Yeni gün için programimizi yapmistik: Önce Deniz Fenerinin çadir kentine ugrayip oradaki yetkililerle tanisacaktik. Soför Vahid´in araciyla yola çiktik. Deniz Fenerinde durduk. Yukari çiktik. Sevket Islamik Üniversite mezunu Arapça, Ingilizce, Urduca biliyor. Diplomasi YÖK tarafindan kabul edilmeyen yurtdisi mezunlarindan. Çalistigi firma onu fuar için Çin´e göndermis o da dönüste Islamabad’a ugramis IHH daki arkadaslari Deniz Fenerinin dil bilen elemana ihtiyaci oldugunu söyleyince, çalistigi firmadan izin alarak gönüllü olarak Muzafferabaddaki çadirkent kurulusunda görev almis. Sevket Erzurumlu fakat, Izmir Kemalpasa´da oturuyordu. Deniz Fenerinin asil elemani Mehmet, Izmir Subesindendi. Muzafferabad´da iki Izmirli bulmak beni ayrica onurlandirmisti. Kampi gezdik. Hizla devam eden banyo tuvalet insaatlarini bitirip, su tanklarini da faaliyete geçirince gidecegim diyordu Sevket.
Dr. Bilal vizitedeymis. Açik ofisdeki sandalyelere oturduk. Isi biten doktor geldi. “Doktor bey Ömer Kardesimiz Almanya ve Avusturya’daki Türk biraderlerin gönderdigi yardimlardan hastanemizde takdim etmek istiyor.” Dr. Bilal gidip bir makbuz getirdi. Uzatilan parayi makbuza isleyip üst yaziyi bize uzatti. Ömer: “Çadir kentinizdeki çok magdur olanlara da yardim yapalim mi ?” Dr.: “Hayir bunu prensip olarak dogru bulmuyoruz; çünkü onlarin bütün ihtiyaçlari tarafimizdan karsilaniyor, ayni sekilde hastanede yatanlar içinde eger para dagitildigi duyulursa baska sorunlar çikar. Buradaki insanlarin alacak yeri ve aldigi yiyecek, içecek, giyecek gibi hizmetleri var. Hala ulasilmayan ve magdur olan bölgeler ve köyler var.”
Üçüncü nokta olarak Cemaati Islâmi Kesmir’in bürosuna gidiyoruz. Yardim bekleyen kalabaligin arasindan siyrilip içeri girdik. Yetkili Faruk beyin yanina vardigimizda Denizli Müsiad’in üç üyesi de oradaydi. Sarildik, musafahalastik. Bir miktar emanette orada takdim ettikten sonra ayrildik. Günlük ekmek istihkakimizi ve ihtiyaçlarimizi alip çadir kente döndük. Aksam üzeriydi. Islamabad’dan minibüs geldi. Boylu poslu, saçli sakalli on bes genç indi. Inmek ve kelime gürültüleriyle neseleriyle top gibi ortaya düstüler. “Haydi Kesmir yolculari son durak.” “Tuncay hadi en sona kaldin yine.” Iri kiyim bir genç kucaginda koca bir bavulla zar zor asagi iniyordu. “Babalar hazine sandigi benim kucagimda, sahip çikmasam o buraya zor gelirdi.” Onlari uzaktan izliyorum. Minibüsün üzerindeki valizlerini de indirdiler. Bunlar depremin ilk günlerinde gelip Ceulum tarafindaki köylerde tarama yapan Istanbul’lu gönüllü gençlerdi. Eczane çadirini bosalttik. Depodan kirmali somyalardan ve sünger döseklerden çikardik. Yatakhanelerini hazirladik gençlerden biri “Vay Bahattin abi sende mi buradasin?” Kimdi bu genç bu kadar içten davraninca “Kimsin?” demeyi uygun bulmadim. “Evet, üç gündür buradayim.” Birisi “Hani aksam yemegi yok mu?” Onlara “Arkadaslar ev sahibi yok, açsaniz hemen çay koyalim, ekmegimiz var, bu aksam idare edelim.” Tuncay: “ Konserve var, bir de hazir pilav yapalim, çabuk çorba da var.” Hazir pilavla, çabuk çorbayi, gençlerden ögrenecektim. Sofrayi hazirladik. Dr. Adnan da geldi. Yenilerle tanistik. “Arkadaslar bastan ikinci çadir Dr. Kilar´in çadiri herkesin bilgisi olsun.” O sirada Nalan Hanim ve Hubeybin baskani Av. Nedim de çikageldi. Yemekten sonra toplanti için resepsiyon çadirina geçildi. Kamp amiri Mecir Seyb’in etrafina büyükçe bir halka halinde oturuldu.
Gönüllü gençler yarin Neulum tarafinda henüz yollari kapali köylere gideceklerdi. Köylerdeki yikimlarin, ölenlerin, ihtiyaçlilarin ve yetimlerin tespiti yapilacak yardim noktasina gelip ihtiyaçlerini alacaklardi. Gençler üç grup halinde 45 kadar köyü dolasacaklardi. Her grubun basinda o bölgelerden ikiser Kesmirli olacakti. Gece daglar soguk oldugu ve heryer yikilmis oldugundan herkesin uyku tulumu ve mati olacakti. “Mecir Seyb bölge haritasi üzerinde üçe ayilan grup baskanlarina güzergâhlarini gösterdi. Köy isimlerini yazili olarak verdi. “Arkadaslar dagcilikta bir kural vardir acele etmeyin, dag sizi yormasin siz dagi yorun.” Nalan Hanim: “ Arkadaslar yetimleri ihmal etmeyin, muhtarlara söyleyin yetim toplama yetkisi resmen bize ait ve onlar getirsinler haftada üç gün buradan Islâmabad’a araç kalkacak. Dileyen yetimhaneye kadar yetimleriyle gelebilir.”
Yeni günü sabahina bayram sabahina uyanir gibi kalktim. IHH gönüllüleri kimsenin yapmadigi bir sey için yola çikiyordu. Üç gece daglarda kalarak, bu dünyanin en zor bölgesini tarayip henüz hiç ulasilmayan köylere ulasacaklardi.
Iki Toyota minibüs ve çift kabin iki kamyonetle yola çiktik. Çadirkentten bir kilometre sonra askerlerin bariyerlerini geçtik. Nehrin gelis tarafina Himalayalara dogru uzanan vadiye girmistik. Yogun bir yaya trafigi vardi. Sabahin bu erken saatinde karsi yönden gelen jip agirlikli araç sayisi da çoktu. Yol tek araç geçisine müsait oldugu için karsidan geleni gören digerlerine yol vermek için bekliyordu, yolda yer yer kaymalar devam ettigi için askerler o noktalarda nöbet tutuyor ve en ufak bir tozumada yolu geçise kapatiyorlardi. Kenarda hazir bekleyen is makinasi yola kayanlari temizliyordu. Askeri noktaya kadar sagli sollu çadir mahalleleri yardim dagitim depolari kurulmustu. Karsi tarafa geçmek için çelikten yapilma yaya köprüsünün bir tarafi kopmus, yikilan köprünün üzerinden yinede insanlar geçmeye çalisiyordu. Karsi yamaçtaki bütün evler yikilmis bir kismi da nehre dogru kaymis ve Celobandi´den üç km sonra on yil önce ziyaret etmis oldugum Hindistan tarafindan gelen muhacirlerin yasadigi çadir kentin dagdan kopup gelen kayalarla yerle bir oldugunu ölüler için yol kenarina taze mezarlik yapildigini geri kalanlarin daha bir yoksulluk içinde oldugunu gördüm. Bütün buralari daha sonra ugramak için kayda aliyorum. Nehir bazen yüz metre yüksekten bir uçurum kenarindan izleyerek on kilometre süren riskli bir yolda. Sonra Asagi Gori köyüne ulastik. Burada beton bir köprü nehrin sagina geçiyordu. Yollar kapali oldugu için araç geçisine kapatilmisti. Biz nehrin soluna dogru bir kilometre daha gidip durduk. Is makinalari çalisiyordu fakat araç geçisi bu kadardi. Bir otobüsün camindan içeri giren kaya blogu yarisi disarida kalmis, özel hazirlanmis sembol gibi duruyordu. Gençler sirt çantalarini, uyku tulumlarini, matlarini sirtladilar. Birden 60 derecelik bir yokus yukari ard arda dizilip yürümeye basladik. 45 dakika sonra Gori köyüne çikmistik. Burasi, hastanesi, karakolu, lisesi, ilkögretimi bulunan, binin üzerinde nüfusu olan merkez bir köymüs, köyün tamami, okul, hastane, karakol ve iki camii de yikilmis. Lisede on iki genç ölmüs. Gönüllü gençleri rehberleri öncülügünde buradan araziye biraktik. Onlarin gece soguguna dayanmalari, zorluklarin kolay olmasi için topluca dua ettik. Her grubun elinde Türk bayragi vardi. Bir de gidilen köylere asmak için IHH ve Hubeyb’in flamalarini almislardi. Gençlerle gidememek bana zor gelmisti. Ömer’in zamani az oldugu için onu yalniz birakmak dogru olmazdi. O sirada biraz açigimizdan ilkokullu çocuklar kafalarinin üzerinde sandalye ve uzun tahtalar tasiyarak üçüncü defadir geçiyorlardi. Ömer’e “Sunlari izleyelim.” dedim. Genis bir pirinç tarlasinin ortasina ayaklar koyarak oturak haline dönüstürülen tahtalarda yüzlerce ögrenci vardi. Açik hava okuluydu burasi. Ögretmeni sordum. Okuldaymis. Çocuklarla beraber okula gittik. Köyün yikintilari içinde inerek, çikarak. Bastigimiz yerlere dikkat ederek yürüyorduk. Köyün ortasindaki köprü yikildigi için dereye uzun bir merdiven dayanmis oradan inip diger tarafa tutunarak çiktik. Okulun bir bölümü tamamen yikilmis. Daha az hasarli bölümdeki sira ve tahtalari açik hava okuluna tasiyorlardi. Iki genç ögretmen, birinin sag eli sakatti sadece tek parmagi vardi. Bundan sonra egitimi açik alanda sürdüreceklermis. “Üstünü kapamayi düsünmüyor musunuz?” Kizlar sinifini düsünüyoruz. Fakat su anda imkanimiz yok.” “ Bu köyden misiniz?” “Evet” “Biz IHH daniz. Celobandi’de çadir kentimiz var. Su anda da gönüllü ekiplerimiz daglara çikiyor.” Eli sakat olan genç “Çadir kenti biliyorum.” “Peki kaynak bulursaniz okulu hemen yaparmisiniz.” “Neden olmasin.” “Biz buraya tekrar gelecegiz, fakat siz Muzafferabad’a gelebilir misiniz.” “Geliriz.” Ögretmenler ertesi gün kampa geldiler. Mecir Seyb’e “Biz Gori’deki Sahra okulunun yapimi için yardim yapmak istiyoruz, fakat önce sen konus.” dedik. Mecir onlarla konustu. “ Tamam yardimda bulunabilirsiniz. Iki ögretmen’e Gori köyü geçici okuluna yapilan yardmin miktarini içeren kagit yazdirip imzalatarak belgelendirdik ve gerekli miktari takdim ettik. Genç ögretmenlerin gözleri isil isil olmustu. Ben ayrica kendileri için harçlik ta verdim. Aksamüzeri kereste ve naylon tente yükledikleri iki ciple geçerken yine ugradilar. Bunlari görünce ayrica çok sevindim.
Kampa dönmüstük. Gençler gidince bizim bölüm issizlasti.
Gençleri biraktigimizin ikinci günün sabahiydi. IHH nin as elemanlarindan Osman ATALAY Açe’den bagirsa sesi Kesmir’de duyulurdu. Osman Kesmir’e gelir de vadiler onun gülmesiyle, konusmasiyla yanki vermez miydi. Arabadan inmiyor, ziplayip ayak üstü düsüyordu Osman. “Vay agabeyim de buradaymis. Kesmirli olmus abim.” “Senin nesen yeter Osman.” Akid gazetesinden Adem bey, Tes-Is in Istanbul yönetiminden Hasan ve Hüseyin beyler ve IHH yönetiminden arkadaslarla beraber sekiz kisilik bir ekip yeni gelenler.
Dagdan haber vardi. Ayhan’in grubu verilen bölgedeki çalismalarini erken bitirmisti. Ikindi vakti Gori’ye ineceklerini bildiriyorlardi. Ayhan’in grubunu almak için ögleden sonra iki araçla Gori’ye dogru yola çiktik. Yeni gelen ekibi de almistik, böylece onlar da bölgeyi görmüs olacaklardi. Arada bir araçlar durdukça Adem bey ve Hasan bey asagi atlayip resim çekiyorlardi. Gori’ye çiktik. Misafirleri önce köyde dolastirdik. Sonra tarladaki okula indik. Ders bitmisti. Fakat, ustalar haril haril siniflarin üstünü örtmek için çalisiyorlardi. Bir taraftan da Gori’ nin sirtini dayadigi altmis dereceden az olmayan diklikteki zirveye bakiyorduk, dagdan asagi tekbir sesleri gelmeye basladi. Fakat görüntüde kimse yoktu. Nihayet onlari oyuncaklar gibi gördük. Beyaz giysiler ve belli belirsiz sallanan bayragin kirmizi rengi. Hizla büyüyordu. Yarim saat sonra yanimiza inmislerdi “Ayhan bu ne hiz.” “Eee, abi isi bileceksin, hizli olacaksin. Burada bir yardim kurulusu var tanidiniz mi ?” “Hayir” “Gel benimle” Ömer’le beraber Ayhan’in pesine düstük. “Mutanyibul Islâm.” Pakistan’in Sielkot sehrindeki esnafin kurdugu bir yardim kurulusu. Jaramu Kesmir’in Hindistan kurtulusu için mücadele eden Hizbul Mücahidin’in elemanlariyla da anlasip deprem bölgesinde besbin kisiye ulasilan bir yardim agi kurmuslar. Yardimlari kendi imkanlariyla ulastiriyorlarmis. Kamplarinda klinik hizmeti de veriyorlar. Bir doktorlari var. Bizim Türkiyeli oldugumuzu ögrenince Sorunakli Semsir geldi. Içeri buyur etti. Yaptiklari çalismalar hakkinda kisa bilgi aldik. Deprem bölgesinin en son noktasinda çalisan ekip bunlardi. IHH ise gönüllüleriyle dag köylerini tarayan ve yardim noktasini en öteye kuran tek tesekkül olacak, hem de Türkiye’den gelerek, hem de gönülleri zengin, ufuklari genisten, fakat dil fakiri olduklari halde.
Tahran’ın Güney Otobüs terminaline gideceğim.
Aradan otuz sene geçmişti; onu unutmamıştım. Kaybolup gitmişti.
Gürcistan: 69 bin 700 km kare yüzölçümüne ve 5 milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin,...
Evet, İran devrimiyle hızlanan bir süreç var.
Sonradan kendisi de bir alçağın en az on kurşununa hedef olan Hayati ÜSTÜN, İstanbul'dan telefon ediyor.
İhtiyar delikanlı: Yaşlanan bedenine karşın, yaşlanmayan gözlerinden yiğitlik kıvılcımları saçan Ferman ağabey
Hep zaafiyet içinde yüzmeyi nasip ediyor.
Gecikiyor dostların kalbine.....
Akşam namazından sonra beş araçla programın yapılacağı Kumanova'nın banliyösündeki Likova'ya doğru yola çıktık.
Makedon hükümeti, batıdaki dağın ucuna 70 metre yüksekliğinde bir haç dikmiş.
Makedonyalı Müslümanlar 2005 yılını bitirirken Osmanlı ulemasının son temsilcisi İdris İdrisi Hoca Efendiyi kaybetti.
Reyyan'la beraber otobüsle Recklinghausen'e gittik. Oradan 11'de ICE'ye bindik.
Akşam Ahmet gelip aldı. Sonra eşi, oğlu Musab ve kızı Halenur'u da alıp Bochum'a gittik.
Akşam Ahmet gelip aldı, ailece ona başsağlığına gittik. Yan komşu Karslı inşaatçı da geldi. Sivas iki yıllık mezunuymuş.
Saat 12'de Musab geldi. Emine hanım Bilefeld'e gidecekmiş. 'Almaya gelmesinler, seni giderken biz bırakalım.' dedim.
Faik'in börekçi dükkanı varmış, oraya gidiyoruz. Hüsameddin'e telefon ettik. Bir saat önce eve gelmiş.
Priştina, 200 bin nufuslu bir şehir. Onüç cami var. İmam-Hatib okulu, İlahiyat Fakültesi dört senedir eğitim hizmeti veriyor.
Gayrimüslimlerin anlattığına karşılık üzerine gitmeliyiz. Teknolojinin ve iletişimin hızlandığı bu zamanda bu fırsatları iyi değerlendirip
İçerdeki bilgisayarlar okulun, orada yer olmadığı için burada duruyor.
Cahiliye dönemi ittifakları, zalim de olsa, mazlum da olsa, saldırgan da olsa, saldırıya uğrayan da olsa
Taklit, 'öteki'ni kalıp yargılarla anlamanın bir biçimidir. Taklit, sömürgeci iktidarın ve bilginin anlaşılması en zor
Bizler bugün bu salonda bir kader buluşmasında biraradayız.
İsrail'in ve dünya siyonizminin desteği ortadayken İslam dünyasının ilgisi sadece toplantılar, tel'inler bazında kalmamalı.
Siyonistlerin göz yumulan bir biçimde bazan Lübnan'a, bazan Gazze'ye saldırısının şaşırtmaca bir amacı vardır...
Berlin'e doğru hızla giden taksinin camına başımı dayamış, engin yeşillikleri seyrederken kendime sorduğum bir soru
Heredot'tan Pliny'e, Aziz Augustine'den Kolomb'a, açıkçası bütün Avrupa'dan bugünkü ABD'ye kadar...
Bugün burada kitaplardan derlenen bilgiler aktarılmayacak.
Bir dizgici anısı dinlemiştim. Daha çok okumak için bir yayınevine giriyor, okuyor, okuyor.
Arazideki ekiplerin hepsini topladık. Gori köyünden dağlara doğru giden yol üzerine, dükkanların alt tarafına üç çadır kuruldu.
Hareket: Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim. Vücutu oynatma, kıpırdatma veya kımıldatma.
Dünyada başka yerlere yerleştirilen milyonlarca mülteci varken Filistinlilerin bunu anlamayıp...
19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Theodor Herzl, Sultan Abdulhamid Han'ın huzurundadır.
Otelin lobisi aynı zamanda lokanta ve çayhaneydi. Pakistanlı önce tek kişilik odasını tuttu.
Yemek yer misin, Muhammed? - Hayır, ağabey. Zahedan'a ne zaman varırız?....
Tahran'ın Güney Otobüs Terminaline gideceğim. Meydan-ı İmam Humeyni'yi batı yönünden Tophane tarafına koşar adım geçtim.
İran devrim kitabını iyi okursak, iki şey dağ gibi dikilir karşımıza:
Yirminci yüzyıl itibariyle petrol ve doğalgaz zengini bir ülke...
Peygamberler hata yapınca uyarılmışlardı. İnsanlar ise emredildikleri ve nehyedildiklerini bilirlerse...
Kararını vermişti, gidecekti. Önce İsmail'in evine gidip taziye ziyareti yapacaktı. Yapabilecek miydi?
Afganistan halkının İslam'a bağlılığı ve İslami endişeleri tartışma kabul etmez bir gerçek.
İslam yaşadığımız zamanda dünyanın en faal gücüdür. Yirminci yy.ın zarları Müslümanlar üzerine atıldı.
Biz bu akşam burada hayatlarını, insanlık tarihi boyunca bir kere yaşanan insan hayatını Allah...
İHH, Afganistan'da yıllardır faaliyetini sürdürüyor. Bu seneki Kurbanda bir ekip daha ilave edildi
1552, Rus Çarı zalim İvan'ın Kazan Hanlığını yakıp yıktığı tarihtir. Bu günün anısına da Kızıl Meydan'daki St. ...
Bir kenara oturup ekmek yanına birer meyve suyu içtik. Sonra 83 numara geldi.
Yol eski toz ve topraklı yol değil. Yeni yapılmış ve çok güzel asfaltlanmış...
Ha bugün ha yarın derken yine tası tarağı topladım. Dadaş Seyahat niçin bir kalır.
Dr. Rabbaniyle vedalaştık. ‘Yarın akşam buraya gel seni gönderelim. Kabil’in son durumunu mutlaka görmelisin...
24 Mayıs 1995, saat 15:10’da Afganistan Cumhurbaşkanı Prof. Burhaneddin Rabbani ile görüşmeye alındım
Celalabad’a döndük. Emanullah geldi. Marufların Peşaver’de olduğunu ve görüştüğünü söyledi.
Kabil’i seyrediyorum. İşte merkezi şehir önümde uzanıyor. Bütün güzelliğiyle demeli miyim bilmiyorum.
1991 yılında Sovyetler dağılınca bütün bağlı cumhuriyetler bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Bundan sonrası için ne düşünüyorsunuz?
Cümbüş’te üç kuvvet vardı: 1- Cihadiler; dışarıyla alakası yok. 2- Pehlivanlar; (milisler) eski Necib’in...
Pazar; Erzurum garajı eski yerine yeniden yapılmış. Selami’yi tekrar aradım. Necmeddin’le geldiler.
Gece saat 03:30’da uyandım. Ezan okunuyordu. Namazı kıldım, uyuyamıyorum.
İstanbul’dan karayoluyla yola çıktığınızda, dört bin üç yüz km. sonra çöllerle kaplı Belucistan’a ulaşırsınız...
İran’ın güneydoğusuna, Afganistan’ın güneybatısına ve Pakistan’ın batısına düşen, 2,5 milyonu İran’da...
Gönlümde bir kıymet dairem var. Bunu açıklamalı mıydım? Evet bunu açıklamalıyım ki, anlatacağım anlamlansın diyorum...
Bırak git meydanları,Vur beni!
Saat 12’de İHH’dan minibüsle havaalanına çıktık. Üsküp’e Yakup Hoca’nın vefatı için taziyeye gideceğiz.
Kampa döndüğümüzde saat iki olmuştu. Halit, ‘Mecir bekliyor, taziyeye geç kalıyormuşuz’.
Taksiciler yapıştı. Hayır dedim. Biri inat etti. Araba gelecek desem de aldırmıyordu.
İkindide camiye gittik. Çıkışta Muallimin müdürlüğünü yaptığı okulu gezdim. Beşyüz öğrencileri varmış.
Hastahanedeki hasta ve yakınlarının hemen tamamı Afganlıydı. İsmail, Hanif’i aramıştı.
Vakit geç oluyordu. Taş pazarına gidecektik. Recep ve Halit acil alışveriş yapıp geri dönecekti...
Geriye 300 battaniye vereceğimiz kalmıştı. Depoya gelen battaniyelerden 180’ini yükleyip götürdük...
Çadırların dikiş yerlerinden su damlamaya başladı. Battaniyenin baş tarafı sırıl sıklam olmuştu...
Sabah namazında hava daha soğuktu. Namazı kılıp yataktaki sıcaklığımızın içine yeniden gömüldük...
Pakistan elektrik kurumu elemanları geldi. Huzeyfe’nin yerleştirdiği ana panodan kampa yeni hat çekmeye başladılar...
Akşam saat 19, İstanbul-Karaçi uçağı için havaalanındayız...
Afganistan’ın işgal gücü, seçimlerde hile olduğunu ısbatladı ve seçimler ikinci tura kaldı. Bu seçimlerde de hile var diye yazmadım.
Hayır, ABD Afganistan’da bir kurnazlık oyunu sergiliyor. Evet, çatışmalar var, kayıplar var...
Alman ve İsrail kabinesi ikinci ortak toplantısını Berlin'de yaptı. Birincisini Kudüs'te yapmıştı...
So wie ich daran glaube, dass der Angriff auf die Twintowers am 11. September 2001...
11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inandığım gibi...
2006 'nın Kasım ayında Kabil'deydim...
ABD-Ingiliz Orta Şark Kumpanyası bütün dünyayı parmağına taktı oynatıyor...
Çanakkale savaşı, sonradan ortaya çıkan sonucuyla Osmanlı devletinin bittiği savaştır.
İktidardasın Tom Amca. ABD başkanlığın kutlu olsun.
Bir garip ölmüş diyeler. Üç günden sonra duyalar...
19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Thedor HERZL, Sultan Abdülhamid'in huzurundadır.
1979'un 27 Aralık gecesi SSCB'nin kızıl ordusu, Afganistan'a girmişti. Görkemli, techizatlı, dünyayı korkudan titreten kızılordu ...
Doğudan, batıdan, kuzeyden güneyden her renkten , her dilden , her ırktan Müminlerin aşkla, vecdle...
Bütün kürreyi arzda yaşayan Müslümanları bugün heyecan dalgası sarmış durumda.
GÜRCİSTAN: 69.700 km. kare yüzölçüme, beş milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin...
Yılmaz ÖZTUNA: “Türkiye Gazetesi” nasıl bir gazete? sorusunun cevabını vermek çok zordur...
Ankara kökenli bir kitap “Şu Çılgın Türkler”.
Yedi güzel adamın dalından bir yaprak daha düştü toprağa
Bu yazıyı tasarlarken Pakistan’ın başında dolaşan sosyal ve siyasal desiseleri düşününce PAK-İSTAN hayalini kuran...
19 Temmuzda 23 Güney Koreli Güney Afganistan'da, Taliban tarafından tutuklanmıştı.
Time dergisi başörtülü İHH gönüllüsü Mine KARAKAŞ'ın resmini kapağına basarak "Türkiye'nin ikilemi" başlığıyla vermiş.
Kabil’e kar inmemiş fakat soğuk inmiş, yağan yağmurdan her taraf çamur içinde.
16 Aralık 2006’da MTTB’nin (Milli Türk Talebe Birliği) kuruluşunun yeniden ilan edildiğini gazetelerden okuduk. CHP’li Yüksel Çengel, 46. dönem MTTB Genel Başkanı. Milliyetçi Rasim Cinisli 47. dönem MTTB Genel Başkanı. İsmail Kahraman 48. dönem genel...
Bugün Terörizmin tarifi ABD’nin keyfine ve uzmanlık alanına bırakıldı.
Yeni gün için programimizi yapmistik...
Sabah namazini kildik, yeni gün için bize gösterilen çadirda istirahate çekildik...
AZAD Keşmir, Jammu ve Makbuza Keşmir denilen 222,236 km2 lik yüzölçüme sahip...
ABD günden güne kaybeden bir ülke. ABD´ye duyulan nefretin ölcüsü yoktur.
21 Aralk perşembe sabahı haberlerinde; hazar denizinin doğu yakasına düşen bir batı Orta Asya devleti olan Türkmenistan Devlet baskani ya da Türkmenistan Diktatörü S.Murat Türkmenbaşının öldüğü haberini duydum
Bir önceki gece paralı askerlerle çatışmadan dönmüştük. Kaybettiğimiz grubu bulabilmek için yorgunluğun üstüne ...
11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inan...
Müslümanlarin kendi hayatlarini iyilestirici her türlü isteklerinde elde ettikleri her türlü basarinin karsisina ezici ve yikici bir biçimde dikildigini görüyoruz.
Az tirajlı bir gazetede küçük bir iç sayfa haberine göre Afganistan’ın güneyinde...