O son günüm bir hatıra değil; hasretini bağrımda sönmez bir “ateşi suzan” taşıdığım gün, Halid Bin Velid'in son anında yakalayamadığı için yandığı hasretini haykırdığı gibi; benimde ulaşamayacağım bir Rümeysa hasretiyle ateşinin göğsümü yaktığı gün…
Bir önceki gece paralı askerlerle çatışmadan dönmüştük. Kaybettiğimiz grubu bulabilmek için yorgunluğun üstüne köy köy dolaşmıştık.
Geç vakit yatıp tank ve helikopter baskınıyla uyanmıştık. Kızıl ordunun bir parçasını bekleme anında, birkaç saat sonrasında, aramızdan bir kaçımızın şehid, bir kısmımızın gazi olacağını bilmeden genç mücahitler meydana çıkıp sert Afgan toprağı üstünde güreşe başladılar…”Tanklar geliyor”. Aceleyle düzeltilen üst baş, hızla kapılan keleşlerle, bayram namazından çıkan çocuklar gibi tankların geldiği tarafa koşu başlamıştı. Bu koşuyu durduran tankların kustuğu bombalar olmuştu. Bizden önde koşan mücahidlerden üçü gözümüzün önünde düşmüştü.
Ne kemik kırılmasının, ne de kurşun yarasının insana acı vermediği günü ben de yaşamıştım. Afgan cephesinde vurulan mücahidlerin neden günlerce bekletildiğini sonradan öğrenmiştim. Ölümün kollarına binip gitmeyenler yaşama devam edecekleri anlaşılanları cephe gerisine götürüyorlarlardı. O gün bekletilen iki kişiydik. Öteki arkadaşım yeni günü göremedi! Şehidler kervanına katılıp gitti…
Bana göre Kabil'in fethi ile 14 yıllık Afgan cihadı sona ermişti. ”cihad-ı sazendegi” dönemi başlayacaktı. Bütün Afgan halkının beklentisi de buydu. 14 yıldır her türlü yoklukla Ruslara karşı savaşan mücahidlerin, şehidlerin, gazilerin ve on dört yıldır İran'da Pakistan'da muhacir kamplarında yaşayan, çadır içlerinde sıcakta kavrulan Afganlı muhacirlerin beklentileri mutlu sona ulaşmıştı.
Şamşatu kampında 40.000, Babi'de 50.000, Horasan'da 50.000, Zindey'de 25.000 daha onlarcasını ekler gideriz… Muhacirler coşkuyla kamplarını yıkmaya başladılar, şükür namazları kılındı, dualar yapıldı. Hayır yemekleri dağıtıldı. Savaş bitmişti, vatana dönüş başlıyordu. ”Şurevi Nabud, İslam Piruz” olmuştu. Fakat savaşı henüz bitiremeyen, koltuğa tek başına hakim olmak için birbirini kırıp geçirmeye, 14 yılın cihadını, birikimini, çilesini, şehadetini, el-göz ayak kaybını, muhacir çilesini hiç etmeye azmeden adamlar vardı..
Afganistan 1992 Kabil'in fethinden bu güne bir 14 yıl daha geçirdi.
1981-27 Nisan'da Tahran'da, Afganistan'ın kunduz şehrinden bir mücahidle tanışmıştım. Bacağından biri alçılıydı. Fakat sesinden neşe saçılıyordu. Yüzü, gözleri, elleri, tüm hareketleri dostluk saçıyordu; cıvıl cıvıl mücahid; kunduz'lu İsmail. Bacağındaki alçısı alınınca Herat cephesine gitmişti. Ben de Pakistan üzerinden Ningarhar cephesine geçmiştim.
Tahran'daki karşılaşmamızdan 1,5 yıl sonra, Peşaver'deki bir mücahidin hastanesindeki karşılaşmamız, yaşadığım sürece unutmayacağım bir kesitti: İsmail'in sol kolu kopmuş ve iki gözü de yoktu. Buna rağmen sesimden tanıdı, sarıldık. O yine neşeli davranıyordu, ben ise ağlıyordum.
1 Mayıs 2006 da Keşmir deprem bölgesinden Peşaver'e geçtim. Kunduz'lu Ziraat mühendisi Emini evine yemeğe davet etmişti. 50.000 kişinin yaşadığı kamp Pakistan'ın “gidin” uyarısına rağmen yerinde duruyordu. Ana cadde canlı bir pazardı. Oduncular, fırıncılar, lokantalar, elektronik eşya satanlar, tuhafiyeciler. Koca bir muhacir çarşısı. 26 yıldır öğretimini sürdüren Seyyid Celaleddin Afgani ilköğretim okulu. Mescidler ve Belediye imar planı olmasa da sokaklar düzenli yapılmış, artık kalıcı bir şehri hatırlatan muhacir kampı. Bu kadarını bulmak beni şaşırttı. Herkes yerindeydi. ”Zorda olsa burada bir iş bulabiliyoruz. Çocuklar eğitim alabiliyorlar. Vatanda ise ne sağlam yerimiz, ne bir iş, ne de eğitim var.” diyordu bir muhacir..
Aksam ezanı okunurken Emini'nin evini buldum. Misafir odasına girdiğimde 24 yıldır görmediğim İsmail'de oradaydı.Yer minderinin üzerinde oturuyordu. Uzun bir süre baktım Ona… Başı hafifce öne eğikti. 24 yıl önceki genç yüzü yaşlanmış, Afganistan haritası gibi, Afgan kadersizliği gibi oyuk oyuk olmuştu. Fakat o kırışmış yüz tertemizdi; Mazlum ve zarifti. Sanki bütün Afgan kırgınlığı o yüzde yansıyordu. Heyecanla selam verip seslendim. Başını sessizce kaldırıp gülümsedi. Ayağa yekindi. Omuzlarına basıp kalkmasını engelleyerek ona sarıldım. Uzun uzun sarıldım. 24 yılı ve bütün çileli Afganistan'ı sarmış gibiydim. Diz dize oturduk. Sağlam elini ve kopuk kolunu avuç içlerime aldım. 10 çocuğu olan ablasının 11. çocuğu olarak Horasan kampındaki çadırda yaşıyordu. Emini bana bir sürpriz olarak 50 km uzaklıktaki kamptan onu alıp getirmişti. Aksam namazı için abdest suyunu yeğeni döktü. Elinden tutup seccadenin üzerine oturttu. Sonra yemeğe oturduk. Elini tutup pilav tabağına götürdüm. ”Bu pilav, şu da salata” dedim. Acılarım arttı. 24 yıldır böyle yaşıyordu. Afganistan içinde ya da yerinde duran kamplarda binlerce İsmail vardı. Peki her İsmail'in ona bakacak bir ablası var mıydı?..
Emini'ye: “Kim verecek bunun hesabını, bunlara merhamet etmeyenlere kim merhamet edecek?” dedim.
Emini uzun uzun baktı. ”Kabil'de dolaşıyordum. İki gözü kör bir dilenciye rastladım. Elinden küçük bir kız tutmuş onu dolaştırıyordu, yanaştım. 'Ne yapıyorsun' dedim 'istiyorum' dedi. Eline kağıt para verdim. Eliyle parayı yokladı. Koluma yapıştı. 'Kimsin sen' dedi. 'Yardım eden biri' hayır sen kimsin onu söyle' . “Ben Emini’yim” dedim kolumu bıraktı. Gözsüz kalmış, o iki oyukla görüyormuş gibi yüzüme baktı “ne yapayım Emini? cihad'da gözlerimi yitirdim. Bakıma muhtaç bir ailem var. En büyük çocuğum bu, her gün şehre geliyoruz. Yaptığım iş benim için ne kadar zor bilemezsin. Başka çarem yok. Çalacak kapı da yok. Kim daha iyi şeriat getirecekti!... Hani adalet, hani merhamet? Şehid olanlar kazandı ve ben dilenerek yaşamaya, ailemi geçindirmeye devam ediyorum. İnsanların bana nasıl baktığını bilmiyorum. Biçareyim, ailemi ancak bu verilenlerle geçindirmeye çalışıyorum. Böyle olmamalıydı” dedi…
Tahran’ın Güney Otobüs terminaline gideceğim.
Aradan otuz sene geçmişti; onu unutmamıştım. Kaybolup gitmişti.
Gürcistan: 69 bin 700 km kare yüzölçümüne ve 5 milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin,...
Evet, İran devrimiyle hızlanan bir süreç var.
Sonradan kendisi de bir alçağın en az on kurşununa hedef olan Hayati ÜSTÜN, İstanbul'dan telefon ediyor.
İhtiyar delikanlı: Yaşlanan bedenine karşın, yaşlanmayan gözlerinden yiğitlik kıvılcımları saçan Ferman ağabey
Hep zaafiyet içinde yüzmeyi nasip ediyor.
Gecikiyor dostların kalbine.....
Akşam namazından sonra beş araçla programın yapılacağı Kumanova'nın banliyösündeki Likova'ya doğru yola çıktık.
Makedon hükümeti, batıdaki dağın ucuna 70 metre yüksekliğinde bir haç dikmiş.
Makedonyalı Müslümanlar 2005 yılını bitirirken Osmanlı ulemasının son temsilcisi İdris İdrisi Hoca Efendiyi kaybetti.
Reyyan'la beraber otobüsle Recklinghausen'e gittik. Oradan 11'de ICE'ye bindik.
Akşam Ahmet gelip aldı. Sonra eşi, oğlu Musab ve kızı Halenur'u da alıp Bochum'a gittik.
Akşam Ahmet gelip aldı, ailece ona başsağlığına gittik. Yan komşu Karslı inşaatçı da geldi. Sivas iki yıllık mezunuymuş.
Saat 12'de Musab geldi. Emine hanım Bilefeld'e gidecekmiş. 'Almaya gelmesinler, seni giderken biz bırakalım.' dedim.
Faik'in börekçi dükkanı varmış, oraya gidiyoruz. Hüsameddin'e telefon ettik. Bir saat önce eve gelmiş.
Priştina, 200 bin nufuslu bir şehir. Onüç cami var. İmam-Hatib okulu, İlahiyat Fakültesi dört senedir eğitim hizmeti veriyor.
Gayrimüslimlerin anlattığına karşılık üzerine gitmeliyiz. Teknolojinin ve iletişimin hızlandığı bu zamanda bu fırsatları iyi değerlendirip
İçerdeki bilgisayarlar okulun, orada yer olmadığı için burada duruyor.
Cahiliye dönemi ittifakları, zalim de olsa, mazlum da olsa, saldırgan da olsa, saldırıya uğrayan da olsa
Taklit, 'öteki'ni kalıp yargılarla anlamanın bir biçimidir. Taklit, sömürgeci iktidarın ve bilginin anlaşılması en zor
Bizler bugün bu salonda bir kader buluşmasında biraradayız.
İsrail'in ve dünya siyonizminin desteği ortadayken İslam dünyasının ilgisi sadece toplantılar, tel'inler bazında kalmamalı.
Siyonistlerin göz yumulan bir biçimde bazan Lübnan'a, bazan Gazze'ye saldırısının şaşırtmaca bir amacı vardır...
Berlin'e doğru hızla giden taksinin camına başımı dayamış, engin yeşillikleri seyrederken kendime sorduğum bir soru
Heredot'tan Pliny'e, Aziz Augustine'den Kolomb'a, açıkçası bütün Avrupa'dan bugünkü ABD'ye kadar...
Bugün burada kitaplardan derlenen bilgiler aktarılmayacak.
Bir dizgici anısı dinlemiştim. Daha çok okumak için bir yayınevine giriyor, okuyor, okuyor.
Arazideki ekiplerin hepsini topladık. Gori köyünden dağlara doğru giden yol üzerine, dükkanların alt tarafına üç çadır kuruldu.
Hareket: Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim. Vücutu oynatma, kıpırdatma veya kımıldatma.
Dünyada başka yerlere yerleştirilen milyonlarca mülteci varken Filistinlilerin bunu anlamayıp...
19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Theodor Herzl, Sultan Abdulhamid Han'ın huzurundadır.
Otelin lobisi aynı zamanda lokanta ve çayhaneydi. Pakistanlı önce tek kişilik odasını tuttu.
Yemek yer misin, Muhammed? - Hayır, ağabey. Zahedan'a ne zaman varırız?....
Tahran'ın Güney Otobüs Terminaline gideceğim. Meydan-ı İmam Humeyni'yi batı yönünden Tophane tarafına koşar adım geçtim.
İran devrim kitabını iyi okursak, iki şey dağ gibi dikilir karşımıza:
Yirminci yüzyıl itibariyle petrol ve doğalgaz zengini bir ülke...
Peygamberler hata yapınca uyarılmışlardı. İnsanlar ise emredildikleri ve nehyedildiklerini bilirlerse...
Kararını vermişti, gidecekti. Önce İsmail'in evine gidip taziye ziyareti yapacaktı. Yapabilecek miydi?
Afganistan halkının İslam'a bağlılığı ve İslami endişeleri tartışma kabul etmez bir gerçek.
İslam yaşadığımız zamanda dünyanın en faal gücüdür. Yirminci yy.ın zarları Müslümanlar üzerine atıldı.
Biz bu akşam burada hayatlarını, insanlık tarihi boyunca bir kere yaşanan insan hayatını Allah...
İHH, Afganistan'da yıllardır faaliyetini sürdürüyor. Bu seneki Kurbanda bir ekip daha ilave edildi
1552, Rus Çarı zalim İvan'ın Kazan Hanlığını yakıp yıktığı tarihtir. Bu günün anısına da Kızıl Meydan'daki St. ...
Bir kenara oturup ekmek yanına birer meyve suyu içtik. Sonra 83 numara geldi.
Yol eski toz ve topraklı yol değil. Yeni yapılmış ve çok güzel asfaltlanmış...
Ha bugün ha yarın derken yine tası tarağı topladım. Dadaş Seyahat niçin bir kalır.
Dr. Rabbaniyle vedalaştık. ‘Yarın akşam buraya gel seni gönderelim. Kabil’in son durumunu mutlaka görmelisin...
24 Mayıs 1995, saat 15:10’da Afganistan Cumhurbaşkanı Prof. Burhaneddin Rabbani ile görüşmeye alındım
Celalabad’a döndük. Emanullah geldi. Marufların Peşaver’de olduğunu ve görüştüğünü söyledi.
Kabil’i seyrediyorum. İşte merkezi şehir önümde uzanıyor. Bütün güzelliğiyle demeli miyim bilmiyorum.
1991 yılında Sovyetler dağılınca bütün bağlı cumhuriyetler bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Bundan sonrası için ne düşünüyorsunuz?
Cümbüş’te üç kuvvet vardı: 1- Cihadiler; dışarıyla alakası yok. 2- Pehlivanlar; (milisler) eski Necib’in...
Pazar; Erzurum garajı eski yerine yeniden yapılmış. Selami’yi tekrar aradım. Necmeddin’le geldiler.
Gece saat 03:30’da uyandım. Ezan okunuyordu. Namazı kıldım, uyuyamıyorum.
İstanbul’dan karayoluyla yola çıktığınızda, dört bin üç yüz km. sonra çöllerle kaplı Belucistan’a ulaşırsınız...
İran’ın güneydoğusuna, Afganistan’ın güneybatısına ve Pakistan’ın batısına düşen, 2,5 milyonu İran’da...
Gönlümde bir kıymet dairem var. Bunu açıklamalı mıydım? Evet bunu açıklamalıyım ki, anlatacağım anlamlansın diyorum...
Bırak git meydanları,Vur beni!
Saat 12’de İHH’dan minibüsle havaalanına çıktık. Üsküp’e Yakup Hoca’nın vefatı için taziyeye gideceğiz.
Kampa döndüğümüzde saat iki olmuştu. Halit, ‘Mecir bekliyor, taziyeye geç kalıyormuşuz’.
Taksiciler yapıştı. Hayır dedim. Biri inat etti. Araba gelecek desem de aldırmıyordu.
İkindide camiye gittik. Çıkışta Muallimin müdürlüğünü yaptığı okulu gezdim. Beşyüz öğrencileri varmış.
Hastahanedeki hasta ve yakınlarının hemen tamamı Afganlıydı. İsmail, Hanif’i aramıştı.
Vakit geç oluyordu. Taş pazarına gidecektik. Recep ve Halit acil alışveriş yapıp geri dönecekti...
Geriye 300 battaniye vereceğimiz kalmıştı. Depoya gelen battaniyelerden 180’ini yükleyip götürdük...
Çadırların dikiş yerlerinden su damlamaya başladı. Battaniyenin baş tarafı sırıl sıklam olmuştu...
Sabah namazında hava daha soğuktu. Namazı kılıp yataktaki sıcaklığımızın içine yeniden gömüldük...
Pakistan elektrik kurumu elemanları geldi. Huzeyfe’nin yerleştirdiği ana panodan kampa yeni hat çekmeye başladılar...
Akşam saat 19, İstanbul-Karaçi uçağı için havaalanındayız...
Afganistan’ın işgal gücü, seçimlerde hile olduğunu ısbatladı ve seçimler ikinci tura kaldı. Bu seçimlerde de hile var diye yazmadım.
Hayır, ABD Afganistan’da bir kurnazlık oyunu sergiliyor. Evet, çatışmalar var, kayıplar var...
Alman ve İsrail kabinesi ikinci ortak toplantısını Berlin'de yaptı. Birincisini Kudüs'te yapmıştı...
So wie ich daran glaube, dass der Angriff auf die Twintowers am 11. September 2001...
11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inandığım gibi...
2006 'nın Kasım ayında Kabil'deydim...
ABD-Ingiliz Orta Şark Kumpanyası bütün dünyayı parmağına taktı oynatıyor...
Çanakkale savaşı, sonradan ortaya çıkan sonucuyla Osmanlı devletinin bittiği savaştır.
İktidardasın Tom Amca. ABD başkanlığın kutlu olsun.
Bir garip ölmüş diyeler. Üç günden sonra duyalar...
19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Thedor HERZL, Sultan Abdülhamid'in huzurundadır.
1979'un 27 Aralık gecesi SSCB'nin kızıl ordusu, Afganistan'a girmişti. Görkemli, techizatlı, dünyayı korkudan titreten kızılordu ...
Doğudan, batıdan, kuzeyden güneyden her renkten , her dilden , her ırktan Müminlerin aşkla, vecdle...
Bütün kürreyi arzda yaşayan Müslümanları bugün heyecan dalgası sarmış durumda.
GÜRCİSTAN: 69.700 km. kare yüzölçüme, beş milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin...
Yılmaz ÖZTUNA: “Türkiye Gazetesi” nasıl bir gazete? sorusunun cevabını vermek çok zordur...
Ankara kökenli bir kitap “Şu Çılgın Türkler”.
Yedi güzel adamın dalından bir yaprak daha düştü toprağa
Bu yazıyı tasarlarken Pakistan’ın başında dolaşan sosyal ve siyasal desiseleri düşününce PAK-İSTAN hayalini kuran...
19 Temmuzda 23 Güney Koreli Güney Afganistan'da, Taliban tarafından tutuklanmıştı.
Time dergisi başörtülü İHH gönüllüsü Mine KARAKAŞ'ın resmini kapağına basarak "Türkiye'nin ikilemi" başlığıyla vermiş.
Kabil’e kar inmemiş fakat soğuk inmiş, yağan yağmurdan her taraf çamur içinde.
16 Aralık 2006’da MTTB’nin (Milli Türk Talebe Birliği) kuruluşunun yeniden ilan edildiğini gazetelerden okuduk. CHP’li Yüksel Çengel, 46. dönem MTTB Genel Başkanı. Milliyetçi Rasim Cinisli 47. dönem MTTB Genel Başkanı. İsmail Kahraman 48. dönem genel...
Bugün Terörizmin tarifi ABD’nin keyfine ve uzmanlık alanına bırakıldı.
Yeni gün için programimizi yapmistik...
Sabah namazini kildik, yeni gün için bize gösterilen çadirda istirahate çekildik...
AZAD Keşmir, Jammu ve Makbuza Keşmir denilen 222,236 km2 lik yüzölçüme sahip...
ABD günden güne kaybeden bir ülke. ABD´ye duyulan nefretin ölcüsü yoktur.
21 Aralk perşembe sabahı haberlerinde; hazar denizinin doğu yakasına düşen bir batı Orta Asya devleti olan Türkmenistan Devlet baskani ya da Türkmenistan Diktatörü S.Murat Türkmenbaşının öldüğü haberini duydum
Bir önceki gece paralı askerlerle çatışmadan dönmüştük. Kaybettiğimiz grubu bulabilmek için yorgunluğun üstüne ...
11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inan...
Müslümanlarin kendi hayatlarini iyilestirici her türlü isteklerinde elde ettikleri her türlü basarinin karsisina ezici ve yikici bir biçimde dikildigini görüyoruz.
Az tirajlı bir gazetede küçük bir iç sayfa haberine göre Afganistan’ın güneyinde...