Bahattin Yıldız abi ile tanışıklığım, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesini 2006 yılında kazandığımda başlamıştı. Konya İmam Hatip Lise’nden mezun olduktan sonra, değerli abimiz Adem Ceylan, İzmir’de Bahattin Yıldız abinin numarasını vermişti. Kaydımı yaptırıp dersler başladıktan sonra ilk işim Bahattin Yıldız abiyi aramak oldu. Ramazan ayı gelmişti, o hafta. Bana “İmam Hatip’in bahçesinde Pazar günü iftarımız var, sen oraya gel seninle orada tanışırız” demişti. Bir iftar anında başlayan tanışıklığım ve kesintisiz devam eden dört yıl. Bahattin Yıldız abi Rahim-i Rahmana kavuşuncaya dek, bu birlikteliğimiz devam etti.
İzmir’de ilk gelişim ve kimsesizliğim. Burada akrabalarım rağmen yalnızdım. Bir arayış içindeydim. Tutunacak bir dal arıyordum. Kendi meramımı anlatacak kardeşlerime ihtiyacım vardı. Kim vardı İzmir’de? Bahattin Yıldız abi ile sık sık görüşüyordum ve çevresini tanımaya çalışıyordum. Sürekli bir şeylerin peşindeydim. Bahattin Yıldız abi bana bu kimsesiz kaldığım bu koca şehirde, abartısız, baba olmuştu. Gerçekten babamda yoktu. Onun samimi, doyumsuz muhabbeti ile dolup boşalan çayların sayısını bilmiyorduk. Bahattin Yıldız abi, bizlere yeri geldi baba oldu harçlık verdi, yeri geldi nitelikli birer birey olmamız ve üniversite gençliğinin havasını yakalamamız için kültürel, tarihi, medeniyetimizin köklerine dair, bugünümüzü, dünümüzü ve geleceğimizi anlatarak zihinlerimizi doyurduğu; gibi yüreklerimizi de aşkla, heyecanla, sabırla, tefekkürle her sözünde ince ince dokudu. Bahattin Yıldız abi denilince, onunla sohbet eden, onunla birlikte çay içen herkes anlar ki o bir Müslüman, dava adamı, mücahit; İslam’ın, Müslümanların sorunlarına kafa yoran bir mütefekkir. Onunla sohbet eden şunu anlardı: O, hiçbir şeyi Allah’ın rızasının önüne geçirmezdi. Onun biz gençlere aşıladığı en güzel vasıf; ise kendine güvenen, öz güveni tam, sorun üreten değil çözümün bir parçası olan bireyler olarak yetiştirmiş olmasıdır.
Bahattin Yıldız abi gibi müstesna şahsiyetleri anlatmak zor olsa da, yine de yüreğimin yettiğince yazmaya çalışacağım. O insanlar anlatılamaz, onlar gibi yaşanır diyorum. Çünkü onlar yaşayan örnek Müslüman şahsiyetlerdi. Örnek şahsiyetlerin hayatlarını anlatarak ne kadar onları anlatmış oluruz bilmiyorum; ama onlarla bir sohbet edip çay içildiğinde onların yüreklerinin derinliklerinde nelerin çarptığını hissettiğinizde onları daha iyi anlayacağımızı düşünüyorum. Onları anlamanın yolu, İslam’ı nasıl anladığına ve nasıl yaşadığına bakmak gerekir.
İzmir’de Bahattin abi gibi bir şahsiyetle tanışmam benim için çok büyük bir nasipti ve bu nasibi en iyi şekilde değerlendirmekte benim gayretime kalmıştı. Bahattin Yıldız abi öğrencilere ayrı bir önem vermekteydi. Öğrenciler, öğrenci evleri, onların sorunları, onun en önemli ilgi alanlarından biridir. Onun için öğrenci emanet demekti. Sanki aileleri onlara emaneten göndermişleri. O da, bir emanete nasıl sahip çıkılırsa öğrenciye öylece sahip çıkmaktaydı. Öğrencinin her türlü ihtiyacıyla ilgiliydi. Örneğin bir öğrencinin paraya mı ihtiyacı var, ya cebinden çıkarır verir ya da bir yerlerden bulur yine verirdi. Onları sürekli arayıp hal ve hatırlarını sorar gönüllerini alırdı. Öğrenci evinde ne türden bir ihtiyaç varsa rahatça gidip ondan isterdik. Bahattin Yıldız abi öğrenci evlerine sadece maddi yardım yapmakla kalmazdı. Öğrencilerin en önemli ihtiyacı olan, Müslümanca bir üniversite gençliğinin nasıl olması gerektiği konusunda öğrencileri fikir ve düşüncede yönlendirmede bulunmasıdır. Öğrenciler için sohbetler, forumlar, paneller, konferanslar, geziler, kamlar, ziyaretler, dağ yürüyüşleri, koşular, yurtiçi ve yurtdışı her türlü faaliyet Bahattin Yıldız abinin ilgi alanındaydı ve bunları düzenlemede öncü olurdu. Kendisi entelektüel birikimiyle kendisini dinleyen herkeste hayranlık bırakacak bir birikimi vardı. Tarihten edebiyata, felsefeden siyasete, İslami ilimlerden ekonomiye kültürel birikimiyle birçok alanda söz söyleyebiliyordu.
Bahattin Yıldız demek, dost demektir. Vefasız olamadığı dostlarına. Küçük büyük demez, herkesi arar sorardı. Aradığı kişi de belki şaşırırdı karşıdaki sesi duyunca. Balkanlardan Afrika’ya, Türkiye’den Ortadoğu’ya, Asya steplerine varıncaya dek vefasız olmadığı dostları vardı. Dostluk, arkadaşlık, vefa denilince Bahattin Yıldız abi aklıma geliyor. O duramaz, alır başını giderdi, bir Müslüman coğrafyaya ne iş varsa yapmaya. İstanbul’dan, Erzurum’dan, Almanya’dan, Afganistan’dan, Afrika’dan çıkar gelir kardeşlerinin yanına. Bin selam getirir Müslüman coğrafyadan kardeşlerine, gördüklerini anlatırdı. İslam coğrafyasının sesi, soluğu olurdu. Senin yüreğin İslam için yanıp tutuşuyordu, o yüzden malını, zamanını, bedenini, bilgini o yola feda ediyordun. Fedakârlığı, yiğitliği, adanmışlığı, ayakta durmayı, sabretmeyi, direnmeyi hepsini bizzat senden öğrendik. Bu erdemleri hem yaşıyordun, hem de biz geride kalanlara böyle yaşayın yaşayacaksınız, dercesine örnek oluyordun. Rabbim seni cennette en güzel makamlara eriştirsin. Sahabeler nasıl yaşamış diye merak edenlere, 21.yy da Bahattin Yıldız abinin yaşamını örnek gösterebiliriz.
Bahattin abi, Almanya’da yaşamaya başladıktan sonra, onu göremeyeceğiz diye endişelenmiştik, ama sağ olsun Bahattin abi bizleri yalnız bırakmadı ve sık sık İzmir’e gelir, buradaki dostlarını da ziyaret ederdi. İzmir’deki çalışmalara da destek verir ve İzmir’e vefalı olmaya devam ederdi. İzmir’den ayrıldığında, tekrar döneceği günü beklerdik. O gelince hemen görüşmek isterdik. Çünkü özlerdik, onun sohbetini, gençler deyişini, aslanım deyişini, bizim çocuklar deyişini. Üniversiteden, ilahiyattan, kitaplardan konuşur onların yorumunu hep birlikte yapardık. Sanki kendisi öğrenciymiş gibi bizimle arkadaşça ilgilenirdi. Güncel meselelerden konuşur, elinde gazetesi ve kitabı eksik olmazdı. Kendisi aktif bir sporcuydu aynı zamanda. Maraton koşuları, Avrasya koşusu, Bosna yürüyüşü, Hicret koşusu gibi katıldığı faaliyetler bulunmaktadır. Bizlere de, İzmir fuar alanında düzenli koşular yaptırırdı. O aynı zamanda düşünce dünyasında aktif bir yayıncıdır. Kısaca hayatın birçok alanında mücadele etmiş bir gönül insanı.
Yine bir Almanya dönüşünde (Nisan 2010) onu beklemiştik. Gelmişti de yüreklerimizi ferahlatmıştı. İsrail yine Filistin’i vurmakta ve Türkiye’den bir gemi ile dünyanın çeşitli gölgelerinden gelen gemilerle Filistin’e doğru yola çıkılacaktı. Biz de o yolculuk için hazırlıklar yapmaktaydık. Bahattin abi tam da o zaman gelmişti. Onun nasıl bir delikanlı gibi çalıştığını bir görmeliydiniz. Her işe koşuyor, kermeslere yardım ediyor, gençlerle birlikte slogan atıyor, onları aşka ve heyecana sürüklüyordu.
Biz gençler olarak düzenli olarak kültür-düşünce ağırlıklı sohbetler yapmaktayız. Bahattin abi zaten kendisi sürekli bu programları teşvik ederdi. Nerde bir program varsa oraya çağırır ve istifade etmemizi isterdi. İzmir’de son zamanlarda, Mazlum-Der in bir programına çağırmıştı ve iki gün sonra da Yazarlar Birliği’nin bir programı vardı oraya katılmıştı. En son olarak da akşam bizim programımıza katılmıştı. Cemil Meriç’i değerlendirmiştik. Bu da İzmir’de katıldığı son program olmuş oldu. Kendisiyle gitmeden önce oturup sohbet etmiştik. Üniversitede yapacağımız bir konferansın maddi sıkıntısını yine kendisi çözmüştü. Giderken bile hayır yapıp gitmişti. Birkaç gün sonra da İstanbul’a gitmiş olduğunu duyduk ve oradan da Afganistan’a gitmiş. Bizim haberimiz yoktu tabi. İHH’nın bir yetimhanesinin arsasını almak için gitmiş. Dönüşte içinde bulunduğu uçak düşmüş ve Afganistan dağlarında Rahman’ a yürümüştü. Bir zamanlar Afganistan’a kardeşlerine yardım için cihada gitmiş, o topraklara kanını akıtmıştı. Özlemini çektiği şehadete yine Afganistan dağlarında kavuşmuştu.
O bir iyilik elçisi, yetimlerin başını okşayan bir baba, kardeşlerine karşı vefalı bir dost, davasına bağlı bir yiğit olarak yaşadı. O görevini hakkıyla yaptı, gitti ve bizler de şahidiz. Bizlerde ise buruk bir hüzün, donuk bir bakış ve nemli bir göz kaldı. Sen gittin bizler baka kaldık öyle ufka. Ne zaman geleceksin diye. Yokluğun içimizi acıtsa da Rabbimize hamd ediyoruz ve sabrediyoruz. Geleceğe umutlu bakışlarla yürümeye devam ediyoruz. Zamana tanık olarak ve zamanı kendimize şahit tutarak ey yiğit insan!
Sen yaşadın bizler şahit olduk. Şahidiz ya Rab. İnandığı gibi yaşadı ve yaşadığı gibi iz bıraktı. Ömrünü Allaha adayan, her yaptığı işte O’nun rızasını gözeten, yiğit Müslüman. Seni anlamanın en güzel ifadesi, sana ve davana vefalı olmaktır. Sen hoş bir sedaydın, sedan kulaklarımızda çınlar, sedanı ahde vefa diye yüreğimizde taşırız. Rabbim günahlarını affederek Cennet’te yüce makamlara eriştirsin seni.
Ardından…
Yürek yandı dil söylemedi.
Hasretle adımladım yolları sensiz.
Hüznün sancısı sararken
Kor gibi düştü yüreğimize firakın
Zamanın eskitemediği dostluğunla
Çayları devirip muhabbetin kralını yapsaydık yine
Duvarlar konuşur senin adına
Yalnız masa başında
Yarım kalan türkümüzü söyleseydik kalabalıklara
Ah abi özlettin serzenişiyle.
O gün için yüreğimiz vefalı bekler durur.
Rifat TÜRKARSLAN
Bu yazı bahattinyildiz.com için kaleme alınmıştır. Yayın tarihi: 28.12.2020
Merhum Bahaddin’i Anlatabilmek
Bahattin Abimizin Gözlerindeki Derin Bakış
Bahattin Abi
Mütevâzı, Müstakim ve Mücâhid: Bahattin Yıldız
En Yüksek Kariyer Kulluktur
Bahattin Yıldız, Tanışmamız ve beraberliğimiz
1991’de İzmir’e öğrenci olarak geldiğimde tanıdım Bahattin Yıldız abiyi
Selamlar Şehitler Bahattin Yıldızı
Bahattin Abi
Hayatlara Yön Veren İnsan Bahaddin Yıldız
Cennete Giden Yol Bahattin Yıldız
Şehadete Kara Sevda İle Sevdalı Topraklarda Kavuşan Adam
Bahattin Ağabey
Tarife Sığmayan Adam Bahattin Yıldız
Bahattin YILDIZ
Bahattin YILDIZ Abiden Kalan Kısa Hatıralar
Modern Çağın Rol Modeli Bahattin YILDIZ
Yolun Yolumuz Bahattin Ağabey
Bahattin Yıldız Okuma ve Yazmaya Teşvik Ederdi
Namaz kılmaya yeni başlamıştım.
Bahattin ile son görüşmemizi
Bahattin YILDIZ Abi
Bahattin Abi
Bahattin Abiyle Muhabbet
Bahattin Abimiz
Şehid Bahattin YILDIZ Abiyi Rahmetle Anıyorum
Bahattin Yıldız ile Anılarımız
Bahattin Ağabey
O Bizim Hayat Öğretmenimizdi
Binlerce YILDIZ'dan Biri Olmak
Bir Şehidin Ardından
Vay be Bahattin Abi