Çadırların dikiş yerlerinden su damlamaya başladı. Battaniyenin baş tarafı sırıl sıklam olmuştu. Çadır kenttekiler ne yapıyordu? Çadırın üstüne varan yağmur tanecikleri sacın üstüne vuruyormuşçasına ses veriyordu. Nemli ve ıslak bir sabaha uyanmıştık. Tozlu alan bu defa da kaygan bir çamura dönüşmüştü. Çadırkenttekiler depodan verilen naylonları çadırların üzerine çekiyor, etrafa su kanalları açıp, çadıra su girmesini engellemek için toprak yığıyorlardı.
Mutfak çadırımızın durumu çok vahimdi. Bütün malzemelerin içi, ocak da dahil tavandan akan suyla dolmuştu. Çay suyu kaynarken tedbirler alıp, ıslanan malzemeleri temizliyor, suyu emip yırtılan karton kutuları atıp, içindeki malzemeleri naylon poşetlere koyuyorduk. Kalıptan artan tahtaları etrafa döşeyip bazı malzemeleri onların üstüne dizdim. Yağmur kesilip, güneş çıkmıştı. Önce çadırımızın önünü kumladık, sonra hızla işe koyulduk.
Okulun tahtaları gelmişti. Davut’u çağırdım. Tahtanın altına mutlaka ızgara çakmalarını ve 70 cm’den geniş olmamasını söyledim. Izgara kalınlıklarını da verdim. Dik değil, 5x8’i yan koyacaktı. Marangoz üç yanı boş bırakacağım diyordu. Hayır ayakkabı çıkarman için sadece giriş kısmında 30 cm’lik bir boşluk kalacak. Diğer taraflar çadır tentelerine değecek dedim. Davut’a bu uyanıklar, üç tarafı boş bırakmakla düz çıkacak tentelerin zorlayacak kısımlarında hiç uğraşmayacaklar, kesinlikle oralar boş kalmayacak, bir kere daha söyle, ızgara koymadan yaparlarsa söktürürüz ona göre, dedim. Bir de burası okul olduğu için ızgara araları dar olmalı.
Halit’e, Gori’ye söz verdik, bu akşam bizi bekliyorlar, akşam yemeğini de orada yiyeceğiz, dedim. Mustafa ikindi vakti makarna haşlıyordu. Saat 16 olmuştu, acıkmıştık. Biraz yemek yedik. Gori yolunda yine kaza olmuştu, yol trafiğe kapanmış diyorlar. Şöfor Vahid’i bulduk, haydi gidiyoruz.
Arabanın kasasına insanlar doluştu. Kaza yerine gitmek istiyorlar. İlk geçiş noktasında bütün araçlar bekletiliyordu. Önümüzde bir ambulans gidiyor. Yardım aracı olmamızdan dolayı bize de yol verdiler. Vahid, nereye gidiyoruz, yol kapalıymış, dedi. Devam et, kaldığın yerden dönersin, dedim.
Vahid devam etti, yağmurdan dolayı yamaçlarda kaymaya karşı oldukça hassas. Vahid, çok tehlikeli, diyor. Biz de devam diyoruz. Aşağı Gori’yi de geçtik. Yokuş başında ortalık kararmaya başlamıştı.
- Halit burada inip, yürüyelim. Bunlar geri dönsün.
- Olur.
Uyku tulumlarımızı alıp indik. Vahid şaşırmıştı.
- Nereye gidiyorsunuz?
Sen geri dön, dedik. Araç dönerken indik, fakat kestirmeden çıkan üç kişinin peşine takıldık. Karanlık basmıştı. Dik yokuşu dikkatlice tırmanıyorduk. Fakat düze çıkınca patikayı kaybettik. Gelip bizi geçen bir çocuğu takip etmek yolu düzelttirdi. Araçtan indikten 45 dakika sonra çadırlara ulaştık. Sevgiyle karşılandık. Çin yapımı, geniş içten gerdirmeli çok güzel bir çadırda oturduk. Urdu diline inat, Arapça, Türkçe, Urduca ve Farsçayı karıştırarak yeni bir dil üretmeye başladık. Beni uyku basmıştı. Halit’le diğerleri konuşmayı sürdürürken ben battaniyelerin altına girip uzandım.
Sabah namazı için uyandık. Cemil’in imametinde namazları kıldık. Usame yumurta ve çay getirdi. Arkadan kahvaltı geldi. Lahor’lu doktor da gelmişti. Kollarını bedenine sarmıştı. Farsça ne olduğunu sordum.
- Çok soğuk, donuyorum.
- O kadar soğuk değil.
- Lahor çok sıcak, burası çok soğuk.
Saat 8’de Usame’den müsaade istedik. İki gençle beraber yola çıktık. Jeneratörü bozuk olduğu için ona bir de jeneratör göndereceğimizi söyledik. Nehir kenarına inince yürümeye devam ettik. Ne geriden, ne de karşıdan bir araç geliyordu.
Yağmurdan dolayı gevşeyen toprağın oluşturduğu tehlikeden dolayı askerler geçişi bir süre araçlara kapatmıştı. Hava temiz ve güneşliydi. Araç geçişi de olmayınca yayalarla zevkle yürüyorum. Yolda yer yer küçük taş yuvarlanmaları var. Yürüyenler finişe kalkan yarışçılar gibi koşuyorlar. Kampa vardığımızda ter paçamızdan çıkmıştı.
Hemen değiştirip yıkayıp astım. Bu ara çay demledik. Sekiz arkadaş somyadan masamızın etrafına dizilip yeni gün değerlendirmesiyle çaya başladık. İhsan, ‘Akşam başıma ne geldi bakın. Karanlıkta bir kadın yaklaşıp bir şey uzattı. Baktım, ne olduğunu anlayamadım. Ağzıma götürüp dişledim. Sert birşey. Işığa geldim. Bir de baktım odunmuş.’ Halit ağzındaki bardağı fırlatarak elinden attı. ‘Uyy yaktın beni İhsan ağabey’ diye bağırdı. Herkes elindeki bardakları bırakıp katıla katıla gülmeye başladı.
Çay henüz bitmeden Musiad İstanbul yönetiminden üç kişi geldi. İbrahim bey gerçek bir beyefendiydi. Ali hareketli bir arkadaştı. Hoşbeş ettik. İHH merkezinden Yavuz bey selam göndermiş. Onlara önce faaliyetler hakkında bilgi verdik. Yeni tuvalet ve banyolarla kampı gezdirdik. Gori tarafı için misafirleri araca bindirdik.
Yağmurdan sonra güneş vurunca yol zemini sertleşmiş. Çok kullanışlı bir yol olmuş. Toprak kaymaları durmuş, fakat kayalar yuvarlanmaya başlamış. Yolda yayalar kadar araç trafiği de artmış. Bekleme noktalarında kuyruklar oluşmuş.
Mutayyub al-İslam dağıtım noktasına getireceğimizi vaat ettiğimiz jeneratörü de arabanın kasasına yüklemiştik. Ali bey arabanın durduğu her noktada aşağı inip, yürüyor, durmadan resimler çekiyordu.
- Acele etme daha ne manzaralar göreceksin.
Mutayyib’in yerine vardık. Öğle namazını eda ettik.
- Arkadaşlar burada su ve tuvalet var.
Namazdan sonra demir sandalyelere oturduk. Usame:
- Bak Şemsi ve üç arkadaşı karşı tepedeler.
Seçilebiliyorlardı. Karşılıklı el salladık.
- Yukarıdaki tepelere malzeme götürüyorlar.
Ziyaretçilere bilgi verdim.
- Bizim gönüllü gençler de bu dağlarda üç koldan dolaşıp, üç gece kaldılar.
İbrahim bey:
- Bu iş parayla yapılmaz bu gönül işi.
Demir sandalyelere oturduk. Konserve ananasları tabaklara döküp getirmişlerdi. Bir taraftan sohbet ederken, bir taraftan da kaşıklamaya başladık. Jeneratörü hatırladım.
- Usame, arabanın arkasında jeneratör var, onu sana getirdik.
- Allah Allah, ne kadar acele ettin.
- Hayır işleri acele olur.
İbrahim bey:
- Bunlara biraz yardım yapsak olur mu?
- Tam yeri. Usame biraz zor alır, fakat kabul ettiririz.
İbrahim bey’in uzattığı parayı Usame reddetti. Ben:
- Al siz de buradan ötede bu emanetleri kullanacaksınız.
Esmer yüzü utanarak iki elden uzatılan parayı, Cemil’e al dedi. Kalktık. Gori’ye giriş yaptık. Evler arasından okula indik. Dört sınıfta bayan öğretmenler ders yapıyordu. Üç erkek öğretmen geldi. Daha önce gelen Türklerin yaptığı yardımla okulu bu hale getirdiklerini söyleyince gönlüm genişledi. İçimi sevinç kapladı. Usame de aynı şeyi söylemişti. Ömer’in verdiği 2000 Dolar yerini bulmuştu. Celabandi’ye döndük. İbrahim bey:
- Bize bir tavsiyede bulun, ne yapalım?
- Hastahanenin temelini görüyorsunuz, seramiği de yapıldı. Bunun yapımını Musiad olarak üstlenin. Yalnız Yaşar ve Recep beyle konuşmanız lazım. Üzerine de Musiad’ın kampa hediyesidir diye yazdıralım.
- Bu çok iyi olur. Bir de yetimhanenin bir yıllık masrafını üstlenelim.
Hastahanenin masrafı karara bağlandı. Sonra misafirlerimizi yolcu ettik.
Okulun altının tahtaları çakılmıştı. Üzerine de halıflex serildi. Yazı tahtaları alındı. Ustalar istediğimiz gibi yapmışlardı. Yaşar’a, ‘İki okulun bu yaptığımız tefrişat masrafını çıkar, ödemeyi ben yapacağım.’ dedim.
- Ağabey bizim zaten sana epey borcumuz var.
-Borç yok arkadaşlar. Bu paralar burada yardım için gönderildi ve ben de nokta atışlar yapıyorum.
79.000 Rupi’yi Yaşar’a verdim.
Nur Mescidi’nin imamı geldi. Verdiğimiz parayla camiiye aldıklarını görmem için davet ediyordu. ‘Cuma namazına geleceğim.’ dedim.
Tahran’ın Güney Otobüs terminaline gideceğim.
Aradan otuz sene geçmişti; onu unutmamıştım. Kaybolup gitmişti.
Gürcistan: 69 bin 700 km kare yüzölçümüne ve 5 milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin,...
Evet, İran devrimiyle hızlanan bir süreç var.
Sonradan kendisi de bir alçağın en az on kurşununa hedef olan Hayati ÜSTÜN, İstanbul'dan telefon ediyor.
İhtiyar delikanlı: Yaşlanan bedenine karşın, yaşlanmayan gözlerinden yiğitlik kıvılcımları saçan Ferman ağabey
Hep zaafiyet içinde yüzmeyi nasip ediyor.
Gecikiyor dostların kalbine.....
Akşam namazından sonra beş araçla programın yapılacağı Kumanova'nın banliyösündeki Likova'ya doğru yola çıktık.
Makedon hükümeti, batıdaki dağın ucuna 70 metre yüksekliğinde bir haç dikmiş.
Makedonyalı Müslümanlar 2005 yılını bitirirken Osmanlı ulemasının son temsilcisi İdris İdrisi Hoca Efendiyi kaybetti.
Reyyan'la beraber otobüsle Recklinghausen'e gittik. Oradan 11'de ICE'ye bindik.
Akşam Ahmet gelip aldı. Sonra eşi, oğlu Musab ve kızı Halenur'u da alıp Bochum'a gittik.
Akşam Ahmet gelip aldı, ailece ona başsağlığına gittik. Yan komşu Karslı inşaatçı da geldi. Sivas iki yıllık mezunuymuş.
Saat 12'de Musab geldi. Emine hanım Bilefeld'e gidecekmiş. 'Almaya gelmesinler, seni giderken biz bırakalım.' dedim.
Faik'in börekçi dükkanı varmış, oraya gidiyoruz. Hüsameddin'e telefon ettik. Bir saat önce eve gelmiş.
Priştina, 200 bin nufuslu bir şehir. Onüç cami var. İmam-Hatib okulu, İlahiyat Fakültesi dört senedir eğitim hizmeti veriyor.
Gayrimüslimlerin anlattığına karşılık üzerine gitmeliyiz. Teknolojinin ve iletişimin hızlandığı bu zamanda bu fırsatları iyi değerlendirip
İçerdeki bilgisayarlar okulun, orada yer olmadığı için burada duruyor.
Cahiliye dönemi ittifakları, zalim de olsa, mazlum da olsa, saldırgan da olsa, saldırıya uğrayan da olsa
Taklit, 'öteki'ni kalıp yargılarla anlamanın bir biçimidir. Taklit, sömürgeci iktidarın ve bilginin anlaşılması en zor
Bizler bugün bu salonda bir kader buluşmasında biraradayız.
İsrail'in ve dünya siyonizminin desteği ortadayken İslam dünyasının ilgisi sadece toplantılar, tel'inler bazında kalmamalı.
Siyonistlerin göz yumulan bir biçimde bazan Lübnan'a, bazan Gazze'ye saldırısının şaşırtmaca bir amacı vardır...
Berlin'e doğru hızla giden taksinin camına başımı dayamış, engin yeşillikleri seyrederken kendime sorduğum bir soru
Heredot'tan Pliny'e, Aziz Augustine'den Kolomb'a, açıkçası bütün Avrupa'dan bugünkü ABD'ye kadar...
Bugün burada kitaplardan derlenen bilgiler aktarılmayacak.
Bir dizgici anısı dinlemiştim. Daha çok okumak için bir yayınevine giriyor, okuyor, okuyor.
Arazideki ekiplerin hepsini topladık. Gori köyünden dağlara doğru giden yol üzerine, dükkanların alt tarafına üç çadır kuruldu.
Hareket: Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim. Vücutu oynatma, kıpırdatma veya kımıldatma.
Dünyada başka yerlere yerleştirilen milyonlarca mülteci varken Filistinlilerin bunu anlamayıp...
19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Theodor Herzl, Sultan Abdulhamid Han'ın huzurundadır.
Otelin lobisi aynı zamanda lokanta ve çayhaneydi. Pakistanlı önce tek kişilik odasını tuttu.
Yemek yer misin, Muhammed? - Hayır, ağabey. Zahedan'a ne zaman varırız?....
Tahran'ın Güney Otobüs Terminaline gideceğim. Meydan-ı İmam Humeyni'yi batı yönünden Tophane tarafına koşar adım geçtim.
İran devrim kitabını iyi okursak, iki şey dağ gibi dikilir karşımıza:
Yirminci yüzyıl itibariyle petrol ve doğalgaz zengini bir ülke...
Peygamberler hata yapınca uyarılmışlardı. İnsanlar ise emredildikleri ve nehyedildiklerini bilirlerse...
Kararını vermişti, gidecekti. Önce İsmail'in evine gidip taziye ziyareti yapacaktı. Yapabilecek miydi?
Afganistan halkının İslam'a bağlılığı ve İslami endişeleri tartışma kabul etmez bir gerçek.
İslam yaşadığımız zamanda dünyanın en faal gücüdür. Yirminci yy.ın zarları Müslümanlar üzerine atıldı.
Biz bu akşam burada hayatlarını, insanlık tarihi boyunca bir kere yaşanan insan hayatını Allah...
İHH, Afganistan'da yıllardır faaliyetini sürdürüyor. Bu seneki Kurbanda bir ekip daha ilave edildi
1552, Rus Çarı zalim İvan'ın Kazan Hanlığını yakıp yıktığı tarihtir. Bu günün anısına da Kızıl Meydan'daki St. ...
Bir kenara oturup ekmek yanına birer meyve suyu içtik. Sonra 83 numara geldi.
Yol eski toz ve topraklı yol değil. Yeni yapılmış ve çok güzel asfaltlanmış...
Ha bugün ha yarın derken yine tası tarağı topladım. Dadaş Seyahat niçin bir kalır.
Dr. Rabbaniyle vedalaştık. ‘Yarın akşam buraya gel seni gönderelim. Kabil’in son durumunu mutlaka görmelisin...
24 Mayıs 1995, saat 15:10’da Afganistan Cumhurbaşkanı Prof. Burhaneddin Rabbani ile görüşmeye alındım
Celalabad’a döndük. Emanullah geldi. Marufların Peşaver’de olduğunu ve görüştüğünü söyledi.
Kabil’i seyrediyorum. İşte merkezi şehir önümde uzanıyor. Bütün güzelliğiyle demeli miyim bilmiyorum.
1991 yılında Sovyetler dağılınca bütün bağlı cumhuriyetler bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Bundan sonrası için ne düşünüyorsunuz?
Cümbüş’te üç kuvvet vardı: 1- Cihadiler; dışarıyla alakası yok. 2- Pehlivanlar; (milisler) eski Necib’in...
Pazar; Erzurum garajı eski yerine yeniden yapılmış. Selami’yi tekrar aradım. Necmeddin’le geldiler.
Gece saat 03:30’da uyandım. Ezan okunuyordu. Namazı kıldım, uyuyamıyorum.
İstanbul’dan karayoluyla yola çıktığınızda, dört bin üç yüz km. sonra çöllerle kaplı Belucistan’a ulaşırsınız...
İran’ın güneydoğusuna, Afganistan’ın güneybatısına ve Pakistan’ın batısına düşen, 2,5 milyonu İran’da...
Gönlümde bir kıymet dairem var. Bunu açıklamalı mıydım? Evet bunu açıklamalıyım ki, anlatacağım anlamlansın diyorum...
Bırak git meydanları,Vur beni!
Saat 12’de İHH’dan minibüsle havaalanına çıktık. Üsküp’e Yakup Hoca’nın vefatı için taziyeye gideceğiz.
Kampa döndüğümüzde saat iki olmuştu. Halit, ‘Mecir bekliyor, taziyeye geç kalıyormuşuz’.
Taksiciler yapıştı. Hayır dedim. Biri inat etti. Araba gelecek desem de aldırmıyordu.
İkindide camiye gittik. Çıkışta Muallimin müdürlüğünü yaptığı okulu gezdim. Beşyüz öğrencileri varmış.
Hastahanedeki hasta ve yakınlarının hemen tamamı Afganlıydı. İsmail, Hanif’i aramıştı.
Vakit geç oluyordu. Taş pazarına gidecektik. Recep ve Halit acil alışveriş yapıp geri dönecekti...
Geriye 300 battaniye vereceğimiz kalmıştı. Depoya gelen battaniyelerden 180’ini yükleyip götürdük...
Çadırların dikiş yerlerinden su damlamaya başladı. Battaniyenin baş tarafı sırıl sıklam olmuştu...
Sabah namazında hava daha soğuktu. Namazı kılıp yataktaki sıcaklığımızın içine yeniden gömüldük...
Pakistan elektrik kurumu elemanları geldi. Huzeyfe’nin yerleştirdiği ana panodan kampa yeni hat çekmeye başladılar...
Akşam saat 19, İstanbul-Karaçi uçağı için havaalanındayız...
Afganistan’ın işgal gücü, seçimlerde hile olduğunu ısbatladı ve seçimler ikinci tura kaldı. Bu seçimlerde de hile var diye yazmadım.
Hayır, ABD Afganistan’da bir kurnazlık oyunu sergiliyor. Evet, çatışmalar var, kayıplar var...
Alman ve İsrail kabinesi ikinci ortak toplantısını Berlin'de yaptı. Birincisini Kudüs'te yapmıştı...
So wie ich daran glaube, dass der Angriff auf die Twintowers am 11. September 2001...
11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inandığım gibi...
2006 'nın Kasım ayında Kabil'deydim...
ABD-Ingiliz Orta Şark Kumpanyası bütün dünyayı parmağına taktı oynatıyor...
Çanakkale savaşı, sonradan ortaya çıkan sonucuyla Osmanlı devletinin bittiği savaştır.
İktidardasın Tom Amca. ABD başkanlığın kutlu olsun.
Bir garip ölmüş diyeler. Üç günden sonra duyalar...
19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Thedor HERZL, Sultan Abdülhamid'in huzurundadır.
1979'un 27 Aralık gecesi SSCB'nin kızıl ordusu, Afganistan'a girmişti. Görkemli, techizatlı, dünyayı korkudan titreten kızılordu ...
Doğudan, batıdan, kuzeyden güneyden her renkten , her dilden , her ırktan Müminlerin aşkla, vecdle...
Bütün kürreyi arzda yaşayan Müslümanları bugün heyecan dalgası sarmış durumda.
GÜRCİSTAN: 69.700 km. kare yüzölçüme, beş milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin...
Yılmaz ÖZTUNA: “Türkiye Gazetesi” nasıl bir gazete? sorusunun cevabını vermek çok zordur...
Ankara kökenli bir kitap “Şu Çılgın Türkler”.
Yedi güzel adamın dalından bir yaprak daha düştü toprağa
Bu yazıyı tasarlarken Pakistan’ın başında dolaşan sosyal ve siyasal desiseleri düşününce PAK-İSTAN hayalini kuran...
19 Temmuzda 23 Güney Koreli Güney Afganistan'da, Taliban tarafından tutuklanmıştı.
Time dergisi başörtülü İHH gönüllüsü Mine KARAKAŞ'ın resmini kapağına basarak "Türkiye'nin ikilemi" başlığıyla vermiş.
Kabil’e kar inmemiş fakat soğuk inmiş, yağan yağmurdan her taraf çamur içinde.
16 Aralık 2006’da MTTB’nin (Milli Türk Talebe Birliği) kuruluşunun yeniden ilan edildiğini gazetelerden okuduk. CHP’li Yüksel Çengel, 46. dönem MTTB Genel Başkanı. Milliyetçi Rasim Cinisli 47. dönem MTTB Genel Başkanı. İsmail Kahraman 48. dönem genel...
Bugün Terörizmin tarifi ABD’nin keyfine ve uzmanlık alanına bırakıldı.
Yeni gün için programimizi yapmistik...
Sabah namazini kildik, yeni gün için bize gösterilen çadirda istirahate çekildik...
AZAD Keşmir, Jammu ve Makbuza Keşmir denilen 222,236 km2 lik yüzölçüme sahip...
ABD günden güne kaybeden bir ülke. ABD´ye duyulan nefretin ölcüsü yoktur.
21 Aralk perşembe sabahı haberlerinde; hazar denizinin doğu yakasına düşen bir batı Orta Asya devleti olan Türkmenistan Devlet baskani ya da Türkmenistan Diktatörü S.Murat Türkmenbaşının öldüğü haberini duydum
Bir önceki gece paralı askerlerle çatışmadan dönmüştük. Kaybettiğimiz grubu bulabilmek için yorgunluğun üstüne ...
11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inan...
Müslümanlarin kendi hayatlarini iyilestirici her türlü isteklerinde elde ettikleri her türlü basarinin karsisina ezici ve yikici bir biçimde dikildigini görüyoruz.
Az tirajlı bir gazetede küçük bir iç sayfa haberine göre Afganistan’ın güneyinde...