Bir garip ölmüş diyeler. Üç günden sonra duyalar.
Soğuk su ile yuyalar, şöyle garib bencileyin.
Bazı sözler söylendiği tarihin sonrasını da öncesini de kuşatır. Çünkü o sözler asırları kuşatıp geldiği gibi kuşatıp gider de.
Gariblik; şöhretin zıddıdır. Gariblik; gösterişin de zıddıdır. Gariblik; baştan çıkmamışlıktır. Gariblerin şöhreti yoktur, yorulmaları, bıkmaları, yolda kalmaları yoktur.
Bir garip, bir yiğit, bir yorulmaz kardeşim vardı. Beş şubat 2009 a kadar elli yıla yakın hep aynı dirençle koştu, koştu. Ve bize göre sürpriz bir biçimde aynı koşuyla makas değiştirip Rabbine döndü.
O Gümüşhane Torullu olmasına rağmen bizim için hep Tire’li Kenan’dı. 1980 öncesinde Tire Akıncılar başkanı Ali İhsan’ın her zaman yanında olan öğrencisi ve sırt dayadığı arkadaşıydı. Yol, mücadele ve cihad arkadaşıydı. İran inkılabının olduğu aylarda ikisi beraber sınırı aşıp gitmişlerdi: Şahın henüz pes etmediği günlerdi, Urumiye caddelerinde müslümanların arasına karışıp ümmet olmanın hazzını tatmışlardı. Sınırlara aldırmadan “Merg ber Emrika.” “Merg ber Şah.” “Allahu Ekber, Humeyni rehber.” diyerek, seslerden bir ses olmuşlardı. İran durulunca tekrar sınır aşıp cihad bayrağının açıldığı Afganistan'a geçmişlerdi. Daha cihadın başıydı; pirinç tarlasındaki çapayı, sürü peşindeki sopayı kapıp komunistlere karşı cihada koşan Afganlıların arasındaydılar. Orta Avrupa'dan, Mohaç ovasından, Tuna boylarından kalmış, tarihten çıkıp gelmiş gibi çağdaş iki akıncıydı bunlar; Tireli Ali İhsan ve Kenan. Onlar cihad medresesinin öğretmensiz, iki öğrencisiydi. Dört bin km. yol katederek geldikleri Afganistanın bu yarı çöl bölgesinde cihad etmek isteyen, Ruslara karşı durmak isteyen, elleri nasırlı, ayak topukları susuz toprak gibi yarık bu insanlara yat kalk, çök kalk, vur kaçı öğretiyorlardı. Cihada hazırlığın medreseleri yoktu: Çünkü böyle bir medrese sömürgeciler ve yerli despotlar için tehlikeliydi. Kürsülerden cihad ayetleri, hadisleri, kıssaları okunurdu ve ağlanırdı fakat, medresesi; olamazdı. Eğer cihadın mektebi olursa işte o zaman müslümanların bileği bükülmez, İslam önünde durulmaz büyük bir güç olurdu.
1982 yılında Peşaver'de yaralar içinde Afganlılara hizmet veren bir hastanede yatarken elime geçen iki aylık bir Milli Gazeteden İzmir Tire'de bir grup çete üyesinin Ali İhsan ve Kenan'ı kurşun yağmuruna tuttuğunu Ali İhsan'ın Hakka yürüyüp Kenan'ın hastaneye kaldırıldığını okuduğumda göz yaşlarına boğulmuştum. Durumu öğrenen yaralı Afganlılar onlar için dua edip Fatihalar okudular.
Kenan, hastaneden sonra hapishaneye alınmıştı. Hapisten çıkınca Tire'den evlendi. Ali İhsan ağabeyinin üç çocuğuna öz amcadan daha yakın oldu onları evlendirdi. Dava ağabeyinin şehadetinden üç ay sonra doğan oğlunun da kayın babası oldu.
Geçimini temin etmek için pazarcılık, gazete dağıtıcılığı, M.G.V. temsilciliği yaptı. Bütün bu işlerde yine insana ve hizmete dönük olmayı önceledi kıt kanaat geçiniyordu.
1996 Ramazanıydı: İstanbul Bayrampaşa belediye salonunda İzmir mezunu arkadaşlarla iftar yemeğindeyiz, başkan yardımcılarından Muharrem bey belediyelerin mahküm kadrosu olduğunu, bunu dolduramadıkları için bakanlıktan ceza yediklerini söyledi. “Kenan var, Tire'de Kenan var tanırsın” dedim. O da heyecanlanmıştı. “Kenan ağabeyi nasıl tanımam Allah Allah hiç aklıma gelmedi. Arayayım hemen gelsin.” Böylece Bayrampaşa belediyesindeki mahkumlar için açılan kadroda işe girdi.
Lübnan savaşının Ramazan'ında Kenan'ın Akıncı ruhu bir kere daha yelkenlerini şişirdi. Ramazan'dan on gün önce Lübnan'daydı Güney Lübnan'da Ramazan boyunca aşevi kurulacaktı, bir haftada her şeyi ayarlamış, bir aylık giderleri hesaplamış, dosyası elinde çıkıp gelmişti. Ve o Ramazan'da bütün Güney Lübnan'da her akşam beş bin kişiye iftar ulaştıran bir organizasyonu harekete geçirmişti.
Bayrampaşa Belediyesinin Ramazan boyunca Balkanlar'da yaptığı iftar akşamlarının gala gecesinde; yemeklerden, konuşmalardan, sanatçılardan, kare kare Balkan güzelliklerinden zengin bir sunum vardı. Güney Lübnan'daki kelle koltukta ve savaş yıkıntıları içinde her akşam beş bin kişiye ulaştırılan iftar gayretinden sadece bir cümle vardı, hiçbir kare resim yoktu. Kenan aldırmamış görünse de Ben: “Yuh” demiştim. İsrailin yakıp yıktığı henüz riskin devam ettiği, Dünya kamu oyunun bakışı altında olan Güney Lübnan'daki bu faaliyet asıl övünülecek konuydu. Açıkçası, gariblerin çalışması bile bir garip ölmüş diyelerce kabul görmüştü.
O dağ gibi Mücahid Kenan'ın akciğerinden giren kanser beynine sıçramıştı. İstanbul'a gelmişken ziyaret etmek için araştırdım. Cerrahpaşa Hastanesi acil servisindeymiş. Rıdvan Sancaklı ile baş ucundaydık. Rengi sararmış, sesi yavaş çıkıyor. O çakmak çakmak bakan gözleri yoktu. Fakat bir anlık gülümsemesinde otuz yıllık Akıncı dostluğun canlı kıvılcımını gördüm. Sakalından öpmek için eğildim.
Ali İhsan ve Kenan'ın Afgan cephesinden dönüş yolunda Pakistan'dan İran tarafına geçtiklerinde Zahedan'a gitmek için bir minibüse biniyorlar. Yandaki başka bir araçta daha fazla yolcu görünce biran önce gitmek için ona binmeye indiklerinde, siz bu araca aitsiniz ona binemezsiniz diyen bir grupla kavgaya tutuşuyorlar. Türkiye'de meydan kavgalarında pişmiş kara kuru bu iki genç on saldırganın ortasında iki tarafta yorgunluktan durana kadar kavga ediyorlar. Belücler şaşkınlık içinde çareyi kavgayı bitirmekte buluyorlar. Bu alt edilmez iki gencin Türkiyeli Cihadiler olduğunu öğrenince önce özür ve ikramda bulunup sonra da özel araçla Zahedana bırakmak istiyorlar. Fakat, bizimkiler yine minibüsle yola devam ediyorlar.
Dün akşam çok sancım vardı diyen Kenan gözlerini pencereye doğru çevirmişti. Bu gözlerin açıldığı koridorda neler vardı acaba, neleri görüp neleri hissediyordu? Dağlar, çöller yarım sevdalar bu gözlerde tütmemeliydi. Tekrar eğildim yirmi yedi sene önceki göz yaşlarımı içimde çağıldatarak saçlarını okşayıp onu bir kere daha öptüm. Yarın demeyecek kadar tecrübeler yaşamıştım.
Dışarıda bir süre bekledim. Eşine, hayat arkadaşına: ”Yenge O'na veda etmeden gideceğim, veda edemeyeceğim. Söylersin.’’
Soğuk İstanbul akşamında ellerim cebimde Rıdvanla çıkıyoruz. ”Biz yarın hesapları yapmamıştık Kenan. Evin, arabanın, evladu iyalin hiç hesabını yapmamıştık. Bunları konuşmaktan utanırdık. Hapiste yatanlarımız, yurt dışında vatansız dolaşanlarımız, cephelerde savaşanlarımız vardı. Ve Biz farkında olmadan yaşlanıyorduk: Yaşlanan ağaçlara musallat olan parazitler gibi hastalıkların bizi de bulması varmış. Bu garip değildi meydanı cihadın en büyük komutanı, tarikat-ı cihadiyenin üstadı Halid bin Velid dahi hasta yatağından doğrulup da kılıcına dayanarak ölümü karşılamaya çıkmıştı.
Tireli Kenan'ın vefatını yine uzakta öğrendim, duamı hasretimi gönderdim. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun…
Tahran’ın Güney Otobüs terminaline gideceğim.
Aradan otuz sene geçmişti; onu unutmamıştım. Kaybolup gitmişti.
Gürcistan: 69 bin 700 km kare yüzölçümüne ve 5 milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin,...
Evet, İran devrimiyle hızlanan bir süreç var.
Sonradan kendisi de bir alçağın en az on kurşununa hedef olan Hayati ÜSTÜN, İstanbul'dan telefon ediyor.
İhtiyar delikanlı: Yaşlanan bedenine karşın, yaşlanmayan gözlerinden yiğitlik kıvılcımları saçan Ferman ağabey
Hep zaafiyet içinde yüzmeyi nasip ediyor.
Gecikiyor dostların kalbine.....
Akşam namazından sonra beş araçla programın yapılacağı Kumanova'nın banliyösündeki Likova'ya doğru yola çıktık.
Makedon hükümeti, batıdaki dağın ucuna 70 metre yüksekliğinde bir haç dikmiş.
Makedonyalı Müslümanlar 2005 yılını bitirirken Osmanlı ulemasının son temsilcisi İdris İdrisi Hoca Efendiyi kaybetti.
Reyyan'la beraber otobüsle Recklinghausen'e gittik. Oradan 11'de ICE'ye bindik.
Akşam Ahmet gelip aldı. Sonra eşi, oğlu Musab ve kızı Halenur'u da alıp Bochum'a gittik.
Akşam Ahmet gelip aldı, ailece ona başsağlığına gittik. Yan komşu Karslı inşaatçı da geldi. Sivas iki yıllık mezunuymuş.
Saat 12'de Musab geldi. Emine hanım Bilefeld'e gidecekmiş. 'Almaya gelmesinler, seni giderken biz bırakalım.' dedim.
Faik'in börekçi dükkanı varmış, oraya gidiyoruz. Hüsameddin'e telefon ettik. Bir saat önce eve gelmiş.
Priştina, 200 bin nufuslu bir şehir. Onüç cami var. İmam-Hatib okulu, İlahiyat Fakültesi dört senedir eğitim hizmeti veriyor.
Gayrimüslimlerin anlattığına karşılık üzerine gitmeliyiz. Teknolojinin ve iletişimin hızlandığı bu zamanda bu fırsatları iyi değerlendirip
İçerdeki bilgisayarlar okulun, orada yer olmadığı için burada duruyor.
Cahiliye dönemi ittifakları, zalim de olsa, mazlum da olsa, saldırgan da olsa, saldırıya uğrayan da olsa
Taklit, 'öteki'ni kalıp yargılarla anlamanın bir biçimidir. Taklit, sömürgeci iktidarın ve bilginin anlaşılması en zor
Bizler bugün bu salonda bir kader buluşmasında biraradayız.
İsrail'in ve dünya siyonizminin desteği ortadayken İslam dünyasının ilgisi sadece toplantılar, tel'inler bazında kalmamalı.
Siyonistlerin göz yumulan bir biçimde bazan Lübnan'a, bazan Gazze'ye saldırısının şaşırtmaca bir amacı vardır...
Berlin'e doğru hızla giden taksinin camına başımı dayamış, engin yeşillikleri seyrederken kendime sorduğum bir soru
Heredot'tan Pliny'e, Aziz Augustine'den Kolomb'a, açıkçası bütün Avrupa'dan bugünkü ABD'ye kadar...
Bugün burada kitaplardan derlenen bilgiler aktarılmayacak.
Bir dizgici anısı dinlemiştim. Daha çok okumak için bir yayınevine giriyor, okuyor, okuyor.
Arazideki ekiplerin hepsini topladık. Gori köyünden dağlara doğru giden yol üzerine, dükkanların alt tarafına üç çadır kuruldu.
Hareket: Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim. Vücutu oynatma, kıpırdatma veya kımıldatma.
Dünyada başka yerlere yerleştirilen milyonlarca mülteci varken Filistinlilerin bunu anlamayıp...
19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Theodor Herzl, Sultan Abdulhamid Han'ın huzurundadır.
Otelin lobisi aynı zamanda lokanta ve çayhaneydi. Pakistanlı önce tek kişilik odasını tuttu.
Yemek yer misin, Muhammed? - Hayır, ağabey. Zahedan'a ne zaman varırız?....
Tahran'ın Güney Otobüs Terminaline gideceğim. Meydan-ı İmam Humeyni'yi batı yönünden Tophane tarafına koşar adım geçtim.
İran devrim kitabını iyi okursak, iki şey dağ gibi dikilir karşımıza:
Yirminci yüzyıl itibariyle petrol ve doğalgaz zengini bir ülke...
Peygamberler hata yapınca uyarılmışlardı. İnsanlar ise emredildikleri ve nehyedildiklerini bilirlerse...
Kararını vermişti, gidecekti. Önce İsmail'in evine gidip taziye ziyareti yapacaktı. Yapabilecek miydi?
Afganistan halkının İslam'a bağlılığı ve İslami endişeleri tartışma kabul etmez bir gerçek.
İslam yaşadığımız zamanda dünyanın en faal gücüdür. Yirminci yy.ın zarları Müslümanlar üzerine atıldı.
Biz bu akşam burada hayatlarını, insanlık tarihi boyunca bir kere yaşanan insan hayatını Allah...
İHH, Afganistan'da yıllardır faaliyetini sürdürüyor. Bu seneki Kurbanda bir ekip daha ilave edildi
1552, Rus Çarı zalim İvan'ın Kazan Hanlığını yakıp yıktığı tarihtir. Bu günün anısına da Kızıl Meydan'daki St. ...
Bir kenara oturup ekmek yanına birer meyve suyu içtik. Sonra 83 numara geldi.
Yol eski toz ve topraklı yol değil. Yeni yapılmış ve çok güzel asfaltlanmış...
Ha bugün ha yarın derken yine tası tarağı topladım. Dadaş Seyahat niçin bir kalır.
Dr. Rabbaniyle vedalaştık. ‘Yarın akşam buraya gel seni gönderelim. Kabil’in son durumunu mutlaka görmelisin...
24 Mayıs 1995, saat 15:10’da Afganistan Cumhurbaşkanı Prof. Burhaneddin Rabbani ile görüşmeye alındım
Celalabad’a döndük. Emanullah geldi. Marufların Peşaver’de olduğunu ve görüştüğünü söyledi.
Kabil’i seyrediyorum. İşte merkezi şehir önümde uzanıyor. Bütün güzelliğiyle demeli miyim bilmiyorum.
1991 yılında Sovyetler dağılınca bütün bağlı cumhuriyetler bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Bundan sonrası için ne düşünüyorsunuz?
Cümbüş’te üç kuvvet vardı: 1- Cihadiler; dışarıyla alakası yok. 2- Pehlivanlar; (milisler) eski Necib’in...
Pazar; Erzurum garajı eski yerine yeniden yapılmış. Selami’yi tekrar aradım. Necmeddin’le geldiler.
Gece saat 03:30’da uyandım. Ezan okunuyordu. Namazı kıldım, uyuyamıyorum.
İstanbul’dan karayoluyla yola çıktığınızda, dört bin üç yüz km. sonra çöllerle kaplı Belucistan’a ulaşırsınız...
İran’ın güneydoğusuna, Afganistan’ın güneybatısına ve Pakistan’ın batısına düşen, 2,5 milyonu İran’da...
Gönlümde bir kıymet dairem var. Bunu açıklamalı mıydım? Evet bunu açıklamalıyım ki, anlatacağım anlamlansın diyorum...
Bırak git meydanları,Vur beni!
Saat 12’de İHH’dan minibüsle havaalanına çıktık. Üsküp’e Yakup Hoca’nın vefatı için taziyeye gideceğiz.
Kampa döndüğümüzde saat iki olmuştu. Halit, ‘Mecir bekliyor, taziyeye geç kalıyormuşuz’.
Taksiciler yapıştı. Hayır dedim. Biri inat etti. Araba gelecek desem de aldırmıyordu.
İkindide camiye gittik. Çıkışta Muallimin müdürlüğünü yaptığı okulu gezdim. Beşyüz öğrencileri varmış.
Hastahanedeki hasta ve yakınlarının hemen tamamı Afganlıydı. İsmail, Hanif’i aramıştı.
Vakit geç oluyordu. Taş pazarına gidecektik. Recep ve Halit acil alışveriş yapıp geri dönecekti...
Geriye 300 battaniye vereceğimiz kalmıştı. Depoya gelen battaniyelerden 180’ini yükleyip götürdük...
Çadırların dikiş yerlerinden su damlamaya başladı. Battaniyenin baş tarafı sırıl sıklam olmuştu...
Sabah namazında hava daha soğuktu. Namazı kılıp yataktaki sıcaklığımızın içine yeniden gömüldük...
Pakistan elektrik kurumu elemanları geldi. Huzeyfe’nin yerleştirdiği ana panodan kampa yeni hat çekmeye başladılar...
Akşam saat 19, İstanbul-Karaçi uçağı için havaalanındayız...
Afganistan’ın işgal gücü, seçimlerde hile olduğunu ısbatladı ve seçimler ikinci tura kaldı. Bu seçimlerde de hile var diye yazmadım.
Hayır, ABD Afganistan’da bir kurnazlık oyunu sergiliyor. Evet, çatışmalar var, kayıplar var...
Alman ve İsrail kabinesi ikinci ortak toplantısını Berlin'de yaptı. Birincisini Kudüs'te yapmıştı...
So wie ich daran glaube, dass der Angriff auf die Twintowers am 11. September 2001...
11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inandığım gibi...
2006 'nın Kasım ayında Kabil'deydim...
ABD-Ingiliz Orta Şark Kumpanyası bütün dünyayı parmağına taktı oynatıyor...
Çanakkale savaşı, sonradan ortaya çıkan sonucuyla Osmanlı devletinin bittiği savaştır.
İktidardasın Tom Amca. ABD başkanlığın kutlu olsun.
Bir garip ölmüş diyeler. Üç günden sonra duyalar...
19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Thedor HERZL, Sultan Abdülhamid'in huzurundadır.
1979'un 27 Aralık gecesi SSCB'nin kızıl ordusu, Afganistan'a girmişti. Görkemli, techizatlı, dünyayı korkudan titreten kızılordu ...
Doğudan, batıdan, kuzeyden güneyden her renkten , her dilden , her ırktan Müminlerin aşkla, vecdle...
Bütün kürreyi arzda yaşayan Müslümanları bugün heyecan dalgası sarmış durumda.
GÜRCİSTAN: 69.700 km. kare yüzölçüme, beş milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin...
Yılmaz ÖZTUNA: “Türkiye Gazetesi” nasıl bir gazete? sorusunun cevabını vermek çok zordur...
Ankara kökenli bir kitap “Şu Çılgın Türkler”.
Yedi güzel adamın dalından bir yaprak daha düştü toprağa
Bu yazıyı tasarlarken Pakistan’ın başında dolaşan sosyal ve siyasal desiseleri düşününce PAK-İSTAN hayalini kuran...
19 Temmuzda 23 Güney Koreli Güney Afganistan'da, Taliban tarafından tutuklanmıştı.
Time dergisi başörtülü İHH gönüllüsü Mine KARAKAŞ'ın resmini kapağına basarak "Türkiye'nin ikilemi" başlığıyla vermiş.
Kabil’e kar inmemiş fakat soğuk inmiş, yağan yağmurdan her taraf çamur içinde.
16 Aralık 2006’da MTTB’nin (Milli Türk Talebe Birliği) kuruluşunun yeniden ilan edildiğini gazetelerden okuduk. CHP’li Yüksel Çengel, 46. dönem MTTB Genel Başkanı. Milliyetçi Rasim Cinisli 47. dönem MTTB Genel Başkanı. İsmail Kahraman 48. dönem genel...
Bugün Terörizmin tarifi ABD’nin keyfine ve uzmanlık alanına bırakıldı.
Yeni gün için programimizi yapmistik...
Sabah namazini kildik, yeni gün için bize gösterilen çadirda istirahate çekildik...
AZAD Keşmir, Jammu ve Makbuza Keşmir denilen 222,236 km2 lik yüzölçüme sahip...
ABD günden güne kaybeden bir ülke. ABD´ye duyulan nefretin ölcüsü yoktur.
21 Aralk perşembe sabahı haberlerinde; hazar denizinin doğu yakasına düşen bir batı Orta Asya devleti olan Türkmenistan Devlet baskani ya da Türkmenistan Diktatörü S.Murat Türkmenbaşının öldüğü haberini duydum
Bir önceki gece paralı askerlerle çatışmadan dönmüştük. Kaybettiğimiz grubu bulabilmek için yorgunluğun üstüne ...
11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inan...
Müslümanlarin kendi hayatlarini iyilestirici her türlü isteklerinde elde ettikleri her türlü basarinin karsisina ezici ve yikici bir biçimde dikildigini görüyoruz.
Az tirajlı bir gazetede küçük bir iç sayfa haberine göre Afganistan’ın güneyinde...