Sabah namazini kildik, yeni gün için bize gösterilen çadirda istirahate çekildik. Saat 09 da uyanmistim. Ömer uyuyordu. Fakat Dr. Adnan yerinde yoktu. Çadirdan disari çiktim. Günesli piril piril bir hava vardi. Kesmir´de karla sogugu yakici bir havayla karsilasacagimi düsünüyordum. Hazirlikli gelmistim. Bu mevsimde öyle olmaliydi. Depremin vurdugu Kesmir´de daglarda da kar yoktu, yerler kuruydu ve oksayan sicaklikta bir günes vardi.
Dr. Adnan klinikte isbasi yapmisti. Kesmir daglardan ve derin vadilerden olusan bir cografya. Bu derin vadilerin her birisinde irili ufakli dereler, nehirler akiyor. Biz su anda bati Kesmir’ deyiz. Muzafferabad Azad Kesmir’ in hem baskenti hem de bütün cografi bölgenin adi. Depremin tümüyle yiktigi bölge de burasi. Sehir merkezi bu derin vadilerde bulunan bir avuç düzümsü arazi üzerine kurulmus. Güneyden Kuzeye dogru, uzayip gidiyor. IHH çadir kenti, sehrin kuzey çikisindaki yerlesim yeri olan Celobandi de kurulmus. Buradan geçen asfalt yol sehrin kuzeye dogru uzayip giden tek çikisiydi.
Sahra hastanesinin önü kadinlar ve çocuklarla doluydu. Dr. Adnan dökük saçlarindan basi ve güleç yüzü isildayarak geliyordu. “Çok hasta var. doktor kizlar buraya alismis, hastalarda çogunlukla onlari tercih edince bana az bir is kaliyor. Fakat onlarin masallahi var; çok çalisiyorlar” Yanimiza yaklasan bir genç “ Hos geldiniz. Ben Davut buranin tercümanlarindanim aslen de Kesmirliyim. KKTC de çalistim. Türkçeyi orda ögrendim. Bu da Naim Afgan Türkmenlerinden, o da IHH nin buradaki tercümanlarindan.” Davut’un Türkçesi Naim’ inkinden daha iyiydi. Naim kahvalti için çay suyu koymaya gitti. Kaldigimiz çadirin içinde üçlü bütan gaz ocagi vardi. Somun ekmegi görünce bu bölgedeki ekmek gelenegine uygun olmadigi için Naim’e bu ekmegi nereden aldiklarini sordum “Türkler yapiyor. Biz her gün gidip ihtiyacimiz kadarini aliyoruz”
Yiyecek kolisinin üzerinde duran ciltli büyük boy defteri uzanip aldim. Cilt kapagini açtim, “ IHH Muzafferabad bölgesi çadir kent günlük defteri.” Bu defter Muzafferabad’in Celobandi semtindeki IHH çadir kenti ve klinigindeki çalismalarini gün bitiminde kaydetmek için düzenlenmistir. Burada yapilan çalismalar dört ana konudan olusmaktadir; 1- Gönüllü doktorlarin çalistigi bütün depremzedelere hizmet veren Sahra Hastanesi. 2- Su anda 220 çadirin ve 1500 den fazla insanin yasadigi çadir kent 3- Bu çadirlara üç ögün yemek pisirilip dagitilan asevi 4- Yollari hala kapali olan köylere gönüllü gruplarin giderek tarama çalismasi yapilmaktadir. Bunun sonucunda bu bölgelere yardim dagitilmasi, yetimlerin toplanarak Islamabad´daki yetimhaneye sevki. Defterin giris sayfasi böyle özet bir bilgiyle basliyordu. Diger sayfalari bostu. Kampa gelip giden gönüllüler, is çoklugundan olacak ki defteri hiç yazamamislardi. Pakistan hükümeti, deprem bölgesindeki yetimleri toplama ve barindirma hakkini bir Türk tesekkülü olan IHH ya tanimis olmasina hem sastim, hem de gururlandim. IHH burada ortak çalistigi Hubeyb Yardim kurulusu ile beraberce bu önemli sorumlulugu yürütüyormus.
Davut’la beraber çadir kenti dolasmaya çiktik. Önce emekli bir asker olan kamp müdürüyle tanistik. Ana yoldan çadirkente ilk giriste sagda gelen yardim malzemelerinin stoklandigi depo, soldaysa gönüllülerin kaldigi dört yazlik çadir, büyük Sahra Hastane çadiri, yine büyük bir ecza depo çadiri ve resepsiyon çadiri vardi. Buradan devam edince depremzedelerin yasadigi 220 çadir’lik bölüme geçiliyordu. Her çadirda gece aydinlatmasi için elektrik çekiliydi. Kentin tam orta yerine kurulmus on çesmelik noktadan içilebilir su veriliyordu. Yine seyyar bir tanker her gün kullanma suyu doldurup çadirkentte duruyordu. Üzeri igreti biçimde örtülmüs, yer ocaginin üzerine oturtulmus kazanlarla yemeklerin pisirildigi asevine geldik. Asçibasi ve yardimcilarina selam verdik.
“Ke hal hey” “tik” “Apka ke hal hey” “Bil kül Tik”
Pisen pilavlar yere konmus bir çati saçinin oradan dagitim için aliniyor. Dr Adnan bu durumu görünce “ Bu ne manzara buradan yemek yiyen tabiî ki hasta olur” diyor. Ben se içeri girip dökülmüs pilavdan bir avuç alip tadina bakiyorum.
Günlük ekmegi almak için soför Vahidin kullandigi araçla Naim ve Ömerle beraber sehir merkezine dogru yola çiktik. Hemen yanimizda Er Rahmet çadir kenti var. Yüz metre ileride solda Nevaz Serifin Partisinin yolun sagindaysa Pakistan Halk Partisinin (Buttocularin) çadir kenti kurulmus. Bir kilometre kadar sonra Deniz Feneri’nin çadir kent bez afisinin altindan geçtik. IHH dan sonra ikinci Türk gönüllü kurulusu ya da Türk bayragi asili alandan geçiyorduk. Yatagi iyice genislemis olan nehrin üzerindeki köprü depremden hasarsiz çikmis, uzun ve çift serit köprüden sehrin merkezine geçiyoruz. Sehrin özellikle nehir tarafina düsen binalar yol boyunca tümüyle yikilmis. Kara tarafindakiler de yer yer yikilanlar ve hasarli kalanlar var. Bu tek ana caddeye sagli sollu dükkanlar açilmis. Depreme ragmen az hasar almis bütün dükkanlar açik. Nalburlar en çok göze çarpani, ikinci sirayi sebze ve meyve satanlar almis. Bir kitapçi, birkaç eczane, bir ayakkabi saticisi, bir elbiseci, Pesaver kebapçisi, birkaç çöpsisçi, üç kilometrelik yol boyunca bes tane de market saydim. Bunlarin hepsi alisveris için bize lazim olacakti. Nehir sagimizda ve yüz metre asagimizdaydi. Nehrin karsi kiyisi müsait oldugu için çadir tarlasina dönmüs. Binlerce çadir vardi. Araci durdurduk. Hayretle seyrediyoruz. Istanbul´daki Kagithane, Izmir deki Yamanlar derelerinde yasanan sel baskinlarini hatirlayip ürpermemek mümkün mü. Öyle bir yagmur ve olusacak sel depremden daha büyük bir felakete ugratirdi.
Kizilay Pakistan ve Türk bayraklarinin asili oldugu ekmek fabrikasina vardik. Kapida Kesmirli askerler nöbet tutuyor. Ekmek almak için uzun bir kuyruk var. Girisin saginda Pak-Türk’ün tabelasi var. Islamabaddaki Türk okullarinin kurdugu bu dernekte buraya küçük bir asevi açmis.
Selam verip firinin artik açik alani olan masa sandalyelerin atildigi, bulunan asfalt yola geçtik. “ kolay gelsin, afiyet olsun. Arkadaslar biz IHH nin görev devralan yeni ekibindeniz” deyip kendimizi tanitip oturuyoruz. Istanbul Halk Ekmek 1 in Kartal Fabrikasindan afyonlu Cengiz usta bu fabrikayi kurmak için kirk gün önce gelmis. Baslangiçta zorlanmislar, firini yerlestirecek yer bulamamislar, hasarli olan bu binadaki yikinti, döküntüyü temizletmis, yeniden sivatip, firini kurmus. Yanina Pakistanli elemanlar almis. Isi onlara belli ölçüde ögretince rahatlamislar. Onlari iyice usta yaptiktan sonra üretimi tamamen onlara devredip dönecekmis. Yine firinda Kizilayin temsilcileri olarak Akçakocali Halil Aksu, Çeliktepe den firin ustasi Eser Usta, Isparta dan Ihsan Bey var. Her biri bir aydan fazladir buradalarmis. Yaptiklari isten çok memnunlar. Su anda günde 8000 ekmek üretiyorlarmis. Üretimi gün be gün artiyormus. Bugün itibarîyle kampta yemek yiyecek bes kisi oldugumuz için on bes ekmek aldik.
Kizilay merkezinin yakin oldugunu ögrendim. Naim´e “ oraya da ugrayalim” dedim. Kizilay’a Kesmir Parlamento binasinin bahçesini vermisler. Zemini golf sahasinin hatirlatircasina çimle kapli büyük bir alan. Yine ilk giriste askerler nöbet tutuyor. Ilk nokta Kizilay eczanesi, siraya girmis depremzedelere reçetelerindeki ilaçlari veren hemsire hanimla selamlasip, ayak üstü konusup yetkiliyi soruyorum. Kizilay burada hastane kurmus. Saglik bakanligindan hemsire ve doktorlar geliyormus. Halk ekmegin çalisanlari da burada kaliyormus. Bunun için yatakhaneler, yemekhane, iki ayri kafeterya kurulmus. Yardim için gelenlerin ihtiyacina zemin hazirlamak ihmal edilmemesi gereken bir isti. Kizilayin bu ortamina sevindim. Öglen yemek vaktiydi. Hava güzel oldugu için doktor, hemsire ve diger görevliler açiga konmus masalarda metal tabldotlarda yemek yiyorlardi. Tok oldugumuz için daveti geri çevirdik. Tekrar görüsmek üzere ayrildik.
Geri dönüyoruz. Marketten, bir koli su, çay ve meyve suyu aldik. Köprüyü geçince Vahid’e sola dönmesini söyledim. Hazir çikmisken o büyük çadir kenti “ bir ziyaret edelim” Sagda büyük bir yardim kurulusu vardi. Idare-i Dava. Vahid´i durdurdum. Araçtan indik. Yiginlarla yardim malzemesi, malzeme tasiyan görevliler, yardim alanlar, sirada bekleyenler. Kurulusun bir de Sahra hastanesi vardi. Oraya geçtik. Sorumlusunu sordum. Dr. Bilal Lahorluymus depremden dolayi gönüllü olarak gelmis. Önce oturduk. Çalismalarini dinledik: kadin bölümü, çocuk bölümü açmislar. Yetiskinler için daha büyük bir yer kuruyorlarmis. Üç konteynir içinde; ameliyathane, film bölümü, laboratuar ve eczaneleri vardi. Buralari gezdik. IHH dan gönderilecek olanlarin buralardan yararlanabileceklerini “ Bir tane ambulansimiz var, ihtiyaç oldugu her zaman çagirabilirsiniz. Siz binlerce km uzaktan geliyorsunuz bizde elimizdekini bölüsmeye haziriz “ diyor. Daha yukarida bir de çadir kentleri varmis. Dr Bilal den izin isteyip ayriliyoruz. Ve nehrin kenarindaki çadir kente gidiyoruz. Cemaati Islami Pakistan´in bünyesinde toplanan on’a yakin yardim kurulusunun ortaklasa olusturdugu bir çadir kentti. Büyük bir asevi, ayni büyüklükte mescidi, degisik noktalarda yardim depolari vardi. Dr. Ihsanullah tan bilgi aldik. Cemaat’ in Kesmir reisi Bag’daki deprem koordinasyonun basinda oldugu için onunla telefonda selamlastik.
Saat 15 de çadir kente döndük. Kendimize ögle ve aksam yemegi olarak salçali makarna yaptik.
Kamp defterini bugün ben yazmaya basladim………….
Tahran’ın Güney Otobüs terminaline gideceğim.
Aradan otuz sene geçmişti; onu unutmamıştım. Kaybolup gitmişti.
Gürcistan: 69 bin 700 km kare yüzölçümüne ve 5 milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin,...
Evet, İran devrimiyle hızlanan bir süreç var.
Sonradan kendisi de bir alçağın en az on kurşununa hedef olan Hayati ÜSTÜN, İstanbul'dan telefon ediyor.
İhtiyar delikanlı: Yaşlanan bedenine karşın, yaşlanmayan gözlerinden yiğitlik kıvılcımları saçan Ferman ağabey
Hep zaafiyet içinde yüzmeyi nasip ediyor.
Gecikiyor dostların kalbine.....
Akşam namazından sonra beş araçla programın yapılacağı Kumanova'nın banliyösündeki Likova'ya doğru yola çıktık.
Makedon hükümeti, batıdaki dağın ucuna 70 metre yüksekliğinde bir haç dikmiş.
Makedonyalı Müslümanlar 2005 yılını bitirirken Osmanlı ulemasının son temsilcisi İdris İdrisi Hoca Efendiyi kaybetti.
Reyyan'la beraber otobüsle Recklinghausen'e gittik. Oradan 11'de ICE'ye bindik.
Akşam Ahmet gelip aldı. Sonra eşi, oğlu Musab ve kızı Halenur'u da alıp Bochum'a gittik.
Akşam Ahmet gelip aldı, ailece ona başsağlığına gittik. Yan komşu Karslı inşaatçı da geldi. Sivas iki yıllık mezunuymuş.
Saat 12'de Musab geldi. Emine hanım Bilefeld'e gidecekmiş. 'Almaya gelmesinler, seni giderken biz bırakalım.' dedim.
Faik'in börekçi dükkanı varmış, oraya gidiyoruz. Hüsameddin'e telefon ettik. Bir saat önce eve gelmiş.
Priştina, 200 bin nufuslu bir şehir. Onüç cami var. İmam-Hatib okulu, İlahiyat Fakültesi dört senedir eğitim hizmeti veriyor.
Gayrimüslimlerin anlattığına karşılık üzerine gitmeliyiz. Teknolojinin ve iletişimin hızlandığı bu zamanda bu fırsatları iyi değerlendirip
İçerdeki bilgisayarlar okulun, orada yer olmadığı için burada duruyor.
Cahiliye dönemi ittifakları, zalim de olsa, mazlum da olsa, saldırgan da olsa, saldırıya uğrayan da olsa
Taklit, 'öteki'ni kalıp yargılarla anlamanın bir biçimidir. Taklit, sömürgeci iktidarın ve bilginin anlaşılması en zor
Bizler bugün bu salonda bir kader buluşmasında biraradayız.
İsrail'in ve dünya siyonizminin desteği ortadayken İslam dünyasının ilgisi sadece toplantılar, tel'inler bazında kalmamalı.
Siyonistlerin göz yumulan bir biçimde bazan Lübnan'a, bazan Gazze'ye saldırısının şaşırtmaca bir amacı vardır...
Berlin'e doğru hızla giden taksinin camına başımı dayamış, engin yeşillikleri seyrederken kendime sorduğum bir soru
Heredot'tan Pliny'e, Aziz Augustine'den Kolomb'a, açıkçası bütün Avrupa'dan bugünkü ABD'ye kadar...
Bugün burada kitaplardan derlenen bilgiler aktarılmayacak.
Bir dizgici anısı dinlemiştim. Daha çok okumak için bir yayınevine giriyor, okuyor, okuyor.
Arazideki ekiplerin hepsini topladık. Gori köyünden dağlara doğru giden yol üzerine, dükkanların alt tarafına üç çadır kuruldu.
Hareket: Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim. Vücutu oynatma, kıpırdatma veya kımıldatma.
Dünyada başka yerlere yerleştirilen milyonlarca mülteci varken Filistinlilerin bunu anlamayıp...
19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Theodor Herzl, Sultan Abdulhamid Han'ın huzurundadır.
Otelin lobisi aynı zamanda lokanta ve çayhaneydi. Pakistanlı önce tek kişilik odasını tuttu.
Yemek yer misin, Muhammed? - Hayır, ağabey. Zahedan'a ne zaman varırız?....
Tahran'ın Güney Otobüs Terminaline gideceğim. Meydan-ı İmam Humeyni'yi batı yönünden Tophane tarafına koşar adım geçtim.
İran devrim kitabını iyi okursak, iki şey dağ gibi dikilir karşımıza:
Yirminci yüzyıl itibariyle petrol ve doğalgaz zengini bir ülke...
Peygamberler hata yapınca uyarılmışlardı. İnsanlar ise emredildikleri ve nehyedildiklerini bilirlerse...
Kararını vermişti, gidecekti. Önce İsmail'in evine gidip taziye ziyareti yapacaktı. Yapabilecek miydi?
Afganistan halkının İslam'a bağlılığı ve İslami endişeleri tartışma kabul etmez bir gerçek.
İslam yaşadığımız zamanda dünyanın en faal gücüdür. Yirminci yy.ın zarları Müslümanlar üzerine atıldı.
Biz bu akşam burada hayatlarını, insanlık tarihi boyunca bir kere yaşanan insan hayatını Allah...
İHH, Afganistan'da yıllardır faaliyetini sürdürüyor. Bu seneki Kurbanda bir ekip daha ilave edildi
1552, Rus Çarı zalim İvan'ın Kazan Hanlığını yakıp yıktığı tarihtir. Bu günün anısına da Kızıl Meydan'daki St. ...
Bir kenara oturup ekmek yanına birer meyve suyu içtik. Sonra 83 numara geldi.
Yol eski toz ve topraklı yol değil. Yeni yapılmış ve çok güzel asfaltlanmış...
Ha bugün ha yarın derken yine tası tarağı topladım. Dadaş Seyahat niçin bir kalır.
Dr. Rabbaniyle vedalaştık. ‘Yarın akşam buraya gel seni gönderelim. Kabil’in son durumunu mutlaka görmelisin...
24 Mayıs 1995, saat 15:10’da Afganistan Cumhurbaşkanı Prof. Burhaneddin Rabbani ile görüşmeye alındım
Celalabad’a döndük. Emanullah geldi. Marufların Peşaver’de olduğunu ve görüştüğünü söyledi.
Kabil’i seyrediyorum. İşte merkezi şehir önümde uzanıyor. Bütün güzelliğiyle demeli miyim bilmiyorum.
1991 yılında Sovyetler dağılınca bütün bağlı cumhuriyetler bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Bundan sonrası için ne düşünüyorsunuz?
Cümbüş’te üç kuvvet vardı: 1- Cihadiler; dışarıyla alakası yok. 2- Pehlivanlar; (milisler) eski Necib’in...
Pazar; Erzurum garajı eski yerine yeniden yapılmış. Selami’yi tekrar aradım. Necmeddin’le geldiler.
Gece saat 03:30’da uyandım. Ezan okunuyordu. Namazı kıldım, uyuyamıyorum.
İstanbul’dan karayoluyla yola çıktığınızda, dört bin üç yüz km. sonra çöllerle kaplı Belucistan’a ulaşırsınız...
İran’ın güneydoğusuna, Afganistan’ın güneybatısına ve Pakistan’ın batısına düşen, 2,5 milyonu İran’da...
Gönlümde bir kıymet dairem var. Bunu açıklamalı mıydım? Evet bunu açıklamalıyım ki, anlatacağım anlamlansın diyorum...
Bırak git meydanları,Vur beni!
Saat 12’de İHH’dan minibüsle havaalanına çıktık. Üsküp’e Yakup Hoca’nın vefatı için taziyeye gideceğiz.
Kampa döndüğümüzde saat iki olmuştu. Halit, ‘Mecir bekliyor, taziyeye geç kalıyormuşuz’.
Taksiciler yapıştı. Hayır dedim. Biri inat etti. Araba gelecek desem de aldırmıyordu.
İkindide camiye gittik. Çıkışta Muallimin müdürlüğünü yaptığı okulu gezdim. Beşyüz öğrencileri varmış.
Hastahanedeki hasta ve yakınlarının hemen tamamı Afganlıydı. İsmail, Hanif’i aramıştı.
Vakit geç oluyordu. Taş pazarına gidecektik. Recep ve Halit acil alışveriş yapıp geri dönecekti...
Geriye 300 battaniye vereceğimiz kalmıştı. Depoya gelen battaniyelerden 180’ini yükleyip götürdük...
Çadırların dikiş yerlerinden su damlamaya başladı. Battaniyenin baş tarafı sırıl sıklam olmuştu...
Sabah namazında hava daha soğuktu. Namazı kılıp yataktaki sıcaklığımızın içine yeniden gömüldük...
Pakistan elektrik kurumu elemanları geldi. Huzeyfe’nin yerleştirdiği ana panodan kampa yeni hat çekmeye başladılar...
Akşam saat 19, İstanbul-Karaçi uçağı için havaalanındayız...
Afganistan’ın işgal gücü, seçimlerde hile olduğunu ısbatladı ve seçimler ikinci tura kaldı. Bu seçimlerde de hile var diye yazmadım.
Hayır, ABD Afganistan’da bir kurnazlık oyunu sergiliyor. Evet, çatışmalar var, kayıplar var...
Alman ve İsrail kabinesi ikinci ortak toplantısını Berlin'de yaptı. Birincisini Kudüs'te yapmıştı...
So wie ich daran glaube, dass der Angriff auf die Twintowers am 11. September 2001...
11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inandığım gibi...
2006 'nın Kasım ayında Kabil'deydim...
ABD-Ingiliz Orta Şark Kumpanyası bütün dünyayı parmağına taktı oynatıyor...
Çanakkale savaşı, sonradan ortaya çıkan sonucuyla Osmanlı devletinin bittiği savaştır.
İktidardasın Tom Amca. ABD başkanlığın kutlu olsun.
Bir garip ölmüş diyeler. Üç günden sonra duyalar...
19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Thedor HERZL, Sultan Abdülhamid'in huzurundadır.
1979'un 27 Aralık gecesi SSCB'nin kızıl ordusu, Afganistan'a girmişti. Görkemli, techizatlı, dünyayı korkudan titreten kızılordu ...
Doğudan, batıdan, kuzeyden güneyden her renkten , her dilden , her ırktan Müminlerin aşkla, vecdle...
Bütün kürreyi arzda yaşayan Müslümanları bugün heyecan dalgası sarmış durumda.
GÜRCİSTAN: 69.700 km. kare yüzölçüme, beş milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin...
Yılmaz ÖZTUNA: “Türkiye Gazetesi” nasıl bir gazete? sorusunun cevabını vermek çok zordur...
Ankara kökenli bir kitap “Şu Çılgın Türkler”.
Yedi güzel adamın dalından bir yaprak daha düştü toprağa
Bu yazıyı tasarlarken Pakistan’ın başında dolaşan sosyal ve siyasal desiseleri düşününce PAK-İSTAN hayalini kuran...
19 Temmuzda 23 Güney Koreli Güney Afganistan'da, Taliban tarafından tutuklanmıştı.
Time dergisi başörtülü İHH gönüllüsü Mine KARAKAŞ'ın resmini kapağına basarak "Türkiye'nin ikilemi" başlığıyla vermiş.
Kabil’e kar inmemiş fakat soğuk inmiş, yağan yağmurdan her taraf çamur içinde.
16 Aralık 2006’da MTTB’nin (Milli Türk Talebe Birliği) kuruluşunun yeniden ilan edildiğini gazetelerden okuduk. CHP’li Yüksel Çengel, 46. dönem MTTB Genel Başkanı. Milliyetçi Rasim Cinisli 47. dönem MTTB Genel Başkanı. İsmail Kahraman 48. dönem genel...
Bugün Terörizmin tarifi ABD’nin keyfine ve uzmanlık alanına bırakıldı.
Yeni gün için programimizi yapmistik...
Sabah namazini kildik, yeni gün için bize gösterilen çadirda istirahate çekildik...
AZAD Keşmir, Jammu ve Makbuza Keşmir denilen 222,236 km2 lik yüzölçüme sahip...
ABD günden güne kaybeden bir ülke. ABD´ye duyulan nefretin ölcüsü yoktur.
21 Aralk perşembe sabahı haberlerinde; hazar denizinin doğu yakasına düşen bir batı Orta Asya devleti olan Türkmenistan Devlet baskani ya da Türkmenistan Diktatörü S.Murat Türkmenbaşının öldüğü haberini duydum
Bir önceki gece paralı askerlerle çatışmadan dönmüştük. Kaybettiğimiz grubu bulabilmek için yorgunluğun üstüne ...
11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inan...
Müslümanlarin kendi hayatlarini iyilestirici her türlü isteklerinde elde ettikleri her türlü basarinin karsisina ezici ve yikici bir biçimde dikildigini görüyoruz.
Az tirajlı bir gazetede küçük bir iç sayfa haberine göre Afganistan’ın güneyinde...