’le geldiler.
Gece saat 03:30’da uyandım. Ezan okunuyordu. Namazı kıldım, uyuyamıyorum.
İstanbul’dan karayoluyla yola çıktığınızda, dört bin üç yüz km. sonra çöllerle kaplı Belucistan’a ulaşırsınız...
İran’ın güneydoğusuna, Afganistan’ın güneybatısına ve Pakistan’ın batısına düşen, 2,5 milyonu İran’da...
Gönlümde bir kıymet dairem var. Bunu açıklamalı mıydım? Evet bunu açıklamalıyım ki, anlatacağım anlamlansın diyorum...
Bırak git meydanları,Vur beni!
Saat 12’de İHH’dan minibüsle havaalanına çıktık. Üsküp’e Yakup Hoca’nın vefatı için taziyeye gideceğiz.
Kampa döndüğümüzde saat iki olmuştu. Halit, ‘Mecir bekliyor, taziyeye geç kalıyormuşuz’.
Taksiciler yapıştı. Hayır dedim. Biri inat etti. Araba gelecek desem de aldırmıyordu.
İkindide camiye gittik. Çıkışta Muallimin müdürlüğünü yaptığı okulu gezdim. Beşyüz öğrencileri varmış.
Hastahanedeki hasta ve yakınlarının hemen tamamı Afganlıydı. İsmail, Hanif’i aramıştı.
Vakit geç oluyordu. Taş pazarına gidecektik. Recep ve Halit acil alışveriş yapıp geri dönecekti...
Geriye 300 battaniye vereceğimiz kalmıştı. Depoya gelen battaniyelerden 180’ini yükleyip götürdük...
Çadırların dikiş yerlerinden su damlamaya başladı. Battaniyenin baş tarafı sırıl sıklam olmuştu...
Sabah namazında hava daha soğuktu. Namazı kılıp yataktaki sıcaklığımızın içine yeniden gömüldük...
Pakistan elektrik kurumu elemanları geldi. Huzeyfe’nin yerleştirdiği ana panodan kampa yeni hat çekmeye başladılar...
Akşam saat 19, İstanbul-Karaçi uçağı için havaalanındayız...
Afganistan’ın işgal gücü, seçimlerde hile olduğunu ısbatladı ve seçimler ikinci tura kaldı. Bu seçimlerde de hile var diye yazmadım.
Hayır, ABD Afganistan’da bir kurnazlık oyunu sergiliyor. Evet, çatışmalar var, kayıplar var...
Alman ve İsrail kabinesi ikinci ortak toplantısını Berlin'de yaptı. Birincisini Kudüs'te yapmıştı...
So wie ich daran glaube, dass der Angriff auf die Twintowers am 11. September 2001...
11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inandığım gibi...
2006 'nın Kasım ayında Kabil'deydim...
ABD-Ingiliz Orta Şark Kumpanyası bütün dünyayı parmağına taktı oynatıyor...
Çanakkale savaşı, sonradan ortaya çıkan sonucuyla Osmanlı devletinin bittiği savaştır.
İktidardasın Tom Amca. ABD başkanlığın kutlu olsun.
Bir garip ölmüş diyeler. Üç günden sonra duyalar...
19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Thedor HERZL, Sultan Abdülhamid'in huzurundadır.
1979'un 27 Aralık gecesi SSCB'nin kızıl ordusu, Afganistan'a girmişti. Görkemli, techizatlı, dünyayı korkudan titreten kızılordu ...
Doğudan, batıdan, kuzeyden güneyden her renkten , her dilden , her ırktan Müminlerin aşkla, vecdle...
Bütün kürreyi arzda yaşayan Müslümanları bugün heyecan dalgası sarmış durumda.
GÜRCİSTAN: 69.700 km. kare yüzölçüme, beş milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin...
Yılmaz ÖZTUNA: “Türkiye Gazetesi” nasıl bir gazete? sorusunun cevabını vermek çok zordur...
Ankara kökenli bir kitap “Şu Çılgın Türkler”.
Yedi güzel adamın dalından bir yaprak daha düştü toprağa
Bu yazıyı tasarlarken Pakistan’ın başında dolaşan sosyal ve siyasal desiseleri düşününce PAK-İSTAN hayalini kuran...
19 Temmuzda 23 Güney Koreli Güney Afganistan'da, Taliban tarafından tutuklanmıştı.
Time dergisi başörtülü İHH gönüllüsü Mine KARAKAŞ'ın resmini kapağına basarak "Türkiye'nin ikilemi" başlığıyla vermiş.
Kabil’e kar inmemiş fakat soğuk inmiş, yağan yağmurdan her taraf çamur içinde.
16 Aralık 2006’da MTTB’nin (Milli Türk Talebe Birliği) kuruluşunun yeniden ilan edildiğini gazetelerden okuduk. CHP’li Yüksel Çengel, 46. dönem MTTB Genel Başkanı. Milliyetçi Rasim Cinisli 47. dönem MTTB Genel Başkanı. İsmail Kahraman 48. dönem genel...
Bugün Terörizmin tarifi ABD’nin keyfine ve uzmanlık alanına bırakıldı.
Yeni gün için programimizi yapmistik...
Sabah namazini kildik, yeni gün için bize gösterilen çadirda istirahate çekildik...
AZAD Keşmir, Jammu ve Makbuza Keşmir denilen 222,236 km2 lik yüzölçüme sahip...
ABD günden güne kaybeden bir ülke. ABD´ye duyulan nefretin ölcüsü yoktur.
21 Aralk perşembe sabahı haberlerinde; hazar denizinin doğu yakasına düşen bir batı Orta Asya devleti olan Türkmenistan Devlet baskani ya da Türkmenistan Diktatörü S.Murat Türkmenbaşının öldüğü haberini duydum
Bir önceki gece paralı askerlerle çatışmadan dönmüştük. Kaybettiğimiz grubu bulabilmek için yorgunluğun üstüne ...
11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inan...
Müslümanlarin kendi hayatlarini iyilestirici her türlü isteklerinde elde ettikleri her türlü basarinin karsisina ezici ve yikici bir biçimde dikildigini görüyoruz.
Az tirajlı bir gazetede küçük bir iç sayfa haberine göre Afganistan’ın güneyinde...