Altı kişi kahvaltıya oturmak biraz garip geldi.
Pakistan elektrik kurumu elemanları geldi. Huzeyfe’nin yerleştirdiği ana panodan kampa yeni hat çekmeye başladılar.
Dr. Halil akşam Kızılay’a hasta götürdüğünde telefonunu çadırda bırakmış. Sabah ortaya çıktı ki, bizim gençleri yolcu ettiğimiz ya da çadır kampı topluca dolaştığımız esnada doktorların yatakhane çadırlarının arka bağlarını açıp giren, Halil’in iki çantasını ve cep telefonunu çalmıştı. Telefondan çok içindeki numaralar önemliydi, tabii ki bir de bu hırsızlık can sıkıcıydı.
Çalışanlar da dahil hiçkimsenin bizim çadırlara kafa uzatmaması bir kere daha teyid edildi. Doktor kızlara gideceğimiz köyler için ilaç hazırlamalarının da uygun olacağını söyledim.
- Hazırlıyoruz ağabey, ebe hanım da hazırlanıyor. Yarım saatlik bir vakit istedi.
- Tamam, hazır olunca söyleyin hemen çıkalım.
İhsan da gelmek istiyordu. Onun vaziyet ettiği işçiler olduğu için Yaşar, uygun olmaz dedi. Ebenin kocası da gelmek istiyordu. ‘O yamuk herif hiçbir yere götürülmez.’ dedi, arkadaşlardan biri. Naim de hazırlanmıştı. Kızlar ebe hanımla ingilizce konuştukları için Naim’e de ihtiyaç yoktu. İlaçları kamyonetin kasasına yerleştirdik, kızların içleri alet, eldiven, yüz maskesi olan küçük çantalarını içeri aldık. Halit bir torba şekerle bir torba hilal yıldızlı bayraklı buton verdi.
- Bunları çocuklara dağıtırsın.
Ebenin kocası kasaya binmeye yeltendi. Aşağı indirdik. Şöfor Vahid’in aracıyla saat 11’de Gori’ye doğru yola çıktık. Kızlar geldiklerinden beri Muzaffer Abad’ın dışında herhangi bir deprem bölgesine gitmemişlermiş. Onlara bölge ve deprem yoğunluğu hakkındaki tesbitlerimi, IHH’nın buradaki dört kalem çalışmasını, gönüllü gençlerin taradığı bölgeleri ve sonuçlarını kısaca anlattım. Bir de akşam ebe hanımın eşinin de katıldığı kavganın arkadaşlar arasında da problem oluşturduğunu ve bir gece erken döndüklerini söyledim.
- Ağabey o adam (bizden dayak yiyen) kavga eden kadınları ayırıyormuş.
- Belki ayırıyordu, lakin öbür kadını tekme tokat döverek. Bizim çocuklar adamı kadının üstünden alıp dışarı çıkardılar. Adam yine hücum ediyor. Buradaki kavga biçimi bu bağıra çağıra hamle yapmak. Çocuklar onun üzerine kızıp adamı biraz sertçe betonun üstüne yatırdılar. Bunun kocası da bu hanımın hatırına sıyırdı.
Aşağı Gori’den itibaren dağa doğru tırmanmaya başladık.
- Şu evde elinden ameliyat ettirdiğimiz kız var. Şimdi yolumuzun üstündeki çadırlara geleceğiz, burada klinik hizmeti verilip yardım dağıtılıyor. Bunlar aynı zamanda Jammu Keşmir tarafında savaşanlar. Fakat bu şöforla, ebenin yanında İslami terimi kullanmayın.
Hizbul Mucahidin’in yerine geldiğimizde kalabalıklar, kadın ve çocuklar vardı. İlaçlar yarım çadıra yığılmış, bir de erkek doktor vardı. Ebe ve iki hanım doktor indiler. Üsame koştu geldi. Sırayla hepsiyle musafaha yaptık. Oturmam için sandalye getirdiler. Konsantre ananas kutusunu ikram ettiler. Kutunun plastik kapağı içinde sapı kırmalı bir de plastik kaşık vardı. O sırada kızlardan biri:
- Ağabey burada doktor var, bizlik bir şey yok. Kaniya’ya çıkabiliriz.
Usame de:
-Yukarılarda daha çok ihtiyaç var. Yardım için de yukarılar daha uygun. Buraya her türlü yardım ulaşıyor. Size koruma da veririm.
- Korumaya ne gerek var?
- Araçta üç hanım var. Koruma zaruri.
İki delikanlı kamyonun kasasına çıkıp oturdu. Erzak dağıtım yerinden geçerken kızlara orayı gösterdim. Gönüllü gençlerin üç koldan dağlardaki üç gece gündüzlük çalışmalarını anlattım. Aracımız dağa yukarı döne döne çıkmaya başladı. Yol çatalında şöfor düz gidince benden önce arkadaki gençler bağırarak müdahale etti. İlk evlere ulaştık, çıkışa devam ediyoruz. Bu kadar uzak mıydı? Fakat yolda resim çektirmiştik ve yıkılmasına rağmen camiiyi görmemiz gerekiyordu. Bugün Cuma’ydı ve bir hafta önce Cuma günü yine buradaydık.
Çadır tepeleri görünmeye başlamıştı. Vahid’e durmasını söyledim. İndik. Gençler ilaç kolilerini kucakladı. Ben de ilaç çantalarını aldım. Köy mezarlığını geçtik. Kuveyt Hilal-i Ahmer’i yüze yakın çadır kurmuştu. Tek katlı plastik çadırlarda henüz oturan yoktu. Yıkılan evlerin saçlarından çattıkları üçgen evciklerin önünde kadın ve çocuklar bizi seyretmeye başlamışlardı. Cuma’nın farzına durulmuştu. Çabucak abdest alıp, teşehhüde cemaate yetiştim.
Döndüğümde ilaç kolilerinin etrafına erkeklerin oturduğunu gördüm. Köylülere etrafa doktor geldiğini haber verin, çocuklar ve kadınlar gelsin dedim. Kızlara da bulundukları yerde muayeneye başlamalarını söyledim. İlaçlarını getirdik. Mücahidlere erkekler gelmeyecek, fakat kadın ve çocuklar dedim. Ben erkeklerin yanına gittim.
Çocuklara şeker ve balonları dağıtmaya başladım. Her çocuğa üç şeker bir balon. Şişirenler, şişirmeye uğraşanlar, atıp tutanlar. Ortalık ayyıldızlı kırmızı balonlarla dolmuştu. Doktor kızların muayene yerlerinin önü kalabalıklaşmıştı. Mücahidlerden biri kapının önüne oturdu, gelenleri tek sıraya soktu. Çocukların olması iyiydi. Erkekler yerlerinden hiç kıpırdamadı. Saat üçten dörde kadar işimizi halledip gitmemiz gerektiğini söyledim. Saat dört olduğunda beş hasta vardı.
- İki çocuğu aldıktan sonra bitirelim. Geç kalıyoruz, dağdan inemeyiz.
Güneş guruba yaklaştığı andan itibaren hava ısısı düşüyordu. Üstümde sadece yelek vardı ve soğuk böğürlerimden vurmaya başlamıştı. Bir süre sonra kar yağınca dağlar başındaki bu insanlar ne yapacaktı? Kızlar işlerini bitirdiler ve çıktılar.
- Ağabey parayı dağıtmadık. İçeriye gelenlere versek izdiham olacağını düşündük.
- İyi düşünmüşsünüz.
Sularını doldurmuş başlarının üzerinde taşıyarak gelen her kadının eline 500 Rupi sıkıştırdım. Vahid bir ağacın dibindeydi. Ağaçta da üç çocuk vardı. Bizim bölgede kurusu satılan ‘vaz’ dedidiğimiz ve kar yağdıktan sonra satılan çocukluğumda yediğim meyvenin ağacıydı bu. Birkaç dal da kırıp bana attılar. Kırküç sene geride kalan çocukluk anılarım depreşti. Ortanca amcam kasabadan getirmiş, köyde vaz satıyordu. Onun tadına dalında bakmak bir başka tad verdi bana. Cennet hurmasının parmak ucu büyüklüğünde, aynı tadda minyatürüydü.
Dağın inişi çıkışından daha görkemliydi. Vadi, ‘Ceylem’ nehri bütün görkemiyle altımızdaydı. Araç dağın yüzünde zikzaklar çizerek iniyordu. Kırılma noktasını dönemediği için her virajda biraz geri alıyordu. Ve o an Ceylem vadisinin başında bir yamaç paraşütçüsü gibi duruyorduk. Kuzeyden gelen vadinin başında, araç durduğunda buradan ineceğiz. Fakat her harekette bir sonra varacağımız hedefimiz aklımızda olsa da vadinin başında aracın içinde duruşumuzda bir başka duygu. Bir gün hedefe varmayacaksın. O gün niye bugün olmasın. Bir aracın aksamına bütün güvenliğini yüklemek hiç de arzu edilir bir sonuç değil. Buradaki üç haftam içinde içi insan dolu üç araç nehre yuvarlandı ve yüzü aşan insan öldü.
Doktor kızlarımız Dilek ve Ayşe, Bayburt ve Eskişehirliymişler. Türkiye’de okurken başörtü yasağından dolayı Macaristan’da okullarını bitirmişler. Eğitim dilleri İngilizceymiş.
- Buraya nasıl geldiniz? Bizim ülkemizin hareket standardının üstünde bir şey bu.
- Ramazan’da Ak-Der’in iftarı vardı. IHH’dan Osman ağabey orada depremle ilgili bir sunum yaptı. En çok doktora ihtiyacı olduğundan bahsetti. Biz müracaat ettik ve geldik.
- Allah gayret ve ecrinizi artırsın kızlar. Her zorluktan sonra bir kolaylık olduğu gibi, biliniz ki, bu mağduriyetler, bu zulümler, kaliteli, iyi eğitimli, düşünce ataletinden kurtulmuş, üretken insanlar kazandıracak. Bakın şu dağlara, hangi ülkenin insanı dolaşıyor? Hangi bayraklar dalgalanıyor? Hediye edilen çadırların üzerindeki bayrakların soğuk yüzünü geçin. UNICEF, arada bir ABD askeri ve şu vadilerde günde dört defa gidip gelen IHH amblemi, Türk bayraklı üç araç. Kamptaki delilimiz bile bayrak ve flamayı taşıyarak dolaşıyor. Bu dağlara çıkan ilk hanım doktorlar değil, ilk doktor sizsiniz. Allah razı olsun.
Yukarı Gori’ye inmiştik. Akşam ezanı okunmuştu. Korumalar indi, kamptakiler:
- Namaza hazırız hemen kılalım.
- Biz inelim daha fazla gecikmeyelim.
Tekrar yola çıktık. Aşağı Gori’ye indik, şimdi bütün bozukluğuna rağmen işimiz daha kolaydı. Karşıdan gelen araç sayısı azaldı. Biz yirmi araçlık bir konvoy olmuştuk.
Celobendi kamp yerimize vardık. Yaşar:
- Nerede kaldın ağabey, aramaya çıkacaktık?
- Vallahi Yaşar, kızlar dolaşıp görmeye gitmişti. O kadar çok hasta vardı ki, bitiremeden döndük
Tahran’ın Güney Otobüs terminaline gideceğim.
Aradan otuz sene geçmişti; onu unutmamıştım. Kaybolup gitmişti.
Gürcistan: 69 bin 700 km kare yüzölçümüne ve 5 milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin,...
Evet, İran devrimiyle hızlanan bir süreç var.
Sonradan kendisi de bir alçağın en az on kurşununa hedef olan Hayati ÜSTÜN, İstanbul'dan telefon ediyor.
İhtiyar delikanlı: Yaşlanan bedenine karşın, yaşlanmayan gözlerinden yiğitlik kıvılcımları saçan Ferman ağabey
Hep zaafiyet içinde yüzmeyi nasip ediyor.
Gecikiyor dostların kalbine.....
Akşam namazından sonra beş araçla programın yapılacağı Kumanova'nın banliyösündeki Likova'ya doğru yola çıktık.
Makedon hükümeti, batıdaki dağın ucuna 70 metre yüksekliğinde bir haç dikmiş.
Makedonyalı Müslümanlar 2005 yılını bitirirken Osmanlı ulemasının son temsilcisi İdris İdrisi Hoca Efendiyi kaybetti.
Reyyan'la beraber otobüsle Recklinghausen'e gittik. Oradan 11'de ICE'ye bindik.
Akşam Ahmet gelip aldı. Sonra eşi, oğlu Musab ve kızı Halenur'u da alıp Bochum'a gittik.
Akşam Ahmet gelip aldı, ailece ona başsağlığına gittik. Yan komşu Karslı inşaatçı da geldi. Sivas iki yıllık mezunuymuş.
Saat 12'de Musab geldi. Emine hanım Bilefeld'e gidecekmiş. 'Almaya gelmesinler, seni giderken biz bırakalım.' dedim.
Faik'in börekçi dükkanı varmış, oraya gidiyoruz. Hüsameddin'e telefon ettik. Bir saat önce eve gelmiş.
Priştina, 200 bin nufuslu bir şehir. Onüç cami var. İmam-Hatib okulu, İlahiyat Fakültesi dört senedir eğitim hizmeti veriyor.
Gayrimüslimlerin anlattığına karşılık üzerine gitmeliyiz. Teknolojinin ve iletişimin hızlandığı bu zamanda bu fırsatları iyi değerlendirip
İçerdeki bilgisayarlar okulun, orada yer olmadığı için burada duruyor.
Cahiliye dönemi ittifakları, zalim de olsa, mazlum da olsa, saldırgan da olsa, saldırıya uğrayan da olsa
Taklit, 'öteki'ni kalıp yargılarla anlamanın bir biçimidir. Taklit, sömürgeci iktidarın ve bilginin anlaşılması en zor
Bizler bugün bu salonda bir kader buluşmasında biraradayız.
İsrail'in ve dünya siyonizminin desteği ortadayken İslam dünyasının ilgisi sadece toplantılar, tel'inler bazında kalmamalı.
Siyonistlerin göz yumulan bir biçimde bazan Lübnan'a, bazan Gazze'ye saldırısının şaşırtmaca bir amacı vardır...
Berlin'e doğru hızla giden taksinin camına başımı dayamış, engin yeşillikleri seyrederken kendime sorduğum bir soru
Heredot'tan Pliny'e, Aziz Augustine'den Kolomb'a, açıkçası bütün Avrupa'dan bugünkü ABD'ye kadar...
Bugün burada kitaplardan derlenen bilgiler aktarılmayacak.
Bir dizgici anısı dinlemiştim. Daha çok okumak için bir yayınevine giriyor, okuyor, okuyor.
Arazideki ekiplerin hepsini topladık. Gori köyünden dağlara doğru giden yol üzerine, dükkanların alt tarafına üç çadır kuruldu.
Hareket: Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim. Vücutu oynatma, kıpırdatma veya kımıldatma.
Dünyada başka yerlere yerleştirilen milyonlarca mülteci varken Filistinlilerin bunu anlamayıp...
19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Theodor Herzl, Sultan Abdulhamid Han'ın huzurundadır.
Otelin lobisi aynı zamanda lokanta ve çayhaneydi. Pakistanlı önce tek kişilik odasını tuttu.
Yemek yer misin, Muhammed? - Hayır, ağabey. Zahedan'a ne zaman varırız?....
Tahran'ın Güney Otobüs Terminaline gideceğim. Meydan-ı İmam Humeyni'yi batı yönünden Tophane tarafına koşar adım geçtim.
İran devrim kitabını iyi okursak, iki şey dağ gibi dikilir karşımıza:
Yirminci yüzyıl itibariyle petrol ve doğalgaz zengini bir ülke...
Peygamberler hata yapınca uyarılmışlardı. İnsanlar ise emredildikleri ve nehyedildiklerini bilirlerse...
Kararını vermişti, gidecekti. Önce İsmail'in evine gidip taziye ziyareti yapacaktı. Yapabilecek miydi?
Afganistan halkının İslam'a bağlılığı ve İslami endişeleri tartışma kabul etmez bir gerçek.
İslam yaşadığımız zamanda dünyanın en faal gücüdür. Yirminci yy.ın zarları Müslümanlar üzerine atıldı.
Biz bu akşam burada hayatlarını, insanlık tarihi boyunca bir kere yaşanan insan hayatını Allah...
İHH, Afganistan'da yıllardır faaliyetini sürdürüyor. Bu seneki Kurbanda bir ekip daha ilave edildi
1552, Rus Çarı zalim İvan'ın Kazan Hanlığını yakıp yıktığı tarihtir. Bu günün anısına da Kızıl Meydan'daki St. ...
Bir kenara oturup ekmek yanına birer meyve suyu içtik. Sonra 83 numara geldi.
Yol eski toz ve topraklı yol değil. Yeni yapılmış ve çok güzel asfaltlanmış...
Ha bugün ha yarın derken yine tası tarağı topladım. Dadaş Seyahat niçin bir kalır.
Dr. Rabbaniyle vedalaştık. ‘Yarın akşam buraya gel seni gönderelim. Kabil’in son durumunu mutlaka görmelisin...
24 Mayıs 1995, saat 15:10’da Afganistan Cumhurbaşkanı Prof. Burhaneddin Rabbani ile görüşmeye alındım
Celalabad’a döndük. Emanullah geldi. Marufların Peşaver’de olduğunu ve görüştüğünü söyledi.
Kabil’i seyrediyorum. İşte merkezi şehir önümde uzanıyor. Bütün güzelliğiyle demeli miyim bilmiyorum.
1991 yılında Sovyetler dağılınca bütün bağlı cumhuriyetler bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Bundan sonrası için ne düşünüyorsunuz?
Cümbüş’te üç kuvvet vardı: 1- Cihadiler; dışarıyla alakası yok. 2- Pehlivanlar; (milisler) eski Necib’in...
Pazar; Erzurum garajı eski yerine yeniden yapılmış. Selami’yi tekrar aradım. Necmeddin’le geldiler.
Gece saat 03:30’da uyandım. Ezan okunuyordu. Namazı kıldım, uyuyamıyorum.
İstanbul’dan karayoluyla yola çıktığınızda, dört bin üç yüz km. sonra çöllerle kaplı Belucistan’a ulaşırsınız...
İran’ın güneydoğusuna, Afganistan’ın güneybatısına ve Pakistan’ın batısına düşen, 2,5 milyonu İran’da...
Gönlümde bir kıymet dairem var. Bunu açıklamalı mıydım? Evet bunu açıklamalıyım ki, anlatacağım anlamlansın diyorum...
Bırak git meydanları,Vur beni!
Saat 12’de İHH’dan minibüsle havaalanına çıktık. Üsküp’e Yakup Hoca’nın vefatı için taziyeye gideceğiz.
Kampa döndüğümüzde saat iki olmuştu. Halit, ‘Mecir bekliyor, taziyeye geç kalıyormuşuz’.
Taksiciler yapıştı. Hayır dedim. Biri inat etti. Araba gelecek desem de aldırmıyordu.
İkindide camiye gittik. Çıkışta Muallimin müdürlüğünü yaptığı okulu gezdim. Beşyüz öğrencileri varmış.
Hastahanedeki hasta ve yakınlarının hemen tamamı Afganlıydı. İsmail, Hanif’i aramıştı.
Vakit geç oluyordu. Taş pazarına gidecektik. Recep ve Halit acil alışveriş yapıp geri dönecekti...
Geriye 300 battaniye vereceğimiz kalmıştı. Depoya gelen battaniyelerden 180’ini yükleyip götürdük...
Çadırların dikiş yerlerinden su damlamaya başladı. Battaniyenin baş tarafı sırıl sıklam olmuştu...
Sabah namazında hava daha soğuktu. Namazı kılıp yataktaki sıcaklığımızın içine yeniden gömüldük...
Pakistan elektrik kurumu elemanları geldi. Huzeyfe’nin yerleştirdiği ana panodan kampa yeni hat çekmeye başladılar...
Akşam saat 19, İstanbul-Karaçi uçağı için havaalanındayız...
Afganistan’ın işgal gücü, seçimlerde hile olduğunu ısbatladı ve seçimler ikinci tura kaldı. Bu seçimlerde de hile var diye yazmadım.
Hayır, ABD Afganistan’da bir kurnazlık oyunu sergiliyor. Evet, çatışmalar var, kayıplar var...
Alman ve İsrail kabinesi ikinci ortak toplantısını Berlin'de yaptı. Birincisini Kudüs'te yapmıştı...
So wie ich daran glaube, dass der Angriff auf die Twintowers am 11. September 2001...
11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inandığım gibi...
2006 'nın Kasım ayında Kabil'deydim...
ABD-Ingiliz Orta Şark Kumpanyası bütün dünyayı parmağına taktı oynatıyor...
Çanakkale savaşı, sonradan ortaya çıkan sonucuyla Osmanlı devletinin bittiği savaştır.
İktidardasın Tom Amca. ABD başkanlığın kutlu olsun.
Bir garip ölmüş diyeler. Üç günden sonra duyalar...
19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Thedor HERZL, Sultan Abdülhamid'in huzurundadır.
1979'un 27 Aralık gecesi SSCB'nin kızıl ordusu, Afganistan'a girmişti. Görkemli, techizatlı, dünyayı korkudan titreten kızılordu ...
Doğudan, batıdan, kuzeyden güneyden her renkten , her dilden , her ırktan Müminlerin aşkla, vecdle...
Bütün kürreyi arzda yaşayan Müslümanları bugün heyecan dalgası sarmış durumda.
GÜRCİSTAN: 69.700 km. kare yüzölçüme, beş milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin...
Yılmaz ÖZTUNA: “Türkiye Gazetesi” nasıl bir gazete? sorusunun cevabını vermek çok zordur...
Ankara kökenli bir kitap “Şu Çılgın Türkler”.
Yedi güzel adamın dalından bir yaprak daha düştü toprağa
Bu yazıyı tasarlarken Pakistan’ın başında dolaşan sosyal ve siyasal desiseleri düşününce PAK-İSTAN hayalini kuran...
19 Temmuzda 23 Güney Koreli Güney Afganistan'da, Taliban tarafından tutuklanmıştı.
Time dergisi başörtülü İHH gönüllüsü Mine KARAKAŞ'ın resmini kapağına basarak "Türkiye'nin ikilemi" başlığıyla vermiş.
Kabil’e kar inmemiş fakat soğuk inmiş, yağan yağmurdan her taraf çamur içinde.
16 Aralık 2006’da MTTB’nin (Milli Türk Talebe Birliği) kuruluşunun yeniden ilan edildiğini gazetelerden okuduk. CHP’li Yüksel Çengel, 46. dönem MTTB Genel Başkanı. Milliyetçi Rasim Cinisli 47. dönem MTTB Genel Başkanı. İsmail Kahraman 48. dönem genel...
Bugün Terörizmin tarifi ABD’nin keyfine ve uzmanlık alanına bırakıldı.
Yeni gün için programimizi yapmistik...
Sabah namazini kildik, yeni gün için bize gösterilen çadirda istirahate çekildik...
AZAD Keşmir, Jammu ve Makbuza Keşmir denilen 222,236 km2 lik yüzölçüme sahip...
ABD günden güne kaybeden bir ülke. ABD´ye duyulan nefretin ölcüsü yoktur.
21 Aralk perşembe sabahı haberlerinde; hazar denizinin doğu yakasına düşen bir batı Orta Asya devleti olan Türkmenistan Devlet baskani ya da Türkmenistan Diktatörü S.Murat Türkmenbaşının öldüğü haberini duydum
Bir önceki gece paralı askerlerle çatışmadan dönmüştük. Kaybettiğimiz grubu bulabilmek için yorgunluğun üstüne ...
11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inan...
Müslümanlarin kendi hayatlarini iyilestirici her türlü isteklerinde elde ettikleri her türlü basarinin karsisina ezici ve yikici bir biçimde dikildigini görüyoruz.
Az tirajlı bir gazetede küçük bir iç sayfa haberine göre Afganistan’ın güneyinde...