Senaristliğini Randall Wallace’nin üstlendiği, yönetmen koltuğunda ve başrolde Mel Gibson’ı gördüğümüz, 1995 yapımı orijinal adı Bravehart olan Türkçeye Cesur Yürek olarak çevrilen film; Kral 1. Edward’a bağlılık yemini etmeyen çocukken ailesini İskoçya uğruna kaybeden William Wallece’ın, karısını da İngiliz birlikleri tarafından öldürülmesi ile başlayıp, özgürlük mücadelesinde ön safta durmasının epik hikayesidir. Film özgürlüklerin peşindeki İskoç halkı ve William Wallace’ın acılarını, umutlarını ve özgürlüğe olan inançlarını konu edinir.
William Wallace’ın başlattığı mücadele kısa sürede klanlar arasında yayılır. İngilizler isyanı bastırmak için ordu gönderir. İngiliz ordusunun harekete geçtiğini öğrenen İskoç soyluları, kendi özel askerleri ve köylülerden oluşan bir ordu oluşturur. İskoç soylularının asıl niyeti İngilizler ile savaşmak değil, özgürlükleri için yola çıkmış halkın enerjisini İngilizler ile pazarlık konusu ederek daha fazla toprak ve vergi muafiyeti sağlamaktır. İki ordu savaş meydanında karşı karşıya geldiğinde, İngiliz ordusunun gücü karşısında, savaşmak için toplanmış İskoç köylüleri ise söylenmeye başlamıştır: Bu orduyu yenemeyiz, bu soylular için ölmeye değmez.
İskoç ordusunda yavaş yavaş ayrılmalar başlamak üzere iken William Wallace ve arkadaşları yetişir. William Wallace savaş meydanından ayrılmak isteyen gruba kendisini tanıtarak başladığı coşkulu konuşmasını bir ses keser: Sen William Wallace olamazsın. O iki metre boyunda ve çok güçlü biri. Wallace cevabı verir: Evet duydum. Bir vuruşta yüzlerce düşmanı öldürmüş. Burada olsaydı gözlerinden fışkıran ateş topları ile düşmanları öldürürdü.
1980’li yılların sonunda İmam Hatip Lisesi son sınıf öğrencisi iken tanımıştım Bahattin Abiyi. Abdülhamid Muhaciri mahlası ile kaleme aldığı Afganistan’daki cihat günlerini anlatan “Bir Mücahidin Cihad Günlüğü” kitabında. Bilincimizin yavaş yavaş oluştuğu o yıllarda İslam Dünyasında acı, gözyaşı, zulüm, kan, baskı kol geziyordu. Kimi yerde Afganistan’da olduğu gibi açık işgal girişimleri, kimi yerde örtülü işgaller. Dava çok büyük, imkânlar kısıtlı ve düşman güçlüydü. Kahramanlara ihtiyacımız vardı. Başka türlü altından kalkılamazdı. Köyde doğup büyümüş, köyde yaşamına devam eden, liseyi küçük bir ilçede okuyan benim için Hindikuş Dağları çok uzak, mücahitler masal kahramanı kişiliklerdi.
1991’de İzmir’e öğrenci olarak geldiğimde tanıdım Bahattin Yıldız abiyi ve yanındaki güzel insanları. İzmir’de ekmeğini kazanmak için bedenen inşaatta çalışan, spor yapan, takım tutan, evinden misafiri eksik olmayan, sürekli okuyan- yazan, gençlerin abisi, babacan, müşfik bir abi olarak buradaydı. Lisede kahramanları yüksek dağlarda ararken İzmir’de, şehirde ve tam yaşamın kalbinde bulmuştum. Fantastik dünyadan gerçek dünyaya hoş gelmiştim. Ve iyi ki İzmir’e gelmiştim. O gün ve sonrasında, idealizm ve gerçeklik arasında denge kurabilmeyi, gökteki yıldızların peşinde koşarken mümkünü yaşamaya razı olmayı öğrenmeye başlamıştım. Yukarıda tasvir etmeye çalıştığım Cesur Yürek filmindeki o şaşkın asker bendim. İdealler dünyasından gerçekler dünyasına çakılmadan paraşütle yumuşak bir iniş yapma imkânını İzmir’de Bahattin Yıldız abide bulmuştum.
İzmir’de öğrenci olduğumuz günlerde bir akşam öğrenci evimizi ziyarete gelmişti. Çaylar eşliğinde sohbet devam ederken yerdeki halıya eliyle iz şekline bir çizgi çizdi. Sonrada bize dönerek bu çizgiyi kısaltın bakalım dedi. Kimimiz çizginin bir köşesini elimizle silerek kimimiz diğer köşesini silerek kısaltmaya çalıştık çizgiyi. Oldu mu diye sorduğumuzda O, ilk çizdiği çizginin yanına daha büyük bir çizgi çizdi. Evet dedi bizim yolumuz bu. Bir çizgiyi küçültmek istiyorsanız yanına daha büyük bir çizgi çizmelisiniz. Enerjinizi diğer çizgiye değil kendi çizeceğiniz çizgiye vermelisiniz. Evet, kendi yaşamı da böyleydi. Kanıyla, alın teriyle, mücadelesiyle, fedakârlığıyla, cömertliğiyle, güce ve dünyaya tamah etmeyen yanıyla yaşam çizgisi gerçekten özeldi.
Ne zaman başımız sıkışsa, içimiz daralsa ilk sesini duymak ve dertleşmek isteyeceğiniz kişiydi. Yurtiçinde ya da yurtdışında bir yere gitmeden önce arar abi şuraya gidiyorum tanıdık var mı derdiniz ve hemen size bir adres, bir telefon ve çok kıymetli selamını bildirirdi. Yanınızda Onun selamı varsa yolda kalmazdınız. Bazen siz onu aramadan O, sanki hisseder ya arar ya da geçerken bir çay içmeye uğradım diye karşımda olurdu. 1999 Marmara Depremi olalı üç ya da dört gün olmuştu. Gölcükte arama kurtarma çalışması yapmışlar dönüşte Ahmet’i de bulalım diye Yalova’ya uğramışlardı. Her zamanki gibi yüzünde müşfik bir tebessüm ve yanında bizim çocuklar… Ne kadar sevinmiştim.
Sonraki yıllarda da ziyaretleri eksik olmadı. Bahattin abi çok sık İzmir İstanbul arasında seyahat ettiği için geçerken çoğunlukla uğrar, çay içer muhabbet ederdik. Onun yol güzergâhında yaşamaktan dolayı kendimi şanslı hissederdim.
Uçağının düştüğü haberini aldığımda, çocuklar gibi hüngür hüngür beceriksizce ağladığımı hatırlıyorum. Ne kadar da güzel söylenmişti ardından; bir dağ bir dağa çarptı diye.
Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet, makamı ali olsun.
Ahmet AKYAZ
Yalova
Bu yazı bahattinyildiz.com için kaleme alınmıştır. Yayın Tarihi: 02.04.2021
Merhum Bahaddin’i Anlatabilmek
Bahattin Abimizin Gözlerindeki Derin Bakış
Bahattin Abi
Mütevâzı, Müstakim ve Mücâhid: Bahattin Yıldız
En Yüksek Kariyer Kulluktur
Bahattin Yıldız, Tanışmamız ve beraberliğimiz
1991’de İzmir’e öğrenci olarak geldiğimde tanıdım Bahattin Yıldız abiyi
Selamlar Şehitler Bahattin Yıldızı
Bahattin Abi
Hayatlara Yön Veren İnsan Bahaddin Yıldız
Cennete Giden Yol Bahattin Yıldız
Şehadete Kara Sevda İle Sevdalı Topraklarda Kavuşan Adam
Bahattin Ağabey
Tarife Sığmayan Adam Bahattin Yıldız
Bahattin YILDIZ
Bahattin YILDIZ Abiden Kalan Kısa Hatıralar
Modern Çağın Rol Modeli Bahattin YILDIZ
Yolun Yolumuz Bahattin Ağabey
Bahattin Yıldız Okuma ve Yazmaya Teşvik Ederdi
Namaz kılmaya yeni başlamıştım.
Bahattin ile son görüşmemizi
Bahattin YILDIZ Abi
Bahattin Abi
Bahattin Abiyle Muhabbet
Bahattin Abimiz
Şehid Bahattin YILDIZ Abiyi Rahmetle Anıyorum
Bahattin Yıldız ile Anılarımız
Bahattin Ağabey
O Bizim Hayat Öğretmenimizdi
Binlerce YILDIZ'dan Biri Olmak
Bir Şehidin Ardından
Vay be Bahattin Abi