Bahattin Yıldız
Sakin ve vakur duruşuyla, dostlarına, arkadaşlarına, kardeşlerine güven veren mütebessim simasıyla, bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi ve istikamet üzere yürüyüşüyle, hiç ama hiç değer vermediği dünyanın her tarafındaki mazlum ve mağdur Müslümanların dertlerine ortak olmak adına, anadan, yardan, serden geçebilmiş bir dava adamı.
İmanının, omuzlarına yüklediği sorumluluğunun gereğini yapmak için hiç tereddüt etmeden, gönlünde çok ayrı bir yer tutan ve kendisinden yardım bekleyen mazlum kardeşlerinin yanında olmak ve işgalci kafirleri İslam topraklarından kovmak üzere Afganistan’a giderek o cihatta ‘Gazi’ unvanı almış bir mücahit. O cihatta beraber olduğu, şehit arkadaşlarının yetimlerine yetimhane açmak için yıllar sonra tekrar gittiği Afganistan’ın Hindikuş dağlarında, bindiği uçağın düşmesiyle, arzuladığı yüce makama eriştiğine inandığımız bir şehit.
Tanışmamız ve beraberliğimiz;
Delikanlılığımızın önemli bir döneminde tanışıp beraber olduğumuz, birlikte mücadele verdiğimiz ağabeyimizi 1974 yılında İzmir İmam Hatip lise birinci sınıfa başladığımızda tanıdık. O son sınıftaydı. Eşofmanlarını giyer koşu yapardı. Kendisini tanıdıktan sonra spor olsun diye koşmadığını anladım.
Bahattin ağabeyi tanıdıktan sonra İmam-Hatipli olmanın ne anlama geldiğini daha iyi anladık. Milli Türk Talebe Birliği’ni tanıdık, oradaki abilerimiz, kardeşlerimizle tanıştık. Yetişelim diye görevler verdiler, çalışmalara katıldık. MTTB, yaptığı eğitim, kültür ve sosyal çalışmalarla, adeta bir mektepti. Bugün Türkiye’nin yönetiminde en üstten aşağıya kadar birçok şahsiyetin oralardan yetiştiğini söyleyebilirim. Devam eden dönemde belki gelişen şartların bir neticesi olarak gençlik çalışmalarında önemli bir yeri olan Akıncılar teşkilatında beraber olduk. Onurlu mücadelemize, şartların bütün vahametine rağmen, taviz vermeden devam ettik. Bugün olduğu gibi, o dönemde de İslam’ın kalesi olan ve mübarek şehitlerimizin kanlarıyla yoğrulmuş aziz vatanımızı bölüp parçalamak isteyen emperyalist güçler ve içimizde oluşturdukları hain (FETÖ-PKK ve sayısı belirsiz…) örgütlerin kimisi 1970-80 arası, kimisi de 1980 darbesi sonrasında (FETÖ-PKK gibi.) daha yoğun bir çalışmaya giriştiler. Yoğunlaştırılan terör, ekonomik ve siyasi istikrarsızlık, kan, göz yaşı ve kaosun getirdiği mağduriyetlerin sonucunda üzerimize bir kabus gibi çöken, hain 12 Eylül 1980 darbesinin yapıldığı o dönemde, Bahattin ağabey İzmir Akıncılar teşkilatı reisimizdi.
Bahattin ağabey, Erzurum Atatürk Üniversitesi işletme bölümünde eğitimine devam ediyordu ama O’nun için mesafelerin önemi yoktu. Hiç ummadığınız bir anda çıkar gelirdi. Oturur çalışmalarımızı değerlendirirdik. Hassas bir insandı, her şeyi detayına kadar düşünür, değerlendirir, bizlerle istişare eder sonra yapılması gerekenleri kararlaştır, planlardık. Tam bir teşkilatçı idi. Tüm kardeşlerinin özelliklerini yakinen bilir, ona göre görevlendirmeler yapardı.
Herkesten her şeyi beklemezdi. O öyle bir kaos ortamında o kadar dikkatli hareket ederdi ki hiçbir kardeşine zerre kadar zarar gelsin istemezdi. Gençlikle birebir ilgilenirdi. Gönül kırmazdı gönül almayı ve onure etmeyi çok iyi bilirdi. Kardeşlerinin mutluluklarını bir şekilde paylaşır, üzüntülerine, sıkıntılarına ortak olmaya çalışırdı.
1980 ihtilali olunca, Bahattin ağabey bizlerle bir görüşme yaptı ve işgale maruz kalan Afganistan’daki kardeşlerimize yardım için Ruslarla savaşmaya gideceğini söyledi. Hiç unutmuyorum, kendisine: “Ağabey ben de seninle Afganistan’a cihada geleyim.” dediğim zaman, “Şimdi ben gideyim, senin burada kalman lazım, sen sonra gelirsin.” demişti. Kaderin cilvesine bakın ki ben Bahattin ağabeyden otuz yedi yıl sonra, hala işgalin, kan ve gözyaşının farklı bir boyutta devam ettiği Afganistan’a bir eğitimci olarak geldim. Öyle bir görev ile geldik ki, Türkiye’de elli yıl, Afganistan’da yirmi dört yıl öncesinden gençliğe el atmış, devletin ve milletin imkanlarını kullanarak, özellikle eğitim alanında hem Türkiye’de hem de İslam coğrafyasında ve diğer ülkelerde, emrine girdiği emperyalistlerin hizmetine sunmak üzere açtığı okullarda yıllarca verdiği sapkın eğitimle hazırlayıp, devletin bütün kurumlarına bir habis ur gibi yerleştirdiği, kendine benzer, hasta ruhlu elemanlarıyla birlikte, ülkesinin ve dünyadaki mazlum ve mağdurların savunucusu olan Cumhurbaşkanımıza ve onun (meşru hükümetine ve millete) tuzak kurup, darbe girişiminde bulunarak, 251 vatan evladını katleden hain Feto’nun elinde bulundurduğu okulları, Türkiye cumhuriyeti ve Afganistan İslam Cumhuriyeti adına, Milli Eğitim Bakanlarının yaptığı anlaşma gereği devralmak için görevlendirilen ekipte yer alarak geldim. Bunun için Allah’a sonsuz hamd ediyorum.
Sevgili Bahattin ağabeyimizin o zamanki düşmanı kovmak için 1980 yılında geldiği, Afganistan’a bizler, İnşallah vereceğimiz iyi bir eğitimle, dostluğun ve kardeşliğin, barışın, huzurun yeniden hem Afganistan’da hem de yeryüzünde yeniden tesis edilmesine ve gerçek İslam’ın hizmetkarı, bir neslin yetişmesine, olabildiği kadarıyla katkı sağlamak gibi ulvi bir görev ve aynı zamanda büyük bir vebalin altına girerek, 2018 yılı Mart ayı başlarında geldik. Böylesine şerefli bir görevi bize tevdi ettikleri için Türkiye Maarif Vakfına hassaten teşekkür ediyorum.
Hatırlatmakta fayda var ki, yeryüzünde iyiliğin hakim olması iyi insanların yetiştirilmesi ve yetiştirilen insanların yapacağı çalışmalarla mümkündür. İyi bir eğitim, insanı ve toplumları geri kalmışlıktan kurtarır, ilerletir ve yükseltir, güçlü ve hür kılar. Kısacası Bahattin ağabeyimizin ve o ideale sahip kardeşlerimizin verdiği mücadelenin kalıcı hale gelebilmesi adına buradayız.
Burada birkaç anımızı paylaşmayı da faydalı görüyorum. Çok ilginçtir ki 1980 yılının 11 Eylül’ü 12 Eylül’e bağlayan gece, İzmir’de kendisi ve oğullarıyla, her zaman destekçimiz olan rahmetli Ahmet Kansızoğlu ağabeyimizin Akıncılar olarak misafiri idik. Gecenin bir vaktinde Ahmet abinin küçük oğlu Burhanettin uyanmış ve uyanın kalkın ihtilal olmuş, tanklar geçiyor diye bizi kaldırmıştı. Gerçekten de ihtilal olmuştu, sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti artık. Evlerimize ve bazı arkadaşlar da kaldıkları yurda nasıl gideceğimizi düşünmeye başlamıştık, o gün bir şekilde evlerimize gittik.
Ahmet ağabey, İlahiyat fakültesinin arkasında yapmış olduğu bir binanın giriş katındaki bir daireyi çalışmalarımızda kullanmak üzere bize tahsis etmişti. İmam-hatipli çocukları Feto’nun şerrinden korumak için tedbirler almaya çalışıyorduk o zamanlar. Dairenin bir odasını kitaplık olarak düzenleyelim, diğer bir odasını da sohbet ve misafir ağırlamak için kullanalım diye hazırlıyorduk. Bir akşam orada kalmamız icap etti, ancak ne bir halı, kilim ne de bir yatak vardı. Bir hasır, bir battaniye bulduk. Bahattin ağabey bana: “Kenan, Feto hasır üzerinde yatıyormuş, öyle söylüyorlar, biz de yatalım bakalım nasılmış?” dedi. İkimiz hasırı serdik, tek battaniyeyi de üzerimize aldık, yattık. Zemin karo mozaik, sabah bir kalktık ki vücudumuz kaskatı olmuş, her yerimiz tutulmuş. Abi dedim, yalan söylüyorlar, Feto böyle bir yerde yatmıyordur. (Burada bir hususu da belirteyim, 1980 ihtilali öncesi İzmir’de İslamcı gençlik olarak biz F.G için “Feto” ifadesini kullanıyorduk).
Mazlumların, yetimlerin yüzleri gülsün diye; yıllar geçse de, gönlü hep Afganistan’da olan ve şehit düşüp, arkalarında on binlerce yetim bırakan kardeşlerinin emaneti olan yavrulara yetimhane kurmak için uzun yıllar sonra tekrar geldiği Afganistan’da bir fedakar kardeşi (Faruk Aktaş) ile birlikte, aslında kanatlanıp uçtukları ve çok arzuladıkları en büyük dosta kavuştukları yolculuğun, son durağı oldu Hindukuş dağları. İnşallah Rasululullah (s.a.v) ile nebilerle, salihlerle, sıddıklarla beraber olacağı makama ulaştığına inandığım, bir cihat eri, bir yiğit adam, vefakâr bir dost, örnek bir Müslümandı.
Bahattin ağabey, ruhun şad olsun, makamın sana kutlu olsun. Şehadetinin on birinci yılında seni rahmetle yâd ediyorum. Mücadelemiz devam ediyor, yeryüzüne iyilik ve iyiler hâkim olacak. Ruhu için ve bütün şehitlerimizin ruhları için on birinci İhlas bir Fatiha.
Kenan GÜNEŞ
Afganistan
Bu yazı bahattinyildiz.com için kaleme alınmıştır. Yayın Tarihi: 02.04.2021
Merhum Bahaddin’i Anlatabilmek
Bahattin Abimizin Gözlerindeki Derin Bakış
Bahattin Abi
Mütevâzı, Müstakim ve Mücâhid: Bahattin Yıldız
En Yüksek Kariyer Kulluktur
Bahattin Yıldız, Tanışmamız ve beraberliğimiz
1991’de İzmir’e öğrenci olarak geldiğimde tanıdım Bahattin Yıldız abiyi
Selamlar Şehitler Bahattin Yıldızı
Bahattin Abi
Hayatlara Yön Veren İnsan Bahaddin Yıldız
Cennete Giden Yol Bahattin Yıldız
Şehadete Kara Sevda İle Sevdalı Topraklarda Kavuşan Adam
Bahattin Ağabey
Tarife Sığmayan Adam Bahattin Yıldız
Bahattin YILDIZ
Bahattin YILDIZ Abiden Kalan Kısa Hatıralar
Modern Çağın Rol Modeli Bahattin YILDIZ
Yolun Yolumuz Bahattin Ağabey
Bahattin Yıldız Okuma ve Yazmaya Teşvik Ederdi
Namaz kılmaya yeni başlamıştım.
Bahattin ile son görüşmemizi
Bahattin YILDIZ Abi
Bahattin Abi
Bahattin Abiyle Muhabbet
Bahattin Abimiz
Şehid Bahattin YILDIZ Abiyi Rahmetle Anıyorum
Bahattin Yıldız ile Anılarımız
Bahattin Ağabey
O Bizim Hayat Öğretmenimizdi
Binlerce YILDIZ'dan Biri Olmak
Bir Şehidin Ardından
Vay be Bahattin Abi