Hayatını bitmeyecek bir koşu gibi gören, gücünün son raddesine kadar durmadan koşan bir uzun yol hikayesinden bahsediyoruz. O, yılların ve yolların yoramadığı bir adam. Adı Bahattin kendisi bir YILDIZ. Yönümüzü kaybettiğimizde kendisine, hikayesine, hatıralarına, nasihatlerine bakıp yön bulmamıza yardımcı olanlardan biri.
Dünyanın birbirinden habersiz birçok bölgesinde binlerce insanın hayatına dokunmuş, her birinin en az bir müşkülünü çözmüş bir adamdı Bahattin YILDIZ. Kolay kolay kimsenin yerini dolduramayacağı ancak onlarca kişinin farklı farklı yönlerinden kendine ibret ve örnek çıkaracağı bir İslam davetçisiydi.
Bu kadar uzun süre ve uzun mesafeli bir koşuya akıl, beden ve yürek nasıl dayanabildi acaba diye sorgulayıp anlamaya çalıştığımızda çok yönlü bir Bahattin abiyle tanışıyoruz. Her daim yeni bir Bahattin abi. Bu portal çalışmasının ana başlıklarından da anlaşılacağı gibi.
Bahattin YILDIZ’ın aile kimliği, ümmetçi kimliği, davetçi kimliği, iş adamı kimliği, edebi kimliği, entelektüel kimliği, teşkilatçı kimliği, dost kimliği, yardımseverlik kimliği, derviş kimliği, vb bir çok yönünden biri de elbette sporcu kimliği idi.
Henüz lise yıllarında okulunun güreş ve atletizm takımıyla başlayan spor sevdası hayatının sonuna dek bir şekliyle devam etti.
Lise günlerinde sosyalleşmesi, geniş bir çevre edinmesi, kendini tanıtıp sevdirmesine yol açan güreş ve atletizm çalışmaları ona bambaşka bir yaşam enerjisi vermişti. Belki o yıllarda sadece birer spor dalı olarak baktığı ve başladığı spor yaşamı kendini buldukça bambaşka bir alana evrilmişti.
Milli Türk Talebe Birliği ile başlayan mücadele hayatı boyunca spor Bahattin YILDIZ’ın dünyasında daima özellikli bir yer tutmuştu. MTTB onun ve o yıllardaki binlerce gencin yaşantısına değer katıyordu. Bahattin YILDIZ bu kimliği hiç unutmadan yaşamına devam etti.
Üniversite yıllarına geldiklerinde Türkiye’nin en çalkantılı ve zorlu yılları yaşanıyordu. Siyasal gerilimler sokaklara taşmış özellikle öğrencilerin hayatı tam bir bilinmezlikler içine girmişti. Erzurum gibi bir serhat şehrimizde üniversite hayatına başlayan Bahattin YILDIZ liseden gelen sosyal çalışmalara yatkınlığı sebebiyle çok hızlı bir şekilde çevresinde tanınıp sevildi.
Sporcu kimliğini teşkilatçılığının içerisinde ayrı bir değer olarak kullanmaya başladı. Atletizm milli takımında lisanslı sporcu oldu. Dönemin en sıkıntılı dönemleriydi. Karşıt gruplar arasında kıyasıya bir kavga sürüyordu. Siz her ne kadar kendinizi uzak tutmaya çalışsanız da bela gelip sizi buluyordu. Bahattin YILDIZ sporun savunmaya da faydasını bildiği için bütün arkadaşlarına en azından kendilerini savunacak kadar savunma sporlarından öğrenmelerini tavsiye ediyor, bunun için kurslar organize ediyordu.
Kuşandığı iman ve ahlak ondan beden bütünlüğü, sıhhatini ve enerjisini doğru kullanmasını da istiyordu. Bu sebeple okulda aksiyoner, evde dost, tekkede derviş Bahattin’i aynı zamanda salonda tekvandocu, yollarda koşucu, Palandöken dağlarında yazın tırmanışçı kışın kayakçı olarak görüyordunuz.
Gerek hayatında gerekse daha sonraki nasihatlerinde gençlik enerjisinin nasıl verime dönüşmesi gerektiği boş yerlere harcanmaması gerektiği konusunda sporu sürekli ilk üç alan arasında gösterdi O.
Atletizm konusunu nasıl verime dönüştürdüğünü bu yazının sonuna bırakarak devam edelim.
Türkiye’nin darbe iklimi yaşadığı yıllarda Milli Türk Talebe Birliği de nasibini almış ve kapatılmıştı. Bahattin YILDIZ derhal arkadaşları ile birlikte Erzurum özelinde Mahalli Teknik Takımlar Birliği ismiyle bir spor kulübü oluşturarak MTTB ismini ve aidiyetini bir yol açarak sahiplenmeye devam etti. Atletizm, Tekvando, Masa Tenisi, Güreş ve Kayak alanlarında tescil alarak varlıklarına meşruiyet zemini oluşturdu. Arkadaşlarını motive ederek ulusal yarışmalara hazırlanmalarını sağladı. Kendisi de Kayak takımı içerisinde aktif sporcu olarak yarışmalara katıldı.
Birlik spor Bahattin YILDIZ için sadece bir spor kulübü olmadı hiçbir zaman. O sporu ve spor kulübünü davasının bir yardımcı unsuru olarakta konumlandırmıştı zihninde. Spor vesilesiyle edindikleri çevreye iman ve ahlak yönünden de takviyeler veriyordu. Özellikle lise dönemindeki gençlerin hem spor hocası, hem derslerinde yardımcı bir rehber öğretmen hem de hayatlarına yön vermelerine destek olan bir ağabeylik yaptı. Sonrasında Bizim Çocuklar diyeceği ve dünyanın dört bir yanına dağılacak olan geçler bu şekilde ilmek ilmek dokundu onun hayat kilimine birer nakış olarak.
Darbe yıllarının getirdiği baskılı yıllarda yeni bir Hicreti başlamıştı. Zorlukları aşarak Afganistan cephesine Rus’lara karşı cihada destek olmaya gitti. Sporcu kimliği orada da kendisine ve çevresine fayda sağladı. Çatışmaların olmadığı serbest zamanlarda Mücahidleri zinde ve hazır tutmak için kendi içlerinde antrenmanlar, müsabakalar, yarışmalar düzenledi. Cephe şartlarının ağır koşullarını enerjisi ile bir eğitim sahasına çevirdi. Hatta yaralanıp gazi olduğunda yattığı hastane bahçesi onun organize ettiği maçlarla şenleniyordu. Kolu alçılı bir gazi, elinde koltuk değnekli bir gazi, başı, gözü sargılı bir gazi ve diğerlerini hastane bahçesinde maç yaparken görmek Türkiye’den gelen ve sporu hayatında hiç bırakmamış olan Bahattin YILDIZ’ın organizasyonuydu.
Yılar sonra ülkesine döndüğünde artık bir ağabey olarak bu sefer gençleri spora teşvik ediyordu. Gençlerle ilgili çalışmalar yapanlara sporu mutlaka ana unsur olarak görmelerini salık veriyordu. Sadece haftanın belli saatlerinde ders ve seminer yaparak gençlik çalışması olmayacağını anlatıyordu.
Bir gencin ihtiyaç duyacağı bütün alanlarda çalışmalar yapılmasının önemini hiç durmadan anlattı. Sporun özellikle gençlik döneminde deli akan kanların nasıl dizginlenip meşru alanlara enerji aktarılması gerektiğini bizler ondan dinledik. Kendilerinin başlattığı gençlik kamplarına ömrünün sonuna dek destek verdi, ziyaretlerine gitti. İlerlemiş yaşına rağmen gençlerle ateş başında oturdu, sohbetler etti. Herkes gibi bir minderin üzerine uzanıp çadırlarda uyudu.
Bahattin YILDIZ hayatında Atletizmin, koşunun ve yolların iki güzel örneğini hiç unutmayacağımız şekilde tarihe not düştü. Sonuncusu Bosna Hersek mücadelesinin sembollerinden olan Srebrenitsa Barış Yürüyüşü’ne katılımı oluştu. 3 gün süren yürüyüşte Bahattin YILDIZ farklı milletlerden gelen yüzlerce katılımcı ile birlikte 110 km yürümüş, her molayı ve geceyi unutulmaz hale getirmişti. Ancak daha önemlisi bu yürüyüşü kayıt altına alıp yaşananları etkili bir şekilde anlatarak Türkiye gençliğinin önüne bir sembol olarak bırakmasıydı. 2009 da vefatından 10 ay önce katıldığı bu yürüyüşe yıllar sonra gençler Bahattin Yıldız Yürüyüş ekibi olarak her yıl katılmaya devam ediyor. onun koşusu da yürüyüşü de bitmedi, bitmeyecek.
Bahattin YILDIZ’ın hayatında atletizmin en önemli katkısı Hicret’in 1400. Yılı Koşusu olacaktı. Kayseri’de ülkenin dört bir yanından gelecek binlerce genç ile bir Hicret Mitingi haberini aldıklarında önlerinde sadece 10 gün vardı. Aynı gün karar verip Erzurum’dan Kayseri’ye Hicret’in hatırasını diri tutmak için koşarak gitmeye karar verdiler. Dile kolay 600 km koşacaklardı. Harita üzerinde köyleri, kasabaları, illeri, yolları, dağları, dereleri işaretleyerek 2 arkadaş koşmaya başladılar. Erzurum, Erzincan, Sivas ve Kayseri.
Bu koşu ve koşuda yaşananların tekrar bir belgesel tadında günümüze kazandırılmasını ne kadar arzu ederdim. Yol kenarında göğüslerinde Hicret yazan bu delikanlıların koşarken anlattıklarını duyanlar hayat boyu unutur mu sanırsınız. Köy kahvesinde oyun kağıtlarını kaldırıp aynı örtüyle size yemek vermemiz doğru olmaz diyerek masa örtüsünü bile değiştirip Hicret’e Peygamber Efendimize saygı gösteren kahvehane delikanlıları bu yolcuları unutur mu sanırsınız. 10 günde kah düşerek, kah kalkarak, kah koşarak kah yürüyerek menzile varma arzusu biter mi sanırsınız. 2 kişi başladıkları yolculuğu önce Sivas’tan aldıkları dost ile 3 kişi tamamladıklarında yüzlerce genç onları Kayseri girişinde karşılıyordu. İşte herkesin sadece bir koşu sporu olarak gördüğü Atletizm, Bahattin YILDIZ için en büyük tebliğ ve davet aracı oluvermişti. Kimselere yük olmamak için bir gece vakti bir Cami şadırvanında 3 tabut gördüğünde onulmaz sona da hazır olduğunu ifade etmişti.
‘Üç tabut, her birimiz için bir tane var. Kimseyi aramayalım. İçlerine girip yatalım.’
Onun hayatı bir koşudan ibaretti, Bitmeyecek Bir Koşu…
Bu yazı bahattinyildiz.com için kaleme alınmıştır. Yayın tarihi: 28.12.2020