x

Dünyayı Kuşatan Yüreğin Anısına

Kabil’den Celalabad’a Afganistan

Ocak 2007

Kabil’e kar inmemiş fakat soğuk inmiş, yağan yağmurdan her taraf çamur içinde. İHH’nın Afganistan koordinasyonunda yardımcı olan, Dr. Hamit’ten Kabil’deki büro adresini aldım. Dışişleri Bakanlığı’nda çalışan Konya İktisat mezunu Mukaddes’i aradım. Evini buldum. Gece üniversite öğrencisi Takharlılarla kaldım. Saat 10’a kadar elektrikler kesik. Gençlerle çay sohbeti yaptık. Mukaddes geldi. Eşi de tıpta öğrenciymiş. Eski Adalet Bakanı Abbas Kerimi ateş alımı şipşaklığıyla ziyaretime gelip, kurdukları yeni partinin toplantısı için ayrıldı. Geç vakte kadar oturduk. Sabah çayından sonra Celalabat garajına gitmek için bir taksi tuttum. Yol güvenliğinden dolayı gitmememi tavsiye edenler vardı. Pakistan sınırı olduğu için şehirde riskli diyenlere “Eğer bu sözlere aldırırsam, kendime güvenim kaybolur. Geri dönüşte hüzün yaşarım.” dedim. Taksiden çamur içine indim. Otobüsler, midibüsler, taksiler müşteri peşindeydi. Bir genç “Celalabat’a mı?” dedi. “Evet” dedim, taksici “Corolla’ya tek yolcu bekliyordum.” deyince “Tamam” dedim. Elimde sadece hediye paketlerim olduğu poşetle fotoğraf makinemin çantası vardı. Son yolcu olarak taksiye bindim. Daha önceki gelişimde Kabil’in bu tarafına geçmemiştim. 1992’de Gülbeddin Hikmetyar’ın tuttuğu ve Kabil’i ateş altına aldığı taraftı. 1996’da ise Taliban’ın sökün edip geldiği tarafta aynı yerin güney tarafıydı. Pakistan’a kadar uzanan Paktiya, Host bölgesinin başladığı dağlara kadar uzun bir düzlük vardı. Yol çalışmaları vardı, yeni okullar yapılmıştı, taksi bozuk yollara dalıp çıkarak yola çıktı. Dağlara dayandık. İşte o an değişen tabiat gibi gönlümün frekansı da değişti. Yirmi yıl öncesinin Cihat aşkı sevdası mücahitleri, cihat atmosferine kapıldım.

Cihat dağlarının vadisindeki asfalt yolda Toyota bir araçla gidiyordum. Hangi kaya arkasında hangi mücahidin gözleri vardı. Hangi tepede bir mücahit sıkışıp kalmış, vurulup sıcak kanları kayalardan aşağı akmıştı. Bu duygu atmosferinde sesimi duysalar hüzün ve sevinç karışımı, ağlamak istiyordum. Duygularım daha dün gibi onların duygularına, görgülerine karışmıştı. Bu asfaltı geçmek tepelerin birinden inip diğerine çıkmak için bütün günü geçirip gece karanlığına kadar heyecan yaşanıyordu. Sarp dağların arasında kayalar yontularak 1963’de açılmış yolları tünelleri hızla geçiyoruz. Tarihi özelliğinin değeri olmasa Hayber Geçidi bu geçtiğimiz tünellerin geçitliği yanında bir hiç kalırdı. Şehit Ahmet Şah Mesut’la, Gülbeddin Hikmetyar’ın 1995 sonunda anlaşma görüşmeleri için bir araya geldiği, Serobi Elektrik Santrali’nin önünden geçiyoruz. Mesut’un şahadetiyle Afganistan’ın yetim kaldığına ve cihat döneminin noktasının konduğuna inanıyorum. Hikmetyar’sa –Benim olsun hepsi- kavgasını hala Kunar Dağları’nda bir umut olarak sürdürüyor.

Serobi Kasabası’nda mola veriyoruz. Tezgâhlarda her biri bir kilo gelen narlar satılıyor ve büyük tavalarda balık pişiriliyor. Duran taksinin yolcuları balıkçılara oturuyor. Bense sağı solu dolaşıp, tezgâhların Serobi’nin resimlerini çekiyorum. Şoför beni de yemeğe çağırıyor. Fakat yolculukta yemek yememek benim prensibim. Nar suyu dahi içmiyorum.  

Hareket ediyoruz. Nehirden oldukça yüksekteyiz. Özellikle karşı kıyıdaki yeşil alanlara dikkat kesiliyorum. Yeni bir düzlük sağımda dağlar, işte Çarbağ solda. Kabil nehrini şimdi ince ince seyrediyorum. Yirmibeş yıl önce indiğim yamaçlar, öğle yemeği yediğimiz köy, geçmeye çalışıp ta nehre mağlup olduğumuz yer.  Çarbağlı Mücahidler ve şehitler bir daha görmediğim nice gençlik arkadaşımı dumanı tüten anılar olarak heyecanlı bir aceleyle çözmeye çalışıyorum. Çünkü şoför hızlı gidiyor. O günlerde buradaki köylerin hepsi boştu, yoldan gelip geçen yoktu. Şimdiyse evler, köyler, hayvan sürüleri, iş makineleri ve gelip giden araçlar hafızamdaki kareleri bozuyordu. Torgar’ın burnuna doğru ilerliyoruz. Arazi daraldı yol yeniden yontulan kayanın içine girdi, kısa tüneller başladı. Solda Derunte Barajı güründü ve balık lokantaları da dizi dizi solumuzu kapladı. Deruntedeki son tünelden çıkınca Afgan krallarının kışlık şehri, eski kervanların Orta Doğu’dan, Anadolu’dan, İran’dan gelipte zorlu Hayber geçidine dayanmadan önceki son nefelendikleri şehir, Celalabat karşımızda bütün güzelliğiyle göründü.

Solda Celalabat Üniversitesi vardı, yollar asfaltlanmış. Girişte köprü inşaatı var. Sağda Sorhrut başlıyor ve kalabalık bir trafik var. Taksi şehir merkezinde indirdi. Un pazarını ya da en büyük pazarı sordum ve yürümeye başladım. Elimde hiçbir adres yoktu. Mutlaka bir tanıdık bulurum. Birini bulunca da pek çoğunu bulurum. Önce kimi sorayım. Emanullah’ın un dükkanı vardı. Tabii on bir yıl önce geldiğim pazarın çok küçük olduğu zannım dolaştıkça hezimete dönüştü. Sonra Çapliyarlı bir esnaf buldum: “Burada iki Emarullah var. Biri ben, öbürü de tebliğci, olabilir mi?” dedi. “O zamanlar tebliğci değildi” dedim. Adama sorularım ümitsiz cevaba dönüşünce en son olarak Elektrik Kurumunu sordum. “Şu yan taraftan sola dön, köşeden sağ yap devam et.” dedi. Yürüdüm ve Kurumu buldum. Kapıda silahlı üç nöbetçi genç vardı. Eski Kurum müdürü Encinir Miraceddin’i aradığımı söyledim. “Şu anda kurum paydos etti” dediler. “Nereden tanıyorsun?”. “Ben Türkiye’den geldim kendisi eski arkadaşım ve bulmalıyım. Nöbetçi memurda telefonu olabilir mi?”. Gençlerden biriyle içeri gittik, evet üç nöbetçi memur vardı önce birbirlerine baktılar. “O burada oturmuyor” dediklerinde “Arkadaşlar telefonu varsa arayalım” dedim. Biraz gönülsüzce telefon numaralarını buldular. İki numaraya da ulaşılamıyordu sonra Ramazan adı geçti. “Evet tanıyorum. O nerede?” dedim. “Mesai bittiği için gitti yarın sabah gelir.” dediler. “Arkadaşlar vakit erken o zaman bir taksi tutup Kaklak’a gitmem lazım.” Dedim. Adamlar biraz daha gevşediler. “Yahu şurada bir yerde onun arkadaşı vardı, bir soralım”.

Kurumun karşısında bir iş hanına girdik. Han sahibi “Encinir Seyb buralardaydı fakat yukarıda oğlu var”, dedi. İş düzeliyordu. Üst kattan bir genç koşarak indi. Evet, babasından kareler aksediyordu, kendimi tanıtınca sarıldı. “Babam çok bahsediyordu sizden” dedi. Yukarı çıktık. Serili bir odaya girdik. Muhammed, İktisat’ta öğrenciymiş. Daha küçüğü İsmail de lisede okuyormuş. Babaları eski arkadaşlarıyla bir toplantıya gitmiş. Ulaştılar. O an takside unuttuğum hediyelerin bulunduğu torbayı hatırladım. Muhammed’le beraber bir umut indiğim yere gittik. Epeyce dolaştık fakat bulamadık. Eli boş kalmaktan dolayı üzüldüm.

Miraceddin geldi. Sonra Emanullah, evet tebliğci oymuş. Benim hatıralarımdaki genç Emanullah artık elli yaşında ihtiyarlama, gençliğini kaybetme moduna girmiş bir adamdı. Sonra İbrahim geldi, oturduk, anıları tazeledik. Akşam namazından sonra Star geldi. Onu görmeyeli 20 yılı geçmişti. O zaman sağ bacağı alçılar içinde hastanede yatıyordu. Topal kalmış, aksayarak geldi, sarıldı ve ağlamaya başladı. “Bir daha, görüşmek varmış” diye ağlıyordu. İşte Cihat dönemi arkadaşlığı buydu. Sonra hep beraber oturduk. “Peşaver’den sonra beni Lahor’da hastaneye gönderdiler. Duydum ki orada Türkler varmış, haber gönderdim, geldiler. Hangi hastaya kan lazım olsa çıkıp geliyorlardı. Çok iyilerdi”. Ben “Orada da rahat durmamışsın, isyan çıkarmışsın, koltuk değnekli, sandalyeli, mücahitler olarak hastaneyi ele geçirmişsin” dedim. “Evet, öyle bir isyanımız oldu. Benim evim üniversitenin yanında yol üstüne birde bakkal açtım. Artık gelip geçerken önce beni bulacaksın. Misafirim olacaksın”, dedi. Ertesi gün Deruntede balık yemek için geleceğimiz sözünü verdik. Misafirleri sabah buluşmak üzere yolcu ettik. Kaldığımız odayı bina sahibi Miraceddine, şehre gelince yer aramaması için tahsis etmiş. Okula giden iki oğlu da burada kalıyordu. Lise mezunu, üçüncü oğlu işsiz olunca kendine koruma yapmış.

Sabah namazı için camiye çıktık. Camiden dönerken dükkanlar açılmaya başlamıştı. Yol kenarlarındaki küçük tezgahlarda mal satan sebze ve meyveciler, tezgahlarının üzerini donatmaya başlamışlardı. Odaya çıktık. Çay hazırdı. İki ayrı tabakta yağda pişmiş ikişer yumurta vardı. İbrahim, Emarullah, Sultan Mahmut’ta geldi. Her gelen çaya ilave oldu. Yumurta sayımız aynıydı bir parça ekmek kopartan yumurtaya banıyordu. Yirmibeş yıl önceki sadelikten hiçbir şey kaybolmamıştı. Modernitenin en büyük kırk katırı lüks ve israf girdabı, Afganlıları henüz pençesine alamamıştı. Ben “Abdul Cabbar nerelerde,” dedim. “En son Hugyanı Kaymakamı olmuştu. Orada eski bir emniyet görevlisi bir okulu kundakladı. Cabbar, Emniyet Müdürü ve İlçe Milli Eğitim Müdürü makam arabasına binip, yanan okula bakmaya gidiyorlar, yola döşenmiş uzaktan kumandalı bir mayın patlatılınca Cabbar şehid oldu” dediler. “Emarullah, Allahu alem şehid ya değil”. “Peki Taliban mı yaptı.” “ Hayır husumet, fakat her olayda olduğu gibi o da Taliban’ın hanesine yazıldı.”

Abdul Cabbar, Cihat Dönemi’nin Sorhrut bölgesindeki önemli Cihat komutanlarından biriydi. 1995’de mücahit hükümeti zamanında Sorhut’un kaymakamıydı. 1997’de Taliban’ın elinde esir olarak Kandahar’daydı. Bu Ramazan’da ise bir husumet tuzağındaki Rahmet-i Rahman’a kavuşmuştu.
Öğlen yemeğinde Derunte’de buluşmak üzere İbrahim’le beraber dışarı çıktık. Celalabat FM Radyo bir medrese ve Kuşkek’teki şehit komutan Abdulhadi’nin kabrini ziyaret edecektik.

Sabahın bu erken saatinde çocuklar sokak oyunlarına başlamıştı. İnşaat için taşlar yığılmış olan bir cami arsasında, yüz kadar çocuk oturmuş okula gitmeden önce sabah derslerini alıyorlardı. Bundan sonrada çocuklar okula gidiyormuş. Sabahın bu erken saatinde Afganistan'da hayat sabah namazıyla başladığı için sabahın erken saati değildi. İbrahim bir kapıyı dövmeye başladı. Beyaz elbiseleri içinde bir delikanlı kapıyı açtı. Bizi içeri buyur etti. Büyük bir oturma salonuna girdik. Bütün duvarlar kitaplıktı; ciltli kitaplar. Bu cihat diyarında ilk defa böyle bir kütüphaneyle yüz yüze gelmiştim. Büyük bir iştahla kitapları incelemeye başladım. O sırada asıl sahibi hane geldi. Kurmuş olduğu FM Kanal’ı üzerine konuştuk: “Tefsir dersi ağırlıklı yayın yapıyorduk, Amerikalılar rahatsız olmuş, frekans iznimiz olmadığı için yayınımızı kestiler, yeniden açmak için çalışıyorum, bu adamların bizim yayınımıza katlanmaya dahi cesaretleri yoktur.”
Celalabat şehri, tarihin her döneminde mağrur, zengin, güzel bir şehir. Hindistan Buharat yolunun ya da bütün fetih ordularının geçiş yolu üzerinde Hayber geçidine ulaşanlar ve Hayber geçidinden inenler, burada ilk istirahatlarını yapıyor, sabahlıyor ve yola devam ediyor.  Hindular için de kutsal yerler olduğu gibi Afgan tarihinin son ikiyüzelli yıllık krallık döneminin kışlık şehri. Sorhrut Ulusvalisi (ilçesi) Celalabat’ın hemen dış mahallelerinden başlıyor, bağlık, bahçelik, sulak arazisi ekim dikime en müsait, çift ürün alınan bir belde. Araçla Sorthrut’a gitmek; cihad döneminde günlerce yürüyerek ancak geçebildiğimiz bu bölgeyi, şimdi teknoloji ürünü bir araçla katedecektik. Çok heyecan vericiydi fakat kafamdaki anılarımı da zedeliyordu.

İbrahim: “Diğer hiçbir bir cephe, şehre bu kadar yakın değildi. Onun için biz burada çok şehid verdik.”, diyor. Geçtiğimiz yolları ince ince gözlüyorum. İbrahim’de burayı hatırladın mı, şurayı hatırladın mı, diyor, yol tamamen asfalt yapılmış, araç trafiği kadar yaya trafiği de çok yoğun. Kuşkek’e saptık: Arabadan indik yürümeye başladık. Yaşlı bir adamla üç genç büyük bir dut ağacını kesiyorlardı. Adam, şehit komutan Abdulhadi’nin amcasıydı. Yılları geri çevirince o beni bende onu tanıdık. Ağacın kesilmesine üzülmüştüm. Altında çok uyumuştuk. Küçük bir bahçenin ortasında mütevazi bir kabir vardı. İşte o yiğit komutan şu çakıl taşlarının altındaydı. Uzun süre orada oturdum. Rasullullah’ın “Siz onları görmezsiniz de onlar sizi görür ve duyar” hadisine binaen oturdum ve konuştum onunla.

Sonra İbrahim’le üniversitenin önüne indik Star’la buluştuk.

Celalabad şehrinin Güney çıkışında kurulmuş olan muhacir kampında iç göçten gelen dörtyüz ellibin kişi yaşıyordu. Yoksulluk yoldan geçerken görünüyordu. Devam eden iç savaş bu insanların topraklarına dönmesini engelliyor yokluğa, yoksulluğa rağmen kamplardan ayrılmıyorlardı.

Derunte’nin kenarında otururken Miraceddin barajın karşı kıyısındaki evleri gösterdi: “Orada Arap aileler oturuyordu. Amerikalılar bombaladı, hepsini acımasızca katletti” dedi. Akşam kalmak için Emanullah’ın evine gittik. Buraya Mevlevi Halis ailelerinin mahallesi diyorlar. Sabah namazından dönerken evlerin içine oturduğu arsaları adımladım. Elli adıma, elli adım. Yüksek duvarlarla çevrilmiş yüzlerce ev. Bütün aşiret burada kalıyor. Namazdan sonra Celalabat’a döndük. Pakistan’da Muhacir kampında oturan Kari Seyb’de gelmişti. Kabil’de oturan Celalabatlı eski dostların telefonlarını aldım. Kari Seyb “Seni yalnız göndermem Kabil’e beraber gideceğiz” diyordu. Afganlıların bu dost canlılığı ayrı bir olaydı.

Not: Yazımızın devamı “Afganistan Konuşmaları” adı altında devam edecektir.

Müseferet

Tahran’ın Güney Otobüs terminaline gideceğim.

Muhtaç Ağlatır

Aradan otuz sene geçmişti; onu unutmamıştım. Kaybolup gitmişti.

Allah taraftarı kurtarıcılar olmadıkça, fesatçılar

Gürcistan: 69 bin 700 km kare yüzölçümüne ve 5 milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin,...

İslam'da şiddet

Evet, İran devrimiyle hızlanan bir süreç var.

Şehadet en karlı alış veriş arkadaşlar; canı verip

Sonradan kendisi de bir alçağın en az on kurşununa hedef olan Hayati ÜSTÜN, İstanbul'dan telefon ediyor.

Cihad ve Şehadet (Selami Yurdan)

İhtiyar delikanlı: Yaşlanan bedenine karşın, yaşlanmayan gözlerinden yiğitlik kıvılcımları saçan Ferman ağabey

Yorulmuş adamlarla yola çıkmak

Hep zaafiyet içinde yüzmeyi nasip ediyor.

Her dağ kekik kokmaz

Gecikiyor dostların kalbine.....

Üsküp'ün gülleri susuz kalmasın.. -3-

Akşam namazından sonra beş araçla programın yapılacağı Kumanova'nın banliyösündeki Likova'ya doğru yola çıktık.

Üsküp'ün gülleri susuz kalmasın.. -2-

Makedon hükümeti, batıdaki dağın ucuna 70 metre yüksekliğinde bir haç dikmiş.

Üsküp'ün gülleri susuz kalmasın.. -1-

Makedonyalı Müslümanlar 2005 yılını bitirirken Osmanlı ulemasının son temsilcisi İdris İdrisi Hoca Efendiyi kaybetti.

Akşamki konuşma gençlerin çok hoşuna gitmiş..

Reyyan'la beraber otobüsle Recklinghausen'e gittik. Oradan 11'de ICE'ye bindik.

Bu kadar kendiliğinden gözyaşım ilk defa akıyordu

Akşam Ahmet gelip aldı. Sonra eşi, oğlu Musab ve kızı Halenur'u da alıp Bochum'a gittik.

Son başladığım öykü aklıma gelince duygulandım

Akşam Ahmet gelip aldı, ailece ona başsağlığına gittik. Yan komşu Karslı inşaatçı da geldi. Sivas iki yıllık mezunuymuş.

Berlin'de akşam iyi kar yağmıştı, şimdiyse başlayan yağmur karı eritiyordu

Saat 12'de Musab geldi. Emine hanım Bilefeld'e gidecekmiş. 'Almaya gelmesinler, seni giderken biz bırakalım.' dedim.

Priştina'nın en genç imamı ve gençlerle ilgilenen

Faik'in börekçi dükkanı varmış, oraya gidiyoruz. Hüsameddin'e telefon ettik. Bir saat önce eve gelmiş.

Alman misyonerler bölgede çalışmak için 20...

Priştina, 200 bin nufuslu bir şehir. Onüç cami var. İmam-Hatib okulu, İlahiyat Fakültesi dört senedir eğitim hizmeti veriyor.

Zerre kadar hayrın da, zerre kadar şerrin de karşı

Gayrimüslimlerin anlattığına karşılık üzerine gitmeliyiz. Teknolojinin ve iletişimin hızlandığı bu zamanda bu fırsatları iyi değerlendirip

Balkanlardaki ve Türkiye'deki Müslümanların ilişkileri

İçerdeki bilgisayarlar okulun, orada yer olmadığı için burada duruyor.

İttifaklar arasındaki fark

Cahiliye dönemi ittifakları, zalim de olsa, mazlum da olsa, saldırgan da olsa, saldırıya uğrayan da olsa

Taklit ve farklılığı öne çıkaran ırkçılık

Taklit, 'öteki'ni kalıp yargılarla anlamanın bir biçimidir. Taklit, sömürgeci iktidarın ve bilginin anlaşılması en zor

Berlin duvarı yıkıldı, bu ülkede başka duvarlar örülüyordu

Bizler bugün bu salonda bir kader buluşmasında biraradayız.

Kudüs'e sahip çıkmak..

İsrail'in ve dünya siyonizminin desteği ortadayken İslam dünyasının ilgisi sadece toplantılar, tel'inler bazında kalmamalı.

Beytül Mukaddes: Mukaddes ev, Kudüs..

Siyonistlerin göz yumulan bir biçimde bazan Lübnan'a, bazan Gazze'ye saldırısının şaşırtmaca bir amacı vardır...

Bir türküye ne dertler, ne hasretler yüklenir..

Berlin'e doğru hızla giden taksinin camına başımı dayamış, engin yeşillikleri seyrederken kendime sorduğum bir soru

Korku üzerine kurulu bir gelenek

Heredot'tan Pliny'e, Aziz Augustine'den Kolomb'a, açıkçası bütün Avrupa'dan bugünkü ABD'ye kadar...

ABD emperyalizmine karşı mücadele artarak devam...

Bugün burada kitaplardan derlenen bilgiler aktarılmayacak.

Bir zeka özürlüler var içimizde, bir de alçaklar...

Bir dizgici anısı dinlemiştim. Daha çok okumak için bir yayınevine giriyor, okuyor, okuyor.

Keşmir deprem yardımı

Arazideki ekiplerin hepsini topladık. Gori köyünden dağlara doğru giden yol üzerine, dükkanların alt tarafına üç çadır kuruldu.

Hakiki müminin yeri..

Hareket: Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim. Vücutu oynatma, kıpırdatma veya kımıldatma.

Alçakça propagandalar..

Dünyada başka yerlere yerleştirilen milyonlarca mülteci varken Filistinlilerin bunu anlamayıp...

Ey çağlar boyunca dost ve bir kaldıklarımız!

19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Theodor Herzl, Sultan Abdulhamid Han'ın huzurundadır.

Yolculuk -III-

Otelin lobisi aynı zamanda lokanta ve çayhaneydi. Pakistanlı önce tek kişilik odasını tuttu.

Yolculuk -II-

Yemek yer misin, Muhammed? - Hayır, ağabey. Zahedan'a ne zaman varırız?....

Yolculuk -I-

Tahran'ın Güney Otobüs Terminaline gideceğim. Meydan-ı İmam Humeyni'yi batı yönünden Tophane tarafına koşar adım geçtim.

Otuzuncu yılında İran İnkılabını değerlendirmek

İran devrim kitabını iyi okursak, iki şey dağ gibi dikilir karşımıza:

İRAN – Güneybatı Asya Ülkesi

Yirminci yüzyıl itibariyle petrol ve doğalgaz zengini bir ülke...

Hatemi'nin Cumhurbaşkanlığı seçimi

Peygamberler hata yapınca uyarılmışlardı. İnsanlar ise emredildikleri ve nehyedildiklerini bilirlerse...

Afganistan'a gidince köyüme gitmiş gibi rahatlıyo

Kararını vermişti, gidecekti. Önce İsmail'in evine gidip taziye ziyareti yapacaktı. Yapabilecek miydi?

Afiganistan

Afganistan halkının İslam'a bağlılığı ve İslami endişeleri tartışma kabul etmez bir gerçek.

İslam bütün bir yaşam tarzıdır

İslam yaşadığımız zamanda dünyanın en faal gücüdür. Yirminci yy.ın zarları Müslümanlar üzerine atıldı.

Cihad İslam'ın hiç solmayan bir gülü, bir gücü...

Biz bu akşam burada hayatlarını, insanlık tarihi boyunca bir kere yaşanan insan hayatını Allah...

İHH, Afganistan-Celalabad-Gazne

İHH, Afganistan'da yıllardır faaliyetini sürdürüyor. Bu seneki Kurbanda bir ekip daha ilave edildi

Cihad ve Şehadet İslam'ın hiç solmayan iki çiçeği

1552, Rus Çarı zalim İvan'ın Kazan Hanlığını yakıp yıktığı tarihtir. Bu günün anısına da Kızıl Meydan'daki St. ...

Ben Afganistan'a sevdalıydım, ilgiliydim

Bir kenara oturup ekmek yanına birer meyve suyu içtik. Sonra 83 numara geldi.

‘Bu sınırlar şeytanın çizgileridir’

Yol eski toz ve topraklı yol değil. Yeni yapılmış ve çok güzel asfaltlanmış...

Karayoluyla kaç bin km yol yapacağım, kaç değişik...

Ha bugün ha yarın derken yine tası tarağı topladım. Dadaş Seyahat niçin bir kalır.

Bütün iyi dostlarım şehid oldu!

Dr. Rabbaniyle vedalaştık. ‘Yarın akşam buraya gel seni gönderelim. Kabil’in son durumunu mutlaka görmelisin...

İslam’da Cihad vardır, siyasette koltuk vardır

24 Mayıs 1995, saat 15:10’da Afganistan Cumhurbaşkanı Prof. Burhaneddin Rabbani ile görüşmeye alındım

Kabil’de geziyorum, her yer yıkılmış ve yakılmış!

Celalabad’a döndük. Emanullah geldi. Marufların Peşaver’de olduğunu ve görüştüğünü söyledi.

Seyyid Abdullah Nuri - Ayak izleriniz bile kalmadı

Kabil’i seyrediyorum. İşte merkezi şehir önümde uzanıyor. Bütün güzelliğiyle demeli miyim bilmiyorum.

Tacikistan’da 100 bin masum müslüman halk şehid ed

1991 yılında Sovyetler dağılınca bütün bağlı cumhuriyetler bağımsızlıklarını ilan ettiler.

Birileri bir yere oturunca sürekli iç düşman humma

Bundan sonrası için ne düşünüyorsunuz?

Taliban, İtalya’nın Senusileri gibi, Müslüman ama

Cümbüş’te üç kuvvet vardı: 1- Cihadiler; dışarıyla alakası yok. 2- Pehlivanlar; (milisler) eski Necib’in...

‘Sakal, sarık mecburi, kadınlar sokağa çıkamaz. İs

Pazar; Erzurum garajı eski yerine yeniden yapılmış. Selami’yi tekrar aradım. Necmeddin’le geldiler.

Şu kuruyan güllere bak! Kuruyan gençlerimiz gibi.

Gece saat 03:30’da uyandım. Ezan okunuyordu. Namazı kıldım, uyuyamıyorum.

Afgan cihadına katılmak için bu yol en önemli geçi

İstanbul’dan karayoluyla yola çıktığınızda, dört bin üç yüz km. sonra çöllerle kaplı Belucistan’a ulaşırsınız...

Geleceğin en büyük çöl savaşları burada yaşanabili

İran’ın güneydoğusuna, Afganistan’ın güneybatısına ve Pakistan’ın batısına düşen, 2,5 milyonu İran’da...

Amsterdam’da açan çiçek

Gönlümde bir kıymet dairem var. Bunu açıklamalı mıydım? Evet bunu açıklamalıyım ki, anlatacağım anlamlansın diyorum...

Gezi notları arasında iki şiiri

Bırak git meydanları,Vur beni!

Bizim diyarımız! Osmanlı yetimi

Saat 12’de İHH’dan minibüsle havaalanına çıktık. Üsküp’e Yakup Hoca’nın vefatı için taziyeye gideceğiz.

Yirmi günde sanki 20 yıllık bir dostluk bağı oluşt

Kampa döndüğümüzde saat iki olmuştu. Halit, ‘Mecir bekliyor, taziyeye geç kalıyormuşuz’.

‘Mücadelenin uykuya dalmaması önemliydi’

Taksiciler yapıştı. Hayır dedim. Biri inat etti. Araba gelecek desem de aldırmıyordu.

‘Eyvah! Afganistan ırk savaşlarına doğru ...’

İkindide camiye gittik. Çıkışta Muallimin müdürlüğünü yaptığı okulu gezdim. Beşyüz öğrencileri varmış.

‘Karın çığa dönmesi gibi insanoğluna ihtiyarlık ç

Hastahanedeki hasta ve yakınlarının hemen tamamı Afganlıydı. İsmail, Hanif’i aramıştı.

Peşaver 5-7 Aralık 2005 ‘Emini sen büyük adamsın!

Vakit geç oluyordu. Taş pazarına gidecektik. Recep ve Halit acil alışveriş yapıp geri dönecekti...

Keşmir – 29 Kasım 2005 Peşaver’e yolculuk

Geriye 300 battaniye vereceğimiz kalmıştı. Depoya gelen battaniyelerden 180’ini yükleyip götürdük...

Keşmir – 27 Kasım 2005

Çadırların dikiş yerlerinden su damlamaya başladı. Battaniyenin baş tarafı sırıl sıklam olmuştu...

Keşmir – 26 Kasım 2005

Sabah namazında hava daha soğuktu. Namazı kılıp yataktaki sıcaklığımızın içine yeniden gömüldük...

Keşmir – 25 Kasım 2005

Pakistan elektrik kurumu elemanları geldi. Huzeyfe’nin yerleştirdiği ana panodan kampa yeni hat çekmeye başladılar...

Keşmir – 10 Kasım 2005

Akşam saat 19, İstanbul-Karaçi uçağı için havaalanındayız...

Afganistan’daki son seçimler üzerine...

Afganistan’ın işgal gücü, seçimlerde hile olduğunu ısbatladı ve seçimler ikinci tura kaldı. Bu seçimlerde de hile var diye yazmadım.

Amerika Afganistan’da gerçekten savaşıyor mu?

Hayır, ABD Afganistan’da bir kurnazlık oyunu sergiliyor. Evet, çatışmalar var, kayıplar var...

Merkel’in Dışa Vurduğu İsrail Baklası

Alman ve İsrail kabinesi ikinci ortak toplantısını Berlin'de yaptı. Birincisini Kudüs'te yapmıştı...

Werden die Bomben die in Kabul explodieren Merkel

So wie ich daran glaube, dass der Angriff auf die Twintowers am 11. September 2001...

Kabil’de patlayan bombalar Merkel’i kurtaracak mı?

11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inandığım gibi...

Swat Tahrik-i Taliban'ı ve Pakistan'ın Durand Hatt

2006 'nın Kasım ayında Kabil'deydim...

Pakistana Sahip Çıkalım

ABD-Ingiliz Orta Şark Kumpanyası bütün dünyayı parmağına taktı oynatıyor...

Çanakkale Onurlu Bir Bitişin Savaşı

Çanakkale savaşı, sonradan ortaya çıkan sonucuyla Osmanlı devletinin bittiği savaştır.

YENİ TOM AMCA: Barack Hüseyin Obama

İktidardasın Tom Amca. ABD başkanlığın kutlu olsun.

Sözünde duran bir yiğit daha Rabbine döndü.

Bir garip ölmüş diyeler. Üç günden sonra duyalar...

Siyonist israil Devletinin Gerçeğini Kavramak

19 Mayıs 1901'de Siyonizmin birleştirici babası Thedor HERZL, Sultan Abdülhamid'in huzurundadır.

İsrail döktüğü kadar kan ödeyecek, ektiği kadar ki

1979'un 27 Aralık gecesi SSCB'nin kızıl ordusu, Afganistan'a girmişti. Görkemli, techizatlı, dünyayı korkudan titreten kızılordu ...

Mekke ve Kabeye Sahip Çıkalım

Doğudan, batıdan, kuzeyden güneyden her renkten , her dilden , her ırktan Müminlerin aşkla, vecdle...

Türkiye’de Ramazan Notları

Bütün kürreyi arzda yaşayan Müslümanları bugün heyecan dalgası sarmış durumda.

Gürcistan’da Nataşa sahne aldı

GÜRCİSTAN: 69.700 km. kare yüzölçüme, beş milyon nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin...

Demir Döğenlerin Meydanından İki Demirci

Yılmaz ÖZTUNA: “Türkiye Gazetesi” nasıl bir gazete? sorusunun cevabını vermek çok zordur...

Şu Çılgın Türkler

Ankara kökenli bir kitap “Şu Çılgın Türkler”.

Güzel adam Erdem Bayazıt

Yedi güzel adamın dalından bir yaprak daha düştü toprağa

Pakistan’da Oynanan Oyun

Bu yazıyı tasarlarken Pakistan’ın başında dolaşan sosyal ve siyasal desiseleri düşününce PAK-İSTAN hayalini kuran...

Misyonerlerin Kandahar Gösterisi

19 Temmuzda 23 Güney Koreli Güney Afganistan'da, Taliban tarafından tutuklanmıştı.

Mine, Time’a Kapak Olunca

Time dergisi başörtülü İHH gönüllüsü Mine KARAKAŞ'ın resmini kapağına basarak "Türkiye'nin ikilemi" başlığıyla vermiş.

Kabil’den Celalabad’a Afganistan

Kabil’e kar inmemiş fakat soğuk inmiş, yağan yağmurdan her taraf çamur içinde.

İsmail Kahraman, İslamcılık ve MTTB

16 Aralık 2006’da MTTB’nin (Milli Türk Talebe Birliği) kuruluşunun yeniden ilan edildiğini gazetelerden okuduk. CHP’li Yüksel Çengel, 46. dönem MTTB Genel Başkanı. Milliyetçi Rasim Cinisli 47. dönem MTTB Genel Başkanı. İsmail Kahraman 48. dönem genel...

Şeytan Üçgeni

Bugün Terörizmin tarifi ABD’nin keyfine ve uzmanlık alanına bırakıldı.

Orada bir yer var dağlar başında - KEŞMİR -3-

Yeni gün için programimizi yapmistik...

Orada bir yer var dağlar başında - KEŞMİR -2-

Sabah namazini kildik, yeni gün için bize gösterilen çadirda istirahate çekildik...

Orada bir yer var dağlar başında - KEŞMİR -1-

AZAD Keşmir, Jammu ve Makbuza Keşmir denilen 222,236 km2 lik yüzölçüme sahip...

ABD Kaybetti; Insanliga Kaybettirdi

ABD günden güne kaybeden bir ülke. ABD´ye duyulan nefretin ölcüsü yoktur.

Türkmenbaşı'nın ardından

21 Aralk perşembe sabahı haberlerinde; hazar denizinin doğu yakasına düşen bir batı Orta Asya devleti olan Türkmenistan Devlet baskani ya da Türkmenistan Diktatörü S.Murat Türkmenbaşının öldüğü haberini duydum

Cihaddan Sonra

Bir önceki gece paralı askerlerle çatışmadan dönmüştük. Kaybettiğimiz grubu bulabilmek için yorgunluğun üstüne ...

Kabil’de patlayan bombalar Merkel’i kurtaracak mı?

11 Eylül 2001'de İkiz kulelere yapılan saldırıyı el-Kaide diye çıkartma bir örgütün yapamayacağına inan...

ABD’nin İşgal Mantığı

Müslümanlarin kendi hayatlarini iyilestirici her türlü isteklerinde elde ettikleri her türlü basarinin karsisina ezici ve yikici bir biçimde dikildigini görüyoruz.

Afganistan’ı unuttuk mu?

Az tirajlı bir gazetede küçük bir iç sayfa haberine göre Afganistan’ın güneyinde...

Ziyaretçi Defteri
Yükleniyor
Yükleniyor...